UNICEF: Gençlerin en az yüzde 13’ü teşhis edilmiş ruh sağlığı bozukluğuyla yaşamını sürdürüyor

UNICEF: Gençlerin en az yüzde 13’ü teşhis edilmiş ruh sağlığı bozukluğuyla yaşamını sürdürüyor

UNICEF raporu ve en son yapılan araştırmalar, Covid-19 salgını sonrası gençlerdeki kaygı ve depresyonun önlenmesi ve tedavisi için acil olarak harekete geçilmesinin önemine işaret ediyor.

UNICEF tarafından yayınlanan ‘Dünya Çocuklarının Durumu’ raporuna göre; dünya genelinde 10 ila 19 yaş arasındaki gençlerin en az yüzde 13’ü teşhis edilmiş ruh sağlığı bozukluğuyla yaşamını sürdürüyor. Bu rapor sayesinde, gençler arasındaki zihinsel sağlık sorunlarını önleme ve tedavi etme konuları kuruluşun tarihinde ilk kez ele alınıyor. Böylelikle ergen ruh sağlığının oldukça karmaşık, az çalışılmış ve yetersiz finanse edilmiş bir alan olduğu göze çarpıyor.

Kaygı ve depresyon, 10-19 yaş aralığındaki gençler arasındaki ruh sağlığı bozukluklarının yüzde 40’ından fazlasını oluşturuyor. Ayrıca 15-19 yaş aralığındaki ergenler arasında en yaygın dördüncü ölüm nedeninin intihar olduğu bildiriliyor. UNICEF raporunda; Doğu Avrupa ve Orta Asya’da intiharın birinci ölüm nedeni, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da ise ikinci en yüksek ölüm nedeni olduğu belirtiliyor.

Gençler arasındaki psikolojik sıkıntılar her geçen gün artıyor. Amerika’da 12-17 yaş arasındaki topluluk üzerinde yapılan çalışma sonucunda; 2005-2017 yılları arasında depresyon oranının yüzde 8,5’ten yüzde 13,2’ye yükseldiği saptandı. Ayrıca, pandeminin bazı ülkelerde bu eğilimi şiddetlendirdiğine dair bulgular elde edildi.

Ruh sağlığı problemleri çoğunlukla ergenlik döneminde ortaya çıkmasına rağmen, UNICEF’in açıklamalarına göre bu konudaki araştırmalara yapılan yatırımın sadece üçte biri gençleri hedefliyor.

Yeni terapi arayışları

Dünya genelinde, kaygı ve depresyon için en yaygın tedavi, beyindeki serotonin seviyelerini artıran, duygu ve ruh halini dengelemeyi amaçlayan seçici serotonin inhibitörleri adı verilen ilaç sınıfıdır.

Ancak bu ilaçların tedavide yetersiz kalmaları ve önemli yan etkileri, gençlerin ruh sağlığında rol oynayabilecek alternatif fizyolojik mekanizmaların araştırılmasına yol açarak, yeni tedavi bilimlerine ışık tutmaya yol açıyor.

Araştırmacılar, depresyon ve inflamatuvar bozukluklar arasındaki potansiyel bağlantıları araştırıyorlar çünkü depresyonda olan çoğu yetişkinin bu tür hastalıklara sahip olduğu biliniyor. Ergenlik döneminde bağırsak mikrobiyomunu hedeflemenin, genç insanlarda kaygıyı azaltmak için umut verici bir gelişme olabileceği belirtiliyor.

Buna karşılık bazı araştırmacılar, gençlerin bilişsel ve kişilerarası becerilerinin, belirli koşullar altında kaygı ve depresyonu önlemede ve tedavi etmede daha etkili olabileceğini savunuyorlar. Örneğin, ‘psikolojik uzaklaşma’ (bir kişiyi olumsuz düşünce ve duygular hakkında nesnel bir bakış açısı benimsemeye teşvik etme) olarak bilinen kavram, depresyon ve kaygıyı hem önlemeye hem de hafifletmeye yardımcı olabiliyor.

Kanada’daki Campbell Aile Ruh Sağlığı Enstitüsü’nde yapılan bir araştırmayla, gençlerin zor durumlar karşısında duygusal tepkilerini kontrol etmek için gerekli olan duygu dengeleme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmanın, onların kaygı ve depresyonla daha iyi başa çıkmalarını sağladığını saptadılar.

Ortak çalışma önemli   

Tedaviler ve müdahaleler üzerinde çalışan araştırmacıların, doğrudan ruh sağlığı sorunu yaşayan gençleri içermesi nadir olmasına rağmen giderek bu durum önem kazanıyor. Bir çalışmayı kavramsallaştırmadan tasarlamaya, yürütmeye ve sonuçları yorumlamaya kadar olan araştırma sürecinin tamamında gençlerin dahil olması gerekiyor. Böyle bir yaklaşım daha faydalı tedavi sistemlerini içeren bilme yol açarak, uygun olmayan veya yetersiz müdahaleler geliştirme riskini azaltacak.

Bu araştırmalardan çıkan genel mesaj, gençlerde kaygı ve depresyonu önlemek ve tedavi etmek için sihirli bir değnek olmadığı, bireysel ihtiyaçları ve koşulları dikkate alan bir müdahale kombinasyonuyla desteklemesi gerektiğidir.

UNICEF raporu, fon sağlayıcıların acilen harekete geçmesi gereken dönüşümsel modelin altını çiziyor ve bilim insanlarıyla birlikte gençleri araştırmalara dahil eden daha fazla çalışma yapılması gerektiğinin altını çiziyor. Ayrıca her zamankinden daha fazla zorlukla karşı karşıya kalan genç nesil için sağlıklı ve parlak bir gelecek yaratma yolunda daha iyisini yapabileceğimize işaret ediyor.

Kaynak:

https://www.nature.com/articles/d41586-021-02690-5?utm_source=Nature+Briefing&utm_campaign=484e752263-briefing-dy-20211011&utm_medium=email&utm_term=0_c9dfd39373-484e752263-46729814

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar