YÖRET Vakfı’nın çarşamba günleri gerçekleştirdiği Online Merak Ediyordum Öğrendim Dizisi’nin 8 Nisan’daki yayınında, Uzman Psikoterapist Refika Yazgaç “Psikolojik Dayanıklılık” başlıklı bir konuşma yaptı. Yazgaç, koronavirüs sebebiyle hayatımızın durağanlaştığı bugünlerde yaşadığımız endişe ve korku duygularının olağan tepkiler olduğunu, yeni rutinler oluşturmamız gerektiğini ve timüs bezinin önemini anlattı. Salgının yarattığı beklenmedik bir durumla karşı karşıya olmamızdan ötürü
YÖRET Vakfı’nın çarşamba günleri gerçekleştirdiği Online Merak Ediyordum Öğrendim Dizisi’nin 8 Nisan’daki yayınında, Uzman Psikoterapist Refika Yazgaç “Psikolojik Dayanıklılık” başlıklı bir konuşma yaptı. Yazgaç, koronavirüs sebebiyle hayatımızın durağanlaştığı bugünlerde yaşadığımız endişe ve korku duygularının olağan tepkiler olduğunu, yeni rutinler oluşturmamız gerektiğini ve timüs bezinin önemini anlattı.
Salgının yarattığı beklenmedik bir durumla karşı karşıya olmamızdan ötürü endişe ve kaygı yaşadığımızı dile getiren Uzman Psikoterapist Refika Yazgaç, “Bu tepkiler beklenmedik durumlara karşı gösterdiğimiz beklendik duygular ve bu duyguların, en kötü duygunun bile çok önemli işlevleri var. Örneğin, iğrenme duygusu bizi tedbir almaya yönlendirdi, hepimiz tuvalet kâğıdı aldık. Şu an evimizde durmayı tercih etmemiz de bu duruma karşı geliştirdiğimiz korku ve endişe duygularından kaynaklı. O yüzden bu duygularımız önemli, eğer bugüne kadar öğrenmediysek onlarla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor” sözleriyle duygularımıza önem vermemiz gerektiğini belirtti.
“Beynimizin kendini güvende hissetmesi için rutinlere ihtiyacı var”
Salgın öncesinde haz, hız ve hedef odaklı yaşadığımızı ifade eden Yazgaç, “Mart ayının ilk haftasına kadar hayatımız olağan şekilde ilerliyordu. Sonra birden bu olayın ciddiyetiyle beraber, inkâr döneminin ardından evlerimize çekildik. Korona bizi durağanlaştırdı. Bu durağanlık bizim dengemizi bozdu. Bu süreç içinde toparlanmamız ve tekrar dengeye gelmemiz gerekiyor. Bütün düzenimizi tekrardan yapılandırmamız lazım çünkü bu süre belirsiz olsa da beynimizin kendini güvende hissetmesi için rutinlere ihtiyacı var” sözleriyle yeni rutinler oluşturmamız gerektiğini anlattı.
“Uyku için en sağlıklı zaman 23.00 ve 07.00 arası”
Psikolojik ve bedensel dayanıklılığımız için bu süreçte bağışıklık sistemimizi de güçlü tutmamız gerektiğini belirten Yazgaç, “Kontrol edemeyeceğimiz şeyleri bir tarafa bırakmalı ve kontrol edebileceklerimize odaklanmalıyız. Öncelikle, uyku ve uyanıklık zamanları çok önemli. Melatonin hormonu sadece karanlıkta salgılanıyor. Bunun için en sağlıklı zaman 23.00 ile 07.00 arası. Bu saatler arasında uyumaya özen göstermeliyiz. Uyandığımızda, yataktan kalkmadan kaslarımız için iyice gerinelim. Kalktığımızdaysa, odayı oksijenle dolduralım, camın önünde durup hava bulutlu bile olsa d vitamini almayı ihmal etmeyelim. Tüm günü, yatak kıyafetleriyle de tamamlamalıyız” ifadeleriyle güne nasıl başlanması gerektiğini açıkladı.
“Sek suya ihtiyacımız var”
Beslenmenin de bağışıklık sistemi için önemine vurgu yapan Yazgaç, “Yediğimiz içtiğimize çok dikkat etmeliyiz. Yerken sadece yemeye, çalışırken sadece çalışmaya odaklanalım. Besinlerimizin avuç içi kadar kısmı proteinden, avuç kadar kısmının sebzeden ve baş parmağımız kadar kısmının da yağdan oluşmasını tercih etmeliyiz. Bu arada sek suya ihtiyacımız var. Kahve ve çayı da biraz daha dikkatli kullanmalıyız. Özellikle kahveyi azaltmalı ve öğleden önceki saatlere çekmemiz gerekiyor” dedi.
“Başkalarına destek olmak bizim de bağışıklık sistemimiz güçlendirecek”
“Sosyal izolasyon sürecinde temas da çok önemli. Dijital ortam bu sosyal izolasyon sürecinde temas oldu. Bu izolasyon döneminde, evde kalan yaşlı akrabalarımızla da temas etmeliyiz. Başkalarına yardım etmek, bize de iyi gelen bir şey. Bu dönemde kendimize ve kaygılarımıza odaklanmaktansa, erdem olarak bildiğimiz cömertlik, paylaşım, yardımseverlik gibi değerleri öne çıkararak başkalarına destek olmak bizim de bağışıklık sistemimiz güçlendirecek” diyen Yazgaç, kendimize zaman ayırmayı ihmal etmemeyi de öğütledi.
Dikkat etmemiz gereken diğer noktalar neler?
Bağışıklık sistemine destek olan timüs bezinin aktive olması için titreşmesi gerektiğini ifade eden Yazgaç, “Kahkahayı ve mizahı hayatımıza dahil etmemiz gerekiyor. Bu dönemde kahkaha terapisi yapılabilir. Kahkaha atamıyorsak, Anadolu’daki ağıt yakma ve dövünme hareketini yaparak veya nefes egzersizlerinde de diyafram nefesimizi iyi kullanabilirsek timüsümüzü aktive edebiliriz” sözlerinin ardından, “Uykuya geçmeden yarım saat önce uyaranlardan uzaklaşarak, zihnimize değil nefesimize odaklanarak merkezlenmemiz gerekiyor. Nefes almak bizi hızlandırır, nefes vermekse yavaşlatır. Bunun için dört birim nefes alıyorsak, sekiz birim nefes vermeliyiz. Bu dönemde ihtiyacımız olan bir diğer şey de hiçbir şey yapmamak. Boş oturduğumuzda aslında kendimize dönüyoruz. Bütün bu sürecin ardından bunu yapabilirsek, hepimizden çok güzel ürünler çıkacak. Tek başınalık, yalnızlık kötü bir şey değil. Eğer fobiniz yoksa bir kedi veya köpeği yanınıza alabilirsiniz. Bu da sağlığınızı güçlendirip kuvvetlendirecektir. 40-50 dakikadan fazla oturacaksak aralarda molalar verip hareket etmemiz gerekiyor. Bunu yapmazsak kaslarımız zayıflayabilir, kan dolaşımımızda ve kalbimizde sorunlar olabilir. Bu molaların da kalbimizi biraz hızlandırması gerekiyor. Evde tek kalmayanların dikkat etmesi gereken bir nokta da iletişimi sağlıklı bir hale getirmek. Beklentiler dile getirilmeli. Sohbet ve oyun zamanları yaratılmalı. Aynı zamanda, herkesin kendine ait zaman ve mekanlarının olmasına da izin verilmeli” diyerek bu dönemde yapmamız ve dikkat etmemiz gereken hususları açıkladı.
1 comment