“Öğrenme sadece beyinle ilgili değil; duygular, beden ve zihin birbirleriyle bağlantılı çalışıyor”

“Öğrenme sadece beyinle ilgili değil; duygular, beden ve zihin birbirleriyle bağlantılı çalışıyor”

YÖRET Vakfı’nın Online Merak Ediyordum Öğrendim Dizisi’nin 10 Şubat’ta gerçekleşen söyleşisinin konusu “Nörobilim Işığında Öğrenme” oldu. Söyleşide Uzman Nörolog Dr. Bülent Madi ve Uzman Psikoterapist Refika Yazgaç; öğrenmenin beyinde nasıl gerçekleştiğinden, sosyal-duygusal öğrenmenin öneminden, gerekliliklerinden ve ileriki yaşlarda öğrenmeden bahsetti.

Nörobilimin beynin nasıl çalıştığıyla ilgilendiğini belirterek sözlerine başlayan Uzman Nörolog Dr. Bülent Madi, “Öğrenmeye anne karnında, dokunmayı öğrenerek başlıyoruz. Doğduğumuz anda ışığı görüp, görme duyusunu keşfediyoruz. Daha sonra sesleri işitiyoruz. Adından meme emiyor, oturuyor, emekliyor, konuşuyor, göz teması kuruyoruz. Bu gelişim süreci, beyinde arka kısımdan öne doğru ilerliyor. Yaşlılarda ise bunun tersi bir süreç yaşanıyor. Kişinin sosyal-duygusal gelişimi ise beynin iç tarafında başlıyor. 97406 öğrenciyle yapılan bir araştırmaya göre sosyal ve duygusal eğitim alan çocukların ilkokulda yüzde 13, lisede ise yüzde 13 ila 20 oranında daha başarılı oldukları görülüyor. Bu sebeple, psikolojik danışmanların anaokulundan liseye kadar sosyal-duygusal gelişime dikkat etmesi gerekiyor” dedi.

“Müzik beynin her tarafıyla ilgili”

Türkiye’de sınıf, branç ve rehber öğretmenlerinin yönetimlerinde bir yenilik yapmanın zorunlu olduğunu ifade eden Madi, “Çocuğun eğitimin rol oynayan, çocukla iletişimde olan kişilerin ‘yasak’, ‘yapma’, ‘ayıp’ gibi söylemlerden kaçınarak çocuğun ne yapmak istediğine odaklanması, bu konuda düşünmesi gerekiyor. Eğitimlerin interdisipliner çalışmalarla bir araya gelerek, şakalaşarak, eğlenerek, kahkaha atarak gerçekleşmesi sosyal-duygusal gelişim açısından çok önemli. Tebessüm etmeyen, gülmeyen insanların öğretmen, hatta ebeveyn olmaması gerekiyor çünkü bunların eksikliğinde çocuk kaygı duyuyor. Çocuğun bir şeyi yapmaması gerektiği zaman, bunun ona nedenleriyle anlatılması lazım. Beyindeki nörotransmitterlerin olgunlaşması ve salgılanması için çocuğa bilişsel, sosyal, duygusal bir hareket alanı gerekiyor. Bu alan, müzik aracılığıyla dansta mevcut. Müzik beynin her tarafıyla ilgili olduğundan bu eğitim programını uygulamak önemli” açıklamalarında bulundu.

“Merak duygusunu kaybetmemek lazım”

Doğum şeklinin bile öğrenme stillerinde çok önemli olduğunu vurgulayan Uzman Psikoterapist Refika Yazgaç, “Çocukluğun ilk döneminde olduğu gibi büyük bir hızla gerçekleşme de öğrenme yaşamın sonuna kadar devam ediyor, ileri yaşlara geldiğimizde durmuyor. Burada en önemli şey temasın kaybolmaması. Bu temas, sosyalleşmekten başlıyor. Aynı zamanda tüm duyumların bir arada kullanılması öğrenmede çok etkili. En iyi öğrenme ise birbirimizden yaşantısal öğrenme. İleriki yaşlarda konfor alanından çıkmadan öğrenme olmuyor, kişinin kendini zorlaması gerekiyor. Üniversitenin bittiği dönemden sonra ‘her şey bitti’ dememek, merak duygusunu kaybetmemek lazım. Bunların yanı sıra, öğrenirken keyif almaya da ihtiyacımız var. Bunu birlikte sosyalleşerek yaptığımız zaman öğrenme sürüyor ve kalıcı oluyor” dedi.

“Öğrenme her yaşta gerçekleşebiliyor”

İleriki yaşlarda insanları en çok ürküten konunun zihnin bazı yetilerini kaybetmek olduğunu belirten Yazgaç, “Korku ve kaygı öğrenmeyi olumsuz yönde etkiliyor.  Kaygımız yükseldiği zaman yaratıcılığımız ve öğrenmemiz zarar görüyor. Kaygıyı yönetebilmek ve belirli bir seviyeye çekebilmek çok önemli. Ancak, bu kaygıyı sıfırlamak değil anlamına gelmiyor çünkü öğrenmenin itici gücü olarak biraz kaygıya ihtiyacımız var. Öğrenme ihtiyacının yaratılması, merak duygusunun aktif olmasıyla birlikte öğrenme her yaşta gerçekleşebiliyor. Bunun için eski tutunmalardan vazgeçmek önemli. Bir enstrüman öğrenmeye başlamak sinapsis bağlantılarımızın artmasına ve beynimizin daha aktif bir şekilde hayatımıza katılmasına yardımcı olacak. Müziği ileri yaşlarda da hiç ihmal etmeden kullanmak, dinlemenin dışında icraya yönelmek bir yöntem. Öğrenme ileriki yaşlarda zorlayıcı olabilse de pes edilmemeli. Tekrarlar, basit egzersizlerle bilgiler yerleştirilebilir. Bu noktada merak, çaba ve sürdürülebilirlik devreye giriyor. Ancak, öğrenme sadece beyinle ilgili değil, duygular, beden ve zihin birbirleriyle bağlantılı çalışıyor” sözlerini sarf etti.

YÖRET Vakfı’nın bir sonraki etkinliği 17 Şubat günü “Okul PDR Hizmetlerinde Çocuk Edebiyatının Bir Yöntem Olarak Kullanılması” üzerine gerçekleşecek.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar