“Böcekler olmazsa dünyamız yavaş yavaş sona erecek”

“Böcekler olmazsa dünyamız yavaş yavaş sona erecek”

Biyolog Dave Goulsan, son elli yıl içinde dünya üzerindeki böceklerin mevcudiyetinin yüzde75 azaldığını ve sonuçlarının yıkıcı olabileceğini, bu alanda yaptıkları hayati çalışmaları yazısıyla ortaya koyuyor.

Hayatım boyunca böceklere hayran oldum. Erken çocukluk yaşlarımda, okul bahçesinde yabani otlar arasında bulduğum sarı-siyah çizgili tırtılları, yemek çantama koyup eve götürürdüm. Zaman içinde morumsu renkte siyah güvelere dönüştüklerini görmek inanılmazdı. Onlarla olan bağım o zamanlarda başladı.

Patagonya çöllerinden Yeni Zelanda’daki fiyordların buzlu zirvelerine ve Bhutan’ın ormanlık dağlarına kadar böceklerin peşinde dünyayı dolaştım. Bornoe’da bir nehrin kıyısındaki mineralleri yudumlayan kuş kanatlı kelebek bulutlarını ve Tayland bataklıklarında geceleri senkronize bir şekilde yanıp sönen binlerce ateş böceğini izledim. Sussex’teki evimin bahçesinde, çekirgelerin bir eşe kur yapıp, rakiplerinin üstesinden gelmesini, kulağakaçanların yavrularına bakmasını, karıncaların yaprak bitlerinden bal özünü sağmasını ve yaprak kesen arıların yuvalarını doldurmak için yaprakları koparmasını izlerken uzun saatler geçirdim.

Tırtılları okulun bahçesinden topladığımdan beri 50 yıl geçti ve her yıl günden güne kelebeklerin ve bal arılarının daha azaldığını gözlemledim. Bu büyüleyici ve dünyamızın devamı için gerekli olan canlılar günden güne yok olmaktaydı. Tahminler değişkenlik gösterebilir ancak son elli yıl içinde %75 veya daha fazla oranda azaldıkları tahmin ediliyor. Kuzey Amerika’daki kral kelebek nüfusunun düşüşü, Almanya’daki otlak böceklerinin ölümü, İngiltere’deki bal arılarının ve sineklerin büyük ölçüde azaldığını ortaya koyan araştırmalar, son elli yıldaki %75’lik tahmini desteklemektedir.

Rachel Carson, 1963 yılında kaleme aldığı ‘Silent Spring’ ( Sessiz Bahar) adlı kitabında gezegenimize korkunç bir zarar vermekte olduğumuz konusunda bizleri uyarmıştı. Böcek açısından zengin vahşi yaşam habitatlarının, yağmur ormanlarının, otlakların, bataklıkların buldozerlerle sürülerek, yakılarak yok edildiğini yazarak durumun vehametini ortaya koymuştu. Pestisit ve gübrelerle ilgili sorunları da ele aldığı kitabında, her yıl küresel çevreye giren 3 milyon pestisit ile birlikte sorunların daha akut hale geldiğini belirtiyordu. Buna rağmen yeni pestisitlerin bazıları böcekler için Carson’ın zamanından binlerce kat daha zehirli hale geldi. Topraklar bozuldu, nehirler kum tabakası ile boğuldu ve kimyasallarla kirlendi. Zamanında varlığı önemsenmeyen, bilinmeyen iklim değişikliği, günümüzde gezegenimizi daha fazla tahrip etmeye hızla devam ediyor.

Böceklerin azalması sadece insan refahı için değil, ekinlerden polen yaymak, gübre, yaprak ve leşleri geri dönüştürerek toprağı sağlıklı tutmak, zararlı böcekleri kontrol altında tutmak ve çok daha fazlası için hayati önem taşıyor. Daha büyük canlılar örneğin kuşlar, balıklar, kurbağalar böcek yiyerek beslenir. Kır çiçekleri tozlaşma için onlara güvenir. Böcekler azaldıkça, dünyamızda bu ve buna benzer daha birçok fayda var olamayacağı için hayat yavaş yavaş durma noktasına gelecektir.

Bir çoğumuz şehirlerde yaşadığımız için karasinek, sivrisinek ve hamamböceği gibi birkaç cins böcek görerek büyüyor ve böcekleri pek sevmiyoruz.

Bir çoğumuz için böcekler, pislik içinde yaşayan, hastalık taşıyan ve bulaştıran hoş olmayan korkulacak yaratıklardır. Bu nedenle insanlar, hayatta kalmamız için böceklerin ne kadar önemli olduğunu, ne kadar zeki, gizemli ve büyüleyici varlıklar olduğunu bilemezler.

Yarım milyar yıl önce, okyanus tabanlarının en eski ve ilkel bataklıklarında evrimleşen böcekler, çok uzun zamandır varlıklarını sürdürmektedirler. Gezegenimizdeki bilinen türlerin büyük kısmını oluşturan böceklerin çoğunu kaybedersek, genel biyoçeşitliliği de önemli ölçüde kaybetmiş oluruz. Ayrıca,çeşitlilik ve bollukları göz önüne alındığında, böceklerin tüm karasal ve tatlı su besin zincirlerine yakından dahil olmaları kaçınılmazdır. Tırtıllar, yaprak bitleri, kedi sineği larvaları ve çekirgeler, büyük hayvanlar tarafından yenen bitkileri daha kolay sindirilir böcek proteinine dönüştüren ot oburlardır. Yaban arıları, yer böcekleri ve peygamber develeri ise, otçulların yırtıcıları olarak besin zincirinde bir sonraki seviyeyi teşkil ederler. Tüm böcekler, kuş, yarasa, örümcek, sürüngen, küçük memeli ve balıklar için avdır. Böcekler olmasaydı çok az beslenir ya da hiç beslenemezlerdi. Bunun yanında, böcekçil sığırcıkları, kurbağaları, sivri fareleri veya somonları avlayan atmacalar, balıkçıllar ve balıkkartalları da, böcekler olmadan aç kalırlardı.

Böceklerin besin zincirinden eksilmesi sadece vahşi yaşam için değil insan gıda arzı için de doğrudan bir tehdit oluşturacaktır. Bir çok Avrupalı ve Kuzey Amerikalı böcekleri yeme düşüncesinden uzaktır ve iğrenmektedir. Ancak karides gibi deniz böceklerini zevkle tüketirler. Eski atalarımız tarafından böcek yemek normal bir davranıştı. Halen Güney Amerika, Afrika, Asya ve Okyanusya’nın yerli halkları arasında yaygın bir alışkanlık olup, dünya nüfusunun yaklaşık %80’i böcekleri düzenli olarak tüketmektedir.

Domuz, inek ve tavuklara alternatif olarak daha fazla böcek yetiştirilmesi gerektiğine dair güçlü bir tez öngörülebilir. Böcek yetiştirmek daha verimlidir, daha az yer kaplar ve daha az su gerektirir. Sığır etine göre daha az doymuş yağ içeriğine sahip oldukları için sağlıklı protein içerirler ve hastalıklara ( kuş gribi ve Covid 19 gibi) yakalanma riskimiz daha düşük olur. Dolayısıyla, 2050 yılına kadar gezegenimizde yaşaması öngörülen 10-12 milyar insanı beslemek istiyorsak, daha sağlıklı bir protein kaynağı olan böcek yetiştiriciliğini,  sürdürülebilir bir seçenek olarak ciddiye almalıyız.

Gıda olarak tüketilmenin yanı sıra ekosistem için çok daha fazla hayati işlevleri vardır. Örneğin, tüm bitki türlerinin %87’si böcekler tarafından taşınan tozlaşmaya ihtiyaç duyarlar. Tozlaşma olmazsa kır çiçekleri tohum vermez ve çoğu sonunda yok olur ve zaman içinde daha yıkıcı bir ekolojik etkiye sebep olacaktır. Yetiştirdiğimiz mahsüllerin yaklaşık dörtte üçü böcekler tarafından tozlaşmaya ihtiyaç duyar ve tozlaşma olmadan bitki türlerinin büyük bir kısmı tohum oluşturamaz buda, yeryüzündeki toplulukların derinden değişerek, fakirleşeceği anlamına gelir.     

Tozlaşmanın, dünya çapında yıllık 235 milyar dolar ile 577 milyar dolar arasında bir değere sahip olduğu tahmin ediliyor. Finansal değerler yanında, büyüyen insan nüfusunu tozlayıcılar olmadan beslemenin mümkün olmadığı oldukça net karşımıza çıkmaktadır. Buğday, arpa, pirinç ve mısır gibi rüzgarla tozlaşan mahsuller yiyeceklerimizin büyük bir kısmını oluşturur ve bizleri hayatta tutacak olan kaloriyi sağlayabilir ancak sadece bu gıdalarla beslenmek temel vitamin ve minerallerden yoksun olup, hastalanmamıza neden olacaktır. Çilek, kırmızı biber, elma, salatalık, kiraz, balkabağı, domates, kahve, ahududu, kabak, fasulye ve yaban mersini içermeyen bir beslenme şekli hayal edin. Herkesin sağlıklı bir diyete sahip olması için ihtiyaç duyulandan daha az meyve ve sebze üretilen dünyamızda, tozlayıcılar olmadan bu üretimi bile yapmak imkansız olurdu.

Böcekler, kereste, düşen yapraklar ve hayvan dışkısı gibi organik maddelerin içinde de yer alırlar ve bu sayede besinleri geri dönüştürerek onların yeniden bitki olarak oluşmasını sağlayan önemli bir iş başarırlar. Örneğin bahçe toprağınızda milyonlarca yaykuyruk böceği yaşamaktadır. Bu ufacık canlılardan oluşan ordu, küçük organik madde parçalarını kemirir ve onları daha küçük parçalara ayırmaya yardımcı olur, daha sonra bakteriler tarafından ayrıştırılan besinleri bitkilerin kullanıma hazır hale getirirler.

Tüm bunlara ek olarak, oyuk açıp toprakta yaşayan böcekler toprağın havalanmasına yardımcı olur. Karıncalar tohumları dağıtır, onları yemek için yuvalarına taşır ancak çoğu zaman birkaç tanesini düşürür ve bu da daha sonra filizlenebilir. İpek böcekleri bize ipek, bal arıları ise bal verir. Böcekler tarafından sağlanan ekosistem hizmetlerinin sadece ABD’deki değerinin yılda en az 57 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Ancak bu oldukça anlamsız bir hesaplama çünkü bunun parasal bir karşılığı olamaz, böcekler olmadan kaos olur ve milyarlarca insan açlıktan ölür.

Böcekler, omurgalılardan çok daha az araştırılıyor ve inceleniyor. Günümüze kadar isimlendirilen bir milyon türün çoğunluğu hakkında hiçbir şey bilmiyoruz: biyolojileri, dağılımları tamamen bilinmiyor. Henüz keşfedemediğimiz dört milyon tür daha olduğu tahmin ediliyor ancak bizler bu çalışmaları yapamadan, bu canlılar hızla yok oluyor.

Yeryüzündeki böcek türlerinin büyük bir kısmı, sinekler, kın kanatlılar, çekirgeler, eşek arıları, mayıs sinekleri, salya böcekleri sistematik olarak izlenmese de, beslenme için böceklere bağımlı olan kuşların nüfus eğilimleri hakkında verilere sahibiz ve bunlar genellikle azalma eğiliminde.  Örneğin, avlarını havada avlayan böcek yiyen kuşların nüfusu, yaklaşık %40 oranında azalmış, banka kırlangıçları, gece kuşları ve baca kırlangıçlarının nüfusu da son 20 yılda %70’den fazla düşmüştür.

İngiltere’de, benekli sinek yiyenlerin nüfusu 1967 ile 2016 arasında %93 azaldı. Gri keklik (%92), bülbül (%93) ve guguk kuşu (%77) dahil olmak üzere, bir zamanlar yaygın olan diğer böcek öldürücüler de benzer şekilde azaldı. Büyük böcek avcılığı konusunda uzman olan kızıl sırtlı örümcek kuşunun Birleşik Krallık’taki soyu 1990’larda tükendi. İngiliz Ornitoloji Vakfı, 1970’e göre 2012’de 44 milyon daha az yabani kuşun var olduğunu tahmin ediyor. Yukarıdaki tüm kanıtlar, sanayileşmiş, gelişmiş ülkelerdeki böcek popülasyonları ve onların yırtıcıları hakkında bilgi vermektedir. Çok daha fazla böceğin yaşadığı tropik bölgelerdeki böcek popülasyonları hakkında bilgi azdır.

Yeryüzündeki böceklerin azalmasını durdurmak ve bu gidişatı tersine çevirmek için, halktan çiftçilere, gıda perakendecilerine ve politikacılara kadar bir çok düzeyde eylemin hayata geçirilmesi gerektirmektedir. İngiltere’deki son seçimler ve Brexit tartışması çerçevesinde, 21. yüzyılda insanlığın karşılaştığı en büyük zorlukların gezegenimizin sınırlı kaynaklarının sürdürülemez şekilde aşırı kullanımıyla ilgili olduğuydu ancak çevre hakkında ciddi tartışmalar ne yazık ki gündeme gelmedi.

Onları kurtarmak için hemen şimdi harekete geçmemiz gerekiyor. İlk adım olarak, hem bizim için hem de dünyamızın iyiliği için doğal dünyaya değer veren bir toplum yaratmamız gerekiyor. En erken yaşlardan itibaren çocuklarımıza çevre bilincini aşılamalı, kentsel alanlarımızı yeşillendirmeliyiz. Bahçelerimizde, parklarımızda, arazilerimizde, yol kenarlarında, demiryolu hatlarında ve döner kavşaklarda bulunan böcek ilacı içemeyen ağaçlar, sebze bahçeleri, göletler ve kır çiçekleriyle dolu yeşil şehirler yaratmalıyız.

Mevcut gıda sistemimizi dönüştürmek için yatırım yapmalıyız. Çok daha fazla insan istihdam eden ve sürdürülebilir sağlıklı gıda üretimini hedefleyen, toprak sağlığına dikkat eden ve biyolojik çeşitliliği destekleyen canlı bir tarım sektörü yaratabiliriz.

Böcek azalmalarının nedenlerini anlamaya yönelik izleme planları ve araştırmalar devlet tarafından uygun şekilde finanse edilerek hayata geçirilmeli ve İngiltere, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybıyla mücadeleye yönelik uluslararası girişimlerde lider rol oynayarak, diğer ülkelerin izleyeceği uygulama örneğini oluşturmalıdır.

Gezegenimiz, yaptığımız eylemler ve değişikliklerin sarsıntısıyla şimdiye kadar oldukça iyi başa çıktı, ancak bunu yapmaya devam edeceğini varsaymak akılsızlık olur. Günümüze kadar türlerin nispeten küçük bir oranı yok oldu, ancak bozulmuş ve parçalanmış habitatlarda varlığını sürdüren tüm vahşi türler, sürekli değişen insan yapımı sorunlarla yaşamaya maruz kalıyor. Tükenmiş ekosistemlerimizde ne kadar esneklik kaldığını ve çöküşün kaçınılmaz hale geldiği devrilme noktalarına ne kadar yakın olduğumuzu anlamıyoruz.

Kaynak:

https://www.theguardian.com/environment/2021/jul/25/the-insect-apocalypse-our-world-will-grind-to-a-halt-without-them?utm_source=pocket&utm_medium=email&utm_campaign=pockethits

Kerem Efendioğlu
ADMINISTRATOR
PROFİL

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar