22 Mart Dünya Su Günü yaklaşırken, TSKB Ekonomik Araştırmalar tarafından hazırlanan, ’’SU: Yeni Elmas’’ başlıklı raporda, yaşamsal bir kaynak olan suyun, iktisadî olarak da önemi ortaya konulurken, dünya ve Türkiye’de su kullanımına dair öne çıkan veriler ve beklentiler paylaşılıyor. Makroekonomi, kalkınma iktisadi ve sektörel dinamiklere yönelik araştırmalar gerçekleştiren TSKB Ekonomik Araştırmalar, son raporunda Türkiye’de ve
22 Mart Dünya Su Günü yaklaşırken, TSKB Ekonomik Araştırmalar tarafından hazırlanan, ’’SU: Yeni Elmas’’ başlıklı raporda, yaşamsal bir kaynak olan suyun, iktisadî olarak da önemi ortaya konulurken, dünya ve Türkiye’de su kullanımına dair öne çıkan veriler ve beklentiler paylaşılıyor.
Makroekonomi, kalkınma iktisadi ve sektörel dinamiklere yönelik araştırmalar gerçekleştiren TSKB Ekonomik Araştırmalar, son raporunda Türkiye’de ve dünyada suyun kullanım durumuna ve verimli su kullanımı için alınabilecek önlemlere dikkat çekti. TSKB Ekonomik Araştırmalar Ekonomisti Can Hakyemez tarafından kaleme alınan “SU: Yeni Elmas” başlıklı raporda, artan talebe göre suyun gittikçe daha zor bulunur bir hale geldiği ve su güvenliğini sağlamak için su kaynaklarını geliştirme ve yönetmenin büyüme, sürdürülebilir kalkınma ve yoksullukla mücadelenin merkezinde yer aldığına dikkat çekiliyor. Yaşamsal öneme sahip suyun fiyatının benzer bir öneme sahip olmayan elmasa göre çok düşük olmasını iktisat literatüründe yer alan su-elmas paradoksuna atıfla açıklayan rapor, kaynak sıkıntısı ile birlikte suyun da elmaslaşma riskine işaret ediyor.
Suyun yüzde 69’u tarım sektörü için kullanılıyor
Raporda sektörlerin su tüketimi oranları da yer alıyor. Buna göre, küresel olarak su kaynaklarının yaklaşık yüzde 69’u tarımsal amaçlarla kullanılırken, yüzde 19’u sanayi sektörü ve yüzde 12’si ise evsel kullanım için tüketiliyor. Raporda su tüketimiyle ilgili şu bilgilere yer veriliyor: “Su tüketiminin nüfus artışının yanı sıra ekonomik gelişmeler, değişen tüketici yapısı ve bazı diğer faktörlere bağlı olarak artacağı bekleniyor. Dünyanın birçok bölgesinde tatlı suyun yüzde 70’den fazlası tarım için kullanılıyor. Ancak, bu oran ülkeden ülkeye önemli ölçüde değişiklik gösteriyor. Özellikle gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere birçok ülke için tarım sektörü en çok suyu tüketiyor olmasına rağmen ilgili ülkeye daha düşük bir fayda sağlıyor. Dünya genelinde, su kullanımının yaklaşık yüzde 20’si ticari ve endüstriyel sektörlerde gerçekleşiyor. Tarım sektörüne benzer şekilde, endüstriyel sektörlerdeki su kullanımı da ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor.”
Yeryüzündeki su miktarı yıllar içinde sabit kalırken, artan ihtiyaca bağlı olarak su kaynakları üzerindeki baskının daha da derinleştiğinin belirtildiği raporda, bunun su kıtlığı sorununu ortaya çıkardığına vurgu yapılıyor.
Türkiye’deki güncel durumla ilgili ise şu ifadelere yer veriliyor: “Üç tarafı sularla çevrili olmasına rağmen, Türkiye’nin su stresli bir ülke olduğu biliniyor. Türkiye, aşırı sıcaklıklara sahip “yarı kurak” bir bölgede yer alıyor. 2004 ve 2016 yılları arasında su kullanımında yüzde 50’den fazla artış gerçekleşti. Nüfus ve ekonomik büyüme oranının etkileri de dikkate alındığında, mevcut kaynakların 20 yıl içinde tükenmemesi ön koşuluyla, gelecekte Türkiye’nin su kaynakları üzerindeki baskının artması bekleniyor. Gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli miktarda su aktarılması için kaynakların korunması ve verimli kullanılması gerekiyor. Artan enerji talebiyle birlikte, enerji üretimi için su kullanımı artıyor. Türkiye’de sanayide su kullanımının payı, yıllar ilerledikçe yüzde 11’den yüzde 18’e kadar yükselirken, en çok su kullanan sanayi sektörleri arasında kimya, petrokimya, demir çelik, tekstil, kâğıt ve gıda bulunuyor.”
Türkiye ve Dünya’da net su potansiyeli seviyeleri düşüş gösteriyor
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne göre, Türkiye’nin halen tüketilebilecek yüzey suyu potansiyelinin 98 milyar metreküp olduğu belirtilen raporda, 14 milyar metreküp güvenli yeraltı suyunun da eklenmesiyle net su potansiyelinin 112 milyar metreküp olduğu ifade ediliyor. Raporda, şu bilgilere yer veriliyor: “Türkiye, 2023 yılına kadar net su potansiyelini tam randımanlı şekilde kullanmayı amaçlamaktadır. 2015 yılında 1.422 metreküp olarak hesaplanan kişi başına düşen su miktarı, 2017 yılı itibariyle, 1.386 metreküp olarak hesaplanmaktadır. Avrupa’daki ve Dünyadaki diğer ülkeler incelendiğinde, Türkiye, kişi başına kullanılabilir su miktarı açısından su sıkıntısı çeken ülkelerden biri olarak göze çarpmaktadır. Genel bir kural olarak, kişi başına yıllık 5.000 metreküpten fazla su potansiyeli olan bir ülke su zengini olarak kabul ediliyor. 2023 yılında 87 milyon nüfusa sahip olması beklenen su stresli Türkiye’nin, 2023 yılındaki su potansiyeli 1.289 m3/kişi seviyesine düşecektir.”
Su stresinin önüne nasıl geçilir?
Su stresiyle mücadele konusunda önerilerin de yer aldığı raporda şöyle deniyor: “Türkiye su yönetiminde merkezi bir yapıya sahiptir. Su stresi, esasen kamu ve özel sektörün senkronize olmuş eylemleriyle azaltılabilir. Yapılması gereken temel eylemler arasında kolektif önlemler almak ve su tüketiminde tasarrufları artırmak için farkındalık yaratmak bulunmaktadır. Sanayi istihdamının nüfusu fazla olan bölgelerden nüfus yoğunluğu daha az bölgelere taşınmasını hedefleyen düşük nüfuslu bölgelere göç, bölgesel sorunu azaltabilir.”
“Hızla aksiyon almak büyük önem taşıyor”
İklim değişikliği ve su sıkıntısının yaratacağı sorunlarla ilgili alınacak önlemler ise şöyle sıralanıyor: “Arıtma ve arındırma tesisleri, su şebekelerinin ve boru hatlarının iyileştirilerek kayıp oranlarının azaltılması politika yapıcılar, belediyeler ve şirketleri tarafından atılabilecek önemli adımlar arasında sayılabilir. Verimsiz su tüketimini iyileştirici düzenlemeler yapılması, tarım üreticilerinin, özel sektörün ve hane halkının farkındalığının artırılması ve daha verimli araç kullanımı ile su tüketiminin nasıl azaltılacağı konusunda yönlendirilmesi su stresi ile mücadelede etkin olacaktır.” Nüfus arttıkça sorunun daha da derinleşeceği kaydedilen raporda, hızla aksiyon alınmasının büyük önem taşıdığı belirtiliyor.