“Pandemi, gelir eşitsizliği ve toplumsal cinsiyet eşitliğinde ülkeyi geriye götürdü”

“Pandemi, gelir eşitsizliği ve toplumsal cinsiyet eşitliğinde ülkeyi geriye götürdü”

2020 yılının ocak ayında İstanbul’da bir araya geldiğimizde, pandeminin yaratacağı etkiden habersiz Türkiye’nin sorunlarını, çözüm yollarını ve kurumların sürdürülebilirliğe yaklaşımlarını konuşmuştuk. Aradan geçen yaklaşık üç yıl içinde pandeminin etkisiyle değişen dünyada, Türkiye’nin sürdürülebilir geleceğine yönelik nelerin değiştiğini ülkemizin kalkınma gündemini proje ve politika tavsiyeleriyle destekleyen UNDP Türkiye’nin İletişim Koordinatörü Faik Uyanık’la konuştuk.

Pandeminin etkilerini henüz yaşamamışken sizinle yaptığımız röportajda UNDP’nin Türkiye özelinde çalıştığı kalkınma önceliklerinden bahsetmiştiniz. Geçen iki yılda kalkınma önceliklerinde bir değişim yaşandı mı? Hangi sorunlar daha da derinleşti ve hangi sorunlarda gelişim kaydedildi?

Geçtiğimiz iki yılda dünyada pek çok konuda büyük değişimler yaşadık. 6 milyondan fazla insan, COVID-19 küresel salgını sebebiyle hayatını kaybetti. 500 milyon insan, bu hastalığa yakalandı. Hemen her ülke, virüsün yayılmasını önlemek amacıyla karantina da dahil pek çok önlemi hayata geçirdi. Bu önlemler sağlık lensi ile bakıldığında insanlığı muazzam bir nüfus kaybından ve belki de ülkelerin çöküşünden korudu. Önlemlerin yan etkisi ise ekonomilerin yaşadığı büyük bir durgunluk, ev içi şiddetin büyümesi, eşitsizliklerde şiddetli artış olarak kayda geçti. İnsani Gelişme Endeksi’nin 30 yıllık tarihinde ilk kez küresel düzeyde bir gerileme yaşandı. 100 milyondan fazla insan yoksulluğa itilirken rekor sayıda yeni milyarder ortaya çıktı.

İki yıl önce konuştuğumuzda Türkiye’nin kilit sorunlarını gelir eşitsizliği, toplumsal cinsiyet eşitliği ve çevresel sürdürülebilirlik olarak tanımlamıştım. Bugün, bu ilk iki konuda maalesef daha geriye gittiğimizi ifade etmek gerekir.

2020 yılında Türkiye’nin en zengin yüzde 20’sinin geliri, en yoksul yüzde 20’sinin gelirine oranla 7,4’den 8’e çıktı.

Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ise kadının siyasi temsilinde büyük bir değişim olmasa da kadınların zaten düşük olan istihdam oranları daha da düşerek yüzde 30 seviyesine geriledi.

Diğer taraftan Türkiye, iklim krizinin etkilerinin arttığını daha fazla hissetmeye başladı ve bu konuda somut ve olumlu bazı adımlar attı. Geçtiğimiz yıl yaşanan yangınlar ve seller, İstanbul’da yaşanan müsilaj problemi gibi sorunlar Türkiye’de yaşayan herkeste bir farkındalık oluşturdu. MGM raporuna göre, 2020 yılında Türkiye’de tam 984 ekstrem hava olayı meydana geldi, bu bir rekor.

2021 yılı içinde Türkiye, hem Paris Anlaşmasını onadı hem de 2053 yılına kadar karbon emisyonlarında net sıfır taahhüdünde bulundu. Hemen ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı” oldu. 2021 sonunda bizler de UNDP olarak, bakanlık ile Türkiye’nin uzun vadeli iklim değişikliği stratejisi ve eylem planını hazırlamak için iş birliği yapacağımızı duyurduk.

Bizim Türkiye’deki önceliklerimiz değişmedi, ama pandemiyle birlikte sorunlar derinleşti. Bu sorunlara karşı, dijitalleşme ve nitelikli eğitime verdiğimiz önem ise daha da arttı. İster kendi kendine yetecek kadar üreten bireyler ister tüm dünyaya ihracat yapan firmalar olsun, pandemi ve pandemi sonrası dünyada dijitalleşmeye uyum sağlayanlar önemli bir ekonomik avantaj elde edecek. Aynı şekilde, pandeminin değiştiriği önceliklerle nitelikli eğitimin odağımızda yer alması artık şart.

UNDP, pandemiyle derinleşen sorunların çözümüne katkı sunmak için nasıl projeler geliştiriyor? Örnek verebilir misiniz?

Dijitalleşme, kapasite artırma ve gençlerin istihdamını desteklemek için yeni projeler geliştirdik; toplumsal cinsiyet eşitliği her zaman olduğu gibi bu projelerin odak noktasında.

Örneğin, Habitat Derneği ve Vodafone ortaklığında hazırladığımız “Bu işte Birlikteyiz” platformuyla pandemide işini kaybedenlere destek olduk, iş arama sürecinde olanlar için kişisel eğitim ve yetenek programlarına erişim imkânı sağladık.

Kadın kooperatiflerini çeşitli projelerimiz vasıtasıyla destekleyerek, onların e-ticarete atılmasına önayak olduk, mentorluk ve eğitim sağladık.

Bu yıl başlattığımız Geleceğini Kuran Genç Kadınlar adlı projemizle okumayan ve çalışmayan “NEET (Ne Eğitimde Ne İstihdamda yer alan)” genç kadınların güçlenmesi, becerilerinin ve istihdam olanaklarının iyileştirilmesi için eğitim programları, danışmanlık ve mentorluk desteği sağlayacağız. Bu kapsamda eğitim, staj, istihdam fırsatlarına ulaşılabilen “Fırsatlar Haritası” ile mentorluk ve çevrim içi eğitim modülleri içeren dijital bir portalı da hizmete sunacağız.

Mert Fırat 2018 Şanlıurfa Ziyareti

UNDP, şehirlerin sürdürülebilir dönüşümü için nasıl bir yol haritası izliyor? Belediyelere ve vatandaşlara bu anlamda nasıl görevler düşüyor?

UNDP olarak yerel sorunların çözümünün öncelikle yerelden başlaması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle projelerimizde her zaman yerel paydaşlarla ortaklıklar kurmaya önem veriyoruz. Şehirlerdeki yönetimler de bunlar arasında. 21. yüzyılın belirleyici ve kronikleşme eğilimi gösteren sorunlarından biri göç. Türkiye, büyük bir göç krizinin ortasında kaldı ve özellikle Güneydoğu Anadolu’daki bazı illerin nüfusu beklentilerin çok ötesinde bir hız ve seviyede arttı. Bu illerdeki altyapı sistemlerinin dayanıklılığını artırabilmek için AB finansmanıyla yaptığımız çalışmalar sonucunda, Güneydoğu’da sekiz atık yönetim tesisi kuruldu.

Bunların en büyüğü Mekanik Biyolojik Ayrıştırma Tesisi oldu. Yıllık 100 bin ton katı atık işleme kapasitesine sahip olan tesis, döngüsel ekonomi ilkeleriyle uyumlu. Tam kapasiteyle faaliyete geçtiği zaman, biyogaz ve geri dönüştürülen kaynakların satışından, Gaziantep’in bütçesine ek gelir sağlayacak.

Belediyelere ve vatandaşlara düşen sorumluluk, sürdürülebilir kalkınma doğrultusunda bilgilenmek ve harekete geçmek şeklinde özetlenebilir. Belediyelerin, ulusal ve uluslararası düzeyde sürdürülebilirliği takip etmeleri çok önemli. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu konudaki iyi örneklerden biri. Sürdürülebilir Kentsel Gelişim Ağı ile dünyadaki iyi örnekleri ve bunların Türkiye’de uygulanabilirliğini takip ediyorlar. Bu girişimin genele yayılmasını umut ediyoruz.

Iğdır- Aralık, UNDP Doğu Sınırları Mayın Temizleme Faaliyetleri Ziyareti

Özel sektör üyeleri, genellikle Türkiye’deki genç nüfusu ve coğrafi özellikleri işaret ederek, ülkenin değerli bir potansiyel olduğunu belirtiyor. Bu potansiyeli nasıl yorumlarsınız? Son zamanlarda daha da sık duyduğumuz beyin göçü bir tehlike oluşturuyor mu, nasıl değerlendirirsiniz?

Türkiye’deki 15-24 yaş arası gençlerin sayısı 12 milyondan fazla. Ülke, bulunduğu coğrafya itibarıyla bir geçiş güzergahında ve bu özellik, ülkenin her zaman önemli bir coğrafya olmasını sağlıyor.

Türkiye’deki gençlerin mesleki kabiliyetlerini geliştirmesi, yetkinliklerini, bilişsel kapasitelerini, yurttaşlık bilinçlerini artırmaları, demokrasi değerlerini özümsemeleri ve kültürel gelişimlerini gerçekleştirmeleri Türkiye için muazzam bir fırsat olur. Buna karşılık, şu anki durumda gençlerin nitelikli eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği, istihdam, internete erişim ve siyasi temsil gibi konularda, potansiyellerine ulaşmalarını engelleyen sorunlar var.

Bu sorunlar yeni değil ve pandemiyle birlikte daha da derinleşti. Bunların üzerine, eğitimle istihdam arasındaki bağın zayıflaması, düşük ücretler ve şehirlerdeki emlak sorunu ve buna bağlı gelişen diğer sebeplerden ötürü gençlerin motivasyonları düşmüş durumda.

Yeditepe Üniversitesi ve MAK Danışmanlık’ın 2020 yılında 18-29 yaş grubundaki gençlerle yaptığı araştırmaya göre gençlerin yüzde 50’si yaşadıkları hayattan mutlu değil ve yüzde 64’ü fırsat bulmaları halinde yurtdışına taşınacaklarını söylüyor. Bu, Türkiye’nin geleceği için çok önemli bir sorun.

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, pandemiyle birlikte pek çok firmanın gündeminde ilk sıraya yükseldi. Özel sektörün sürdürülebilirlik konusuna yaklaşımını ve yatırımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yükselen döviz kurunun etkileri nasıl hissediliyor?

Pandemi her şeyden önce sistemimizdeki tüm zayıflıkları gün yüzüne çıkardı. İnsanın gezegene uyguladığı ağır baskıların sonuçlarının neler olduğunu saklamak artık imkansız hale geldi. Hem tüketicilerin ve çalışanların sürdürülebilirliğe önem veren firmaları tercih etmeye başlaması hem de özel sektör temsilcilerinin kar odaklı iş yapış biçimlerinin sonumuzu getireceğini fark etmesiyle bu konu hiç olmadığı kadar popüler hale geldi.

Benzer şekilde, AB Yeşil Mutabakatı, AB ile ticaret yapmak isteyen Türkiye gibi ülkelerin üretim mekanizmalarında ciddi değişimler talep ediyor. Türkiye’deki büyük firmalar bu gündemi çok iyi takip ettikleri için bu duruma kısa sürede uyum sağlama eğilimindeler. Öte yandan, Türkiye ekonomisinde çok büyük yeri olan KOBİ’lerin bu konudaki farkındalığı istenen düzeyde değil. Bu nedenle, KOBİ’lerin yeşil dönüşümü çok önemli.

Döviz kurlarının yükselmesiyle Türkiye’de üretim yapan firmaların bir kısmı ihracata yöneldi, bu durum iç piyasadaki arzı etkiledi. Bununla birlikte, dövize dayalı girdi maliyetleri ve diğer etkenler fiyatları yükseltti. Enflasyon sorununu çözmek için üretim ve arzın bir dengeye oturması gerekiyor.

Bahar Toksoy Guidetti 2021 Kilis Aktif Yaşam Merkezi Ziyareti

UNDP Türkiye’de kısa bir süre önce bir bayrak değişimi yaşandı ve Mukim Temsilcisi Louisa Vinton oldu. Vinton’ın Türkiye adına öncelik vereceği konular neler olacak?

Louisa Vinton’ın özel olarak önem verdiği bir madde toplumsal cinsiyet eşitliği. Geldiği günden bu yana, bu alanda yapılan tüm işlerle özel olarak ilgilenmeye gayret ediyor. Aynı zamanda dijitalleşme konusunu, pek çok sorunun çözümü için çok yönlü bir araç olarak görüyor. Bayrak değişiminden bu yana geliştirdiğimiz projelerin hemen hepsi dijitalleşme konusuna dokunuyor. Tüm projeleri ve gelişmeleri yerinde takip etmeye özen gösteriyor. Alan gezilerini, UNDP’nin yaptığı işleri ve bu işlerin kimleri nasıl etkilediğini yerinde inceliyor.

UNDP’nin desteğiyle kısa bir süre önce hazırlanan rapora göre Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği performansının, ülkenin insani gelişmede kaydettiği ilerlemelerin gerisinde kaldığı görülüyor. Yeni dönemde Türkiye’de fırsat eşitliği ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi sorunlara yeni bir bakış açısı gelir mi? Bu konuda yeni çalışmalar olacak mı?

Türkiye’nin 2000-2019 yılları arasındaki toplumsal cinsiyet eşitliği performansını araştıran raporumuza göre, Türkiye 2019 yılında 189 ülke arasında 54’üncü sırada ve “çok yüksek insani gelişme” kategorisinde yer aldı. Diğer yandan, ülkenin Toplumsal Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi sıralaması ise çok geride: Dünyada 162 ülke arasında 68’inci sırada, OECD ülkeleri arasında ise en alt sırada yer alıyor.

Çalışmaya göre, bu genel görünümün ana nedenlerinden biri, kadınlar ile erkekler arasındaki gelir farkı. Türkiye’de kadınların ortalama geliri, 2019 yılı verilerine göre erkeklerin ortalama gelirinin yüzde 47’si düzeyinde. Kadınlar için kişi başına düşen milli gelir, erkekler için kişi başına düşen milli gelirin yarısından az. Erkekler, ortalama olarak, çok yüksek insani gelişme grubundaki akranlarının neredeyse dörtte üçüne eşit bir gelir düzeyi elde ederken, kadınlar aynı gruptaki ülkelerdeki kadınların gelirinin yarısı kadar gelir elde edebiliyor. Türkiye’deki kadınların eğitimdeki ilerlemesi, gelirlerinin artışına yetersiz oranda yansıyor.

Rapora göre gelir farkının en önemli nedeni, kadınların büyük bir kısmının işgücü dışında kalması: Kadınların işgücü katılım oranı yüzde 34 -ki bu pandemi döneminde daha da azaldı, erkeklerinki ise yüzde 72,6.

Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlaması, ülkenin kalkınması için çok önemli bir gereksinim. Biz, bu konuda çalışmalar yapmaya ve politika önerileri sunmaya devam edeceğiz.

Foto kredileri: UNDP Türkiye, Levent Kulu, Bora Akbay

Kerem Efendioğlu
ADMINISTRATOR
PROFİL

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar