İklim değişikliği bağlamında 2024’ten umutlu olmak için beş neden 

İklim değişikliği bağlamında 2024’ten umutlu olmak için beş neden 

Küresel emisyonlar artmaya devam ediyor ve doğal afetler dünya genelinde yıkımlara yol açıyor. Ortaya çıkan iklim kaygısının insanlar üzerindeki etkisi de buna paralel olarak artıyor.

İklim Zirvesi’nin ardından 2024’e girerken, iklim krizi etkisini göstermeye devam ediyor. Ancak insanın kendi yarattığı krizle baş edebilmesi için halen umut var ve bu bağlamda ümit verici gelişmeler de yaşanıyor.

5. İklim değişikliği söylemi ana akım haline geldi

On yıl önce, toplumun yalnızca bir kısmı iklim değişikliğinin gerçek anlamının farkındaydı ve bu konuda endişe duyuyordu. Son yıllardaysa bu durum büyük bir değişime uğradı. 

2014 yılında BBC’nin dünya genelinde 17 ülkeyi kapsayan bir araştırması, ankete katılanların yüzde 40’ının iklim değişikliğini ciddi bir sorun olarak algıladığını gösterdi. 2020 yılında bu sayı yüzde 60’a yükseldi.

UNDP ve Oxford Üniversitesi’nce 2021’de 50 ülkede daha geniş ölçekte gerçekleştirilen ‘’Halkların İklim Oyu’’ anketinde daha belirgin bir değişim saptandı.

Doğu Avrupa ve Orta Asya’da ankete katılanların yüzde 85’i iklim değişikliğini küresel bir acil durum olarak değerlendirdi. Batı Avrupalıların ve Kuzey Amerikalıların yüzde 72’si, Arap ülkelerindeki insanların yüzde 64’ü, Latin Amerika, Karayipler ve Asya Pasifik’tekilerin yüzde 63’ü ve Sahra Altı Afrika’dakilerin yüzde 61’i bu görüşe katıldı.

İklim değişikliği artık dünya genelinde kamusal ve siyasi söylemin merkezinde yer alıyor. İklim protestoları ve toplumsal hareketler güçlendikçe, hükümetlerin ve işletmelerin harekete geçmesi yönündeki baskı da artıyor.

İklim bilimindeki ilerlemeler, iklim davaları yoluyla karar alıcıların mahkemede hesap vermelerine yol açtı. Buna örnek olarak ülkelerini mahkemeye veren Portekizli gençler, Birleşik Krallık’taki çevre yardım kuruluşu ve İsveçli aktivist Greta Thunberg gösterilebilir.

4. Çoğu ülke net sıfırı hedefliyor, sıcaklık artışı tahminlerinde düşüş yaşanıyor

Hükümetlerden büyük şehirlere kadar pek çok kurum ve kuruluş net sıfır hedeflerini belirledi ve tarih verdi. 2015’te yalnızca tek bir ülke, Butan böyle bir hedefi belirlemişti.

2013 yılında küresel emisyonların neredeyse yüzde 80’ini temsil eden 90’dan fazla ülkenin en azından bir hedefi vardı.

NewClimate Institute, geçmişte politika tartışmalarının artan emisyon azaltımları ve sektörler ile ülkeler arasındaki ödünleşimler üzerinde yoğunlaştığını belirtiyor. 

Karbon azaltımlarını başarmak ve 1,5C sınırı dahilinde kalmak için kat etmemiz gereken uzun bir yol olmasına rağmen, öngörülen emisyon eğrisi de düzleşti. 2015 yılında sıcaklığın 2100 yılına kadar 3,6-3,9 derece artacağı öngörülüyordu. Bu tahmin günümüzde 2.7 dereceye düştü.

3. Yatırımcılar ve işletmeler iklim için harekete geçme konusunda baskı hissediyor

İklim değişikliği Paris Anlaşması’ndan önce yatırımcılar ve işletmeler arasında özel bir konuydu. Günümüzdeyse bunun ciddi bir tehdit olarak kabul edilmesi yönünde kamuoyu baskısı var.

Artık pek çok şirket iklim etkilerini rapor ediyor ve açıklıyor. Hatta bazıları yasal olarak bunu yapmakla zorunlu. 

Kuruluşların açıkladığı düşük karbonlu fırsatlar popülerlik kazanıyor ve yeşil yenilikler geleneksel iş modellerinde değişime yol açıyor. Dolayısıyla sürdürülebilir yatırımlara olan talep artıyor.

Dubai’de gerçekleştirilen COP28 konferansında fosil yakıtlardan uzaklaşma sürecine vurgu yapıldı. Varlıkların atıl kalması riski, finansmanı kirletici enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru yönlendiriyor.

Vatandaşların ve hükümetlerin yeşil aklama kampanyaları konusunda daha bilgili hale gelmesiyle birlikte şirketlerin göz boyama eylemleri zorlaşıyor.

2. Yenilenebilir kaynaklar fosil yakıtlardan daha ucuz

Geçmişte yenilenebilir enerji kaynakları fosil yakıtlarla maliyet veya tedarik açısından rekabet edemiyordu. Son yıllarda bunların hepsi değişti. Enerji sistemleri rüzgar, güneş ve hidroelektrik enerjisini içeren esnek, merkezi olmayan modellere geçiyor.

IPCC’ye göre güneş enerjisi, kara ve deniz rüzgarı maliyetinin son 10 yılda yüzde 60 ila 90 oranında düşmesiyle bu geçişin hızı beklentileri aştı. Şu anda dünyanın yüzde 90’nında yenilenebilir enerji kaynakları yeni fosil yakıtlardan daha ucuz.

1.Binaların ve ulaşımın elektrifikasyonu hızla ilerliyor

Elektrifikasyon, elektrikli araçlardan ısı pompalarına kadar dünyanın karbondan arındırma stratejisinin merkezi haline geldi. İçten yanmalı motorlu otomobiller, aralarında Avrupa Ekonomik Alanı (AET), Kanada, Şili ve çeşitli ABD eyaletlerinin de bulunduğu birçok ülke ve bölgede aşamalı olarak kullanımdan kaldırılıyor. On yıl önce bu politikanın hayata geçirilmesi hayal bile edilemezdi.

EV şarj noktalarının artırılması konusundaki çalışmalar devam ediyor. Pil depolama alanındaki gelişmeler de giderek artıyor. Son 10 yılda lityum iyon piller ticari açıdan uygun hale geldi ve maliyetleri yüzde 80 oranında düştü.

Isı pompaları 30’dan fazla ülkede mevcut olan mali teşviklerin etkisiyle evlerin karbondan arındırılmasına yardımcı oluyor. Avrupa’daki satışların 2013’ten 2022’ye kadar yüzde 38 arttığı kaydedildi.

İnovasyon ve yatırım, benzer şekilde denizcilik ve ağır sanayi gibi ‘azaltılması zor’ sektörlerin karbondan arındırılmasına yardımcı oluyor. Hidrojen çeliği, elektrikli gemiler ve düşük karbonlu yakıtlar en dikkat çeken gelişmeler arasında yer alıyor.

Araştırmanın yazarları, tüm bu kazanımlara rağmen ‘iklim krizinin giderek daha hızlı bir şekilde etkisini gösterdiğini’’ söylüyor. Dolayısıyla, yukarda sıralanan olumlu gelişmelerin ivmesinin acilen artırılması gerektiği savunuluyor.

Kaynak:

https://www.euronews.com/green/2023/12/26/reasons-to-be-hopeful-in-2024-five-major-shifts-that-have-taken-place-since-the-paris-agre

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar