“Pandemi sonrası artan çocuk işçiliği aileler için büyük sorun”

“Pandemi sonrası artan çocuk işçiliği aileler için büyük sorun”

Doğal kaynakların alarm veren tüketimi, ülkeler arasındaki siyasi krizler ve küresel salgın gibi gezegendeki tüm yaşamı etkileyen olaylardan, maalesef en çok çocuklar etkileniyor. Çocuk yoksulluğunu ele almak ve çocuklarının karşılaştığı dezavantajlı durumları önlemek için çalışan Save the Children, 2013 yılından beri Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Save the Children Türkiye Ülke Ofisi Direktörü Sasha Ekanayake ile çocukların bugünkü sorunlarını, çözüm yollarını ve fonun ülkemizdeki çalışmalarını konuştuk.

Save the Children’ın kuruluş amacından bahseder misiniz?

Dünyanın her yerinde çok sayıda çocuk, sırf kim oldukları ve nereden geldikleri yüzünden olumsuz koşullarda yaşamaya maruz bırakılıyor. Birçoğu önlenebilir sebeplerden hayatlarını kaybediyor. Milyonlarca çocuk kendilerine uygun eğitim ve diğer temel hakların verilmesinin mümkün olmadığı savaş bölgelerinde mahsur kalmış durumda.  Bir asırdan uzun bir süre önce, 1919 yılında Eglantyne Jebb, bu amaç doğrultusunda “Save the Children” Fonu’nu başlattı. Hiçbir çocuğun şiddete veya herhangi bir istismara maruz kalmayacağı, tüm çocuklara beslenme ve uygun eğitimin sağlanacağı bir dünya hayal etti. Bugüne kadar onun başladığı işi yapmaya devam ediyoruz.

Save the Children, kökleri geçmişe dayanmış bir insani yardım kuruluşu. Kurum, Türkiye’de ne zamandır faaliyet gösteriyor? Türkiye’ye gelme sürecinden bahseder misiniz?

Save the Children, Türkiye’de 2013 yılından beri faaliyet gösteriyor. O zamandan bu yana personelimiz, çocuk yoksulluğunu ele almak ve çocukların karşılaştığı dezavantajlı durumları önlemek için mültecileri, sığınmacıları ve kırılgan ev sahibi toplulukları hedef alarak çalışmalarına devam ediyor.

Türkiye’de çocukların karşılaştığı ve hayatlarını etkileyen en önemli sorunlar neler? Bu konuda elinizde veriler bulunuyor mu?

Pandemi sonrası artan çocuk işçiliği sorunu hem mülteci aileler hem de Türk aileler için büyük bir sorun. Artan yoksulluk, çocukların gıda ve eğitim hizmetlerine erişimi önündeki en büyük bariyer. Çocuk işçiliğini durdurmak üzere çocuk koruma vaka yönetimi süreçlerimiz dahilinde aileleri güçlendirerek, çocuk işçiliğini durdurmak, eğitime erişim kolaylaştırmak ve çocuk işçiliğini önlemek üzere sosyal hizmet yaklaşımlı müdahaleler yaparak aileleri güçlendirmeye çalışıyoruz.

Pandemi sonrası ruh sağlığı ve psikososyal destek anlamında artan ihtiyaçlar, Türk ve göçmen aileler arasında gördüğümüz öncelikli ihtiyaçlar arasında. Bu konuda bizim yaptığımız bir araştırma yok; ancak sahada aktif kurumların yaptıkları çalışmaları temel alıyoruz. Ailelerin desteklenmesi için “Şiddetsiz Ebeveynlik” programımız ile çocuklar ve gençler için “Çocuk ve Gençlik Sağlamlık Programı”mızla psikososyal destek ihtiyacını karşılamaya yönelik oturumlar yapıyoruz. Bunun dışında merkezlerimizde çocuk komitelerimiz var. Çocukların önerdiği konular üzerine farkındalık yaratmak amacıyla projeler yapıyoruz.

Akran zorbalığı mülteci ailelerden psikososyal destek ihtiyacı talebiyle bize ulaşan diğer bir zorluk. Bununla ilgili oyun şirketi ROOT tarafından tasarlanan ve Avcılar Leyla Bayram İlkokulu öğretmenleri ve öğrencilerinin katkısıyla geliştirdiğimiz “Evrenlerarası Macera” oyunumuz var. Oyun bu sene hem Felis hem de Kristal Elma Ödülleri’nden başarı ödülleriyle döndü.

Son olarak “Arkadaşımı Destekliyorum” psikososyal destek oturumlarıyla, çocuklara psikolojik ilk yardım kavramını anlatıp, akran destekçisi olmaya ve arkadaşlarını desteklemelerini sağlamaya çalışıyoruz.

Save the Children, bu sorunlara ne gibi çözümler buluyor? Etki anlamında öne çıkan projelerinizden bahseder misiniz?

Avrupa Birliği İnsani Yardım ve ABD Dış İşleri Bakanlığı Nüfus, Mülteciler ve Göç Bürosu’nun farklı insani projelere yaptığı finansal desteklerle, belediyelerle yaptığımız çalışmalar, çocuk koruma vaka yönetimini ve psikososyal destek faaliyetlerini aktif olarak sahada uyguladığımız topluluk katılımını çocuk ve genç komiteleriyle desteklediğimiz öne çıkan projelerimizden.

Çocuk işçiliğini önlemek üzere geçtiğimiz yıl mevsimlik tarımda çocuklara psikososyal destek oturumları da yaptık ancak etkisi oldukça sınırlı.  Gençlik araştırmamıza ve psikososyal destek materyallerimizden etki anlamında öne çıkan noktalar olarak bahsederiz. Save the Children merkezleri haricinde Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Merkezleri gibi birçok kurum programlarımızı uyguluyor.

Save the Children olarak, geçtiğimiz aylarda “Temel Girişimcilik E-Öğrenme Platformu”nun lansmanını gerçekleştirdiniz. Geçim veya farklı sorunlarla uğraşan gençler ve çocuklar için girişimciliği nasıl bir yere konumluyorsunuz?

Save the Children, farklı ülkelerde uyguladığı insani yardım projelerinin geçim kaynakları aktivitelerinde, girişimcilik yaklaşımına özel önem veriyor ve bu alanda önemli deneyimlere sahip. Save the Children Türkiye ülke ofisi olarak, uyguladığımız projelerimizin kapsamındaki girişimcilik eğitimlerimizin pandemi sırasında ve sonrasında da kesintiye uğramaması adına bu eğitimleri dijital ortama taşıma konusunda önemli çalışmalar gerçekleştirdik. Bu çalışmalardan biri de Alman Kalkınma Bakanlığı (BMZ) tarafından fonlanan ve Mülteci Destek Derneği (MUDEM) iş birliğinde gerçekleştirdiğimiz “Mülteciler, Sığınmacılar ve Kırılgan Ev Sahibi Topluluktaki Çocuklar, Gençler ve Ailelerin Dayanıklılığının Güçlendirilmesi Projesi” için geliştirdiğimiz “Temel Girişimcilik E-Öğrenme Platformu” idi.

“Essential Business Skills (EBS) / Temel Girişimcilik Becerileri” olarak isimlendirdiğimiz ve bir uzaktan öğrenim platformu olan EBS kapsamında, 18-25 yaş arasında ve İstanbul’da yaşayan mülteci ve ev sahibi topluluktan girişimcileri hedefledik. Tabii bizim genel ortak yaklaşımlarımız gereği, öncelikle proje öncesinde bölgede yaptığımız ihtiyaç analizi sonuçlarını dikkate aldık. Bu bağlamda EBS platformunda, potansiyel yararlanıcılarımıza üç modülden oluşan; özellikle de pazarlama planı, rekabet analizi ve finansal model kurgulama konularında onları yönlendirecek bir içerik hazırladık. Genç girişimcilerimiz bu platforma kayıt yapıp, içerikteki eğitimi tamamladılar ve platformda kendileri için hazırlanan e-sertifikalarını aldılar.

Eğitimler sonrasında girişimcilerimizi, konusunda yetkin mentorlarımızla buluşturduk ve iş fikirleri için yalın kanvas modelini baz alarak bir iş planı hazırladılar. Bu iş planlarıyla, onları dört kişiden oluşan bir seçici kurulla buluşturduk ve iş fikirlerini anlatarak projemiz kapsamında sağlanan hibe desteğinden faydalanmaya çalıştılar. Yoğun ilgi gören platform ve iş planı görüşmeleri sonucunda, 15 genç girişimci hibe desteğimizden faydalanmaya hak kazandı.

Özel sektörün mevcut durumu ve istihdam imkanları dikkate alındığında, girişimcilik özellikle hedef kitlemizdeki gençler, onların ebeveynleri, bakım verenleri ve diğer aile bireyleri için de önemli bir alternatif haline geldi. Bu bağlamda, yeni projelerimizde de gençlerimizi yenilikçi, diğer rakipleri arasında farklılık yaratacak, müşterileri hakkında bilgi sahibi ve sürdürülebilir işler kurmaları konusunda desteklemeye devam edeceğiz.

Önümüzdeki dönemde planladığınız projeleriniz ve hedefleriniz neler?

Önümüzdeki dönemde yukarıda bahsettiğimiz projelerin ikinci fazlarında da çocukların temel sağlık, eğitim, korunma haklarına erişimlerini sağlayan programlarımıza devam edeceğiz. Ayrıca bu sene ekonomik eşitsizlik ve iklim değişikliğinin çocuklar üzerindeki etkisini çocukların ağzından dinleyeceğimiz faaliyetler planlıyoruz.

Kerem Efendioğlu
ADMINISTRATOR
PROFİL

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar