Dezavantajlı bölgelerde yaşayan 7-13 yaş arası çocukların sosyal becerilerini ve benliklerini keşfetmelerini ve geliştirmelerini amaçlayan SosyalBen Vakfı’nın Mütevelli Heyeti Başkanı Ece Çiftçi, kurumsal internet radyosu Radyo Gedik’te yayınlanan İyilik Elçileri’nin 30 Nisan’daki yayınının konuğu oldu. Çiftçi, eğitimin niteliğinin önemini, yaptıkları atölyeleri, gönüllülüğün nasıl oluştuğunu, e-gönüllülüğü ve iktisadi işletmelerini anlattı. Hikayesi bir lise projesi olarak başlayan
Dezavantajlı bölgelerde yaşayan 7-13 yaş arası çocukların sosyal becerilerini ve benliklerini keşfetmelerini ve geliştirmelerini amaçlayan SosyalBen Vakfı’nın Mütevelli Heyeti Başkanı Ece Çiftçi, kurumsal internet radyosu Radyo Gedik’te yayınlanan İyilik Elçileri’nin 30 Nisan’daki yayınının konuğu oldu. Çiftçi, eğitimin niteliğinin önemini, yaptıkları atölyeleri, gönüllülüğün nasıl oluştuğunu, e-gönüllülüğü ve iktisadi işletmelerini anlattı.
Hikayesi bir lise projesi olarak başlayan SosyalBen, çocukların yeteneklerini keşfedebilmeleri amacıyla hayata geçirildi. Proje sayesinde birçok çocuk deneyim elde ederek, ileride hangi mesleği seçebileceğine dair fikir sahibi oldu. Vakfın, önceliği çocuklara deneyim alanları yaratmaya verdiğini belirten Mütevelli Heyeti Başkanı Ece Çiftçi, “Vakfın resim, müzik, kısa film-fotoğrafçılık, spor, oyun, dans, yaratıcı yazarlık ve icat olmak üzere sekiz adet atölyesi mevcut. Bu sekiz temel atölyenin de kendi müfredatı ve atölye koçu bulunuyor. Bu çalışmalar temelde akademik performansın yanında çocuğun yeteneğini ve neyi yapabildiğini keşfetme süreci. Biz bu sürece SosyalBen ismini veriyoruz. SosyalBen dediğimiz, kendini fark etme süreci ve sosyal beceresi doğrultusunda çocuğun yönlendirmesi. 7-13 yaş arası bunun keşfedilmesi ve sonrasında da yönlendirmesi açısından iyi bir imkân ve zaman sunuyor. Profesyonelliğe geçmek için lise zamanı geç bir dönem olduğundan bu yaş aralığına odaklandık. Bizim amacımız, çocuğun yeteneklerini daha erken yaşta keşfedebiliyor olmak” sözleriyle SosyalBen Vakfı’nı tanıttı.
“Sorun eğitime ulaşmak değil, eğitimin niteliği”
Sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok bölgesinde atölye çalışmaları yaptıklarını belirten Çiftçi, “Vakfın benimsediği ilkelerden bir tanesi dünya vatandaşlığı ilkesi. Bu ilke doğrultusunda gördük ki bu sorun sadece Türkiye’nin derdi değil. Bugün göç sorunundan, küresel ısınmadan bahsediyoruz ama bunların hepsinin temelinde eğitim var. Günümüzde olay eğitime ulaşmak değil. Bir şekilde bilgiye erişiyoruz, artık eğitimin niteliği önem kazanıyor. Biz de nitelikli eğitimi ulaştırmak anlamında dünya ilkesini benimsiyoruz. Atölyelerimizi şimdiye kadar 11 gelişmekte olan ve nitelikli eğitimde sıkıntı yaşayan ülkeye götürdük. Bunu yaparken Türkiye Büyükelçilikleriyle veya oradaki yerel STK’larla işbirliği içinde çalışıyoruz” eğitimin niteliğini geliştirmek için çalıştıklarını anlattı.
“Taşımalı eğitimdeki devlet okullarıyla çalışıyoruz”
Vakfın çalışmaları açısından okul ortamının en verimlisi olduğunu ifade eden Çiftçi, “İlçe Milli Eğitimler ile çalışıyoruz. Atölyelerimize başladığımız zaman normal standart eğitime ara veriyoruz. Saha ve ARGE grubumuz okul taramalarını yapıyor. Biz taşımalı eğitimdeki devlet okullarıyla çalışıyoruz. Taşımalı eğitim, çocuğun kendi köyünde okul olmadığı için yan köye gitmesi demek oluyor. Yan köy sistemiyle eğitim gören 1,5-2 milyon öğrenci var Türkiye’de ve ne yazık ki öğrenme kaybının en çok, okula devamlılığınsa en az olduğu durumlar bu sistemde yaşanıyor. Çocuğun tek dünyası kendi köyü ve merkez köyü oluyor. Biz de çocuğa farklı rol modellerle buluşması ve tanışması, farklı meslek gruplarını atölyeler üzerinden deneyimlemesi için bir alan sunuyoruz” dedi.
“Gönüllüğü dışarıda arıyoruz ama aslında içimizde”
Gönüllülüğün nasıl oluştuğuna de değinen Çiftçi, “Bir şeyleri fark etmek için dezavantajlı durumlara maruz kalmak gerekmiyor. Empati becerisi gelişmiş birinin buna şahit olması yeterli. Şahit olmak için de olayın illa yanınızda olmanız gerekmiyor, haberlerden, televizyondan görmek de yeterli. Bunlar hareket geçmek için bir fırsat. Eğer eleştirdiğimiz şeyler varsa ‘Bunu değiştirmek için ben ne yapmalıyım’ diye düşünmek gerekiyor. Her şeyi kamudan, sivil toplumdan, başkasından bekleyemeyiz. Elimizi biraz taşın altına koymak lazım. Gönüllülük, bir sorumluluk. Sorumluluk bilinciniz ne kadar gelişmişse bunu o kadar gönülden yapıyor, karşılık beklemiyorsunuz. Gönüllülük önce evde ve ailede başlıyor. Biz gönüllülüğü dışarıda arıyoruz ama aslında evimizde ve içimizde olan bir şey” dedi.
“Dijitalleşmeyle üç günde 15 bin çocuğa ulaştık”
Son bir yıldır vakıf olarak e-gönüllülük üzerine çalıştıklarını söyleyen Çiftçi, “Avrupa’da gönüllülük 50 yaş ve üzeri kişilerde yüksek. Avrupa’nın derdi gençleri gönüllülüğe çekebilmek, yani dijitalleştirmek, Y ve Z kuşağının dünyasına bunu sokabilmek. Türkiye’de ise durum tam tersi, gençler gönüllülük alanında daha aktif. Dolayısıyla, dijitalleşme sürecini bir avantaja çevirebileceğimizi düşündük. Covid-19’dan sonraysa dünyada hiç olmadığı kadar dijital bir tüketim yaşanmaya başladı. Biz de bu tüketimi faydaya çevirmeye karar verdik. Bütün dünyada sivil toplumda bağışçılık ve gönüllülük durdu. Biz de evden fayda yaratmanın mümkün olduğunu söyledik. Önce evde yapılabilecek gönüllülük aktivitelerini paylaştık. Daha sonra bilgi ve becerilerin; tablet, telefon, bilgisayar karşısında paylaşılabileceği bir e-gönüllülük kampanyası başlattık. Türkiye’de buna bir öncü olduk ve 58 şehir ve 10 ülkeden 900’ü aşkın başvuru aldık, katılımı dijitalleştirdik. Ancak, sahayı da dijitalleştirmemiş gerekiyordu. Biz yüz yüze çalışmalar yapan bir vakıf olduğumuzdan bu dönemde bütün çalışmalarımız durdu. Biz de Turkuaz Medya grubu desteğiyle, Minika ile birlikte sahayı dijitale taşıdık. Gönüllülerimiz atölyeleri dijital ortamda anlattı. Bunları 23 Nisan Haftası’nda Minika’nın Youtube kanalından yayınladık. Dijitalleşmeyle birlikte çocukların hem dijital okuryazarlığı öğrendiler hem de gönüllülükle tanıştılar. Biz ise kurum olarak üç günde 15 bine çocuğa ulaştık. Bu SosyalBen’in sahadayken 1 buçuk yılda ulaştığı çocuk sayısı. Aynı zamanda Turkuaz Medya ile çalıştığımız için çok ciddi bir iletişim desteği aldık. Dolayısıyla kurumun bilinirliğini de sağladık” diyerek dijitalleşme süreçlerini ve artılarını anlattı.
“Yüzde 80’lik dilimimizi bağışçı ve sponsor olmadan içerideki iş modelimizle fonluyoruz”
Vakfın iktisadi işletmelerine de değinen Çiftçi, “Birinci iktisadi işletmemiz SosyalBen Store. Burada daha çok kalem kupa, bez çanta, defter, ajanda gibi kırtasiye ve günlük kullanım ürünleri bulunuyor. SosyalBen Store sattığı ürünlerin bedelinin yüzde 35’ini vakfa veriyor. İkinci bir iktisadi işletmemiz de SosyalBen Akademi. Akademide dört grup var. İlk grupta eğitim kurumlarına gönüllülüğü öğretiyoruz, öğretmenlere eğitmen eğitimleriyle birlikte bunu müfredatlarının içine nasıl yerleştirebileceklerini anlatıyoruz. İkinci grubumuzda, kamu kurumları personellerinin sivil toplum ve gönüllülükle tanıştırmak adına bizden danışmanlık alıyor. Üçüncü grupta kurumsal firmalara gönüllülük tüzükleri, gönüllülük politikaları ve sosyal sorumluluk projeleri konusunda danışmanlık veriyoruz. Son grupta ise yurtdışına hazırlanan liseli girişimcilere danışmanlık hizmeti veriyoruz. Akademi de danışmanlık bedelinin yüzde 45’ini vakfa yatırıyor. Yani biz yüzde 80’lik dilimimizi bağışçı ve sponsor olmadan içerideki iş modelimizle fonluyoruz” sözleriyle iktisadi işletmelerle vakfı nasıl desteklediklerini paylaştı.
“Daha iyi bir dünyayı birlikte yaratmak dileğiyle…” sloganıyla Serpil Güzel Ün’ün gönüllü olarak hazırlayıp sunduğu Radyo Gedik “İyilik Elçileri” programının; SosyalBen Vakfı’nın Mütevelli Heyeti Başkanı Ece Çiftçi ile gerçekleşen yayın podcastine aşağıdan ulaşabilirsiniz.
1 comment