Okul sosyal hizmeti nedir?

Okul sosyal hizmeti nedir?

YÖRET Vakfı’nın çarşamba günleri gerçekleştirdiği Online Merak Ediyordum Öğrendim Dizisi’nin 9 Eylül’deki söyleşisinin konusu “Okullarda Disiplinlerarası İşbirliği ve Ekip Çalışması: Okul Sosyal Hizmeti” oldu. Dr. Öğr. Üyesi Sena Öksüz’ün moderatörlüğü üstlendiği söyleşide, Doç. Dr. Emel Yurtsever okul sosyal hizmetinin ne olduğunu, Türkiye’deki durumunu ve Kanarya Hayat Buldu Projesi’ni anlattı.

Konuşmasına sosyal hizmetin ne olduğunu anlatarak başlayan Doç. Dr. Emel Yurtsever, “Sosyal çalışma mesleğinin kapsamı çok geniş. İçine birey de, toplum da giriyor ve tüm düzeylerde çalışma yapmak gerekiyor. İnsan hakları ve sosyal adalet temelinde insanların ihtiyaçlarının karşılanması, özgürleştirilmeleri için ekolojik sistem perspektifi bağlamında ele alınarak çeşitli çalışmaların yapıldığı bir meslek ve akademik disiplin. Okul sosyal hizmeti ise sosyal çalışma alanlarından birisi. Amacı, bütün öğrencilerin eğitimsel potansiyelerinin en üst seviyesine ulaşmasını sağlamak. Öğrencilerin eğitimsel potansiyellerinin önünde engel oluşturan yoksulluk, aile içi şiddet, çocuk istismarı, okul iklimi gibi her türlü konu ve sorun kapsamı içine giriyor. Çok çeşitli konu ve sorun içerdiğinden, en çok vurgulanan nokta disiplinlerarası ekip çalışmasıyla uygulanması gerekliliği” ifadelerini kullandı.

“Öğrenci, sistemlerle etkileşimi içerisinde değerlendirilmeli”

Okul sosyal hizmetinde son yıllarda ekolojik yaklaşımın benimsendiğini belirten Yurtsever, “Bu yaklaşım okulu, hem kendi içinde bir sistem hem de sistemin bir parçası olarak görüyor.  Öğrenci için de aynısı söz konusu. Öğrenciyi birey olarak değil, etkileşimin sunduğu sistemlerle birlikte ele almayı öneriyor. Öğrencinin bir ailesi, arkadaşları, öğretmenleri, okul çevresi ve mahallesi var. Öğrencinin bunlarla etkileşim içerisinde değerlendirilmesi ve bu etkileşim noktalarına müdahale edilmesi gerekiyor. Yani tek başına bir birey olarak çocukla çalışmaktan ziyade, onun etkileşimde bulunduğu sistemlerle neler yaşandığı, oradaki sorunların neler olduğu üzerinde duruluyor. Okul sosyal çalışmacılarının görevi de bu açıklama bağlamında şekilleniyor” dedi.

“İlk olarak ABD’de ortaya çıktı”

Okul sosyal hizmetinin 1890’larda ABD’de yaşanan göçmen akımıyla ortaya çıktığını anlatan Yurtsever, “Göçmen akımıyla birlikte çarpık kentleşme, yoksulluk, istihdam, göçmenleri eğitime katamama sorunları ortaya çıktı. Buna çözüm olarak öğretmenler, özellikle göçmen ailelere ev ziyaretleri yapmaya başladılar. Literatürde ilk gönüllü sosyal hizmet sağlayıcıları olarak geçen bu öğretmenler, o dönemde ‘ziyaretçi öğretmenler’ olarak adlandırıldılar. Bir yandan ailelere okula katılımın neden önemli olduğunu anlatırken bir yandan da çocuklara okulda nasıl destek olabilecekleriyle ilgili aileleri bilgilendirmeye başladılar. Bu çalışmaların faydası olsa da okula katılımla ilgili birtakım yasalar çıkarmak gerekti. Yasal düzenlemeler ve çocuğun bireysel farklılıkların eğitimciler ve diğer hizmet sağlayıcılar tarafından tanınması okul sosyal hizmetini olumlu yönde çok etkiledi. 1920’lerde Çocuk Suçuluğunu Önleme Genel Refah Programı oluşturuldu. Mahkemelerde istihdam edilen sosyal çalışmacılar okullar ve çocuk psikiyatri klinikleriyle işbilrliği içinde çalışmaya başladılar. Bu çalışmalar ABD’nin 30 eyaletinde uygulandı ve ardından olumlu etkileri nedeniyle programın kapsamı genişletildi” şeklinde konuştu.

“Şu anda 50’den fazla ülkede uygulanıyor”

Okul sosyal hizmetinin tarihini aktarmaya devam eden Yurtsever, “1930’lardaki Büyük Ekonomik Buhran’da kaynak sağlayıcı, aracılık yapıcı kişiler olarak çalışmaya başladılar. Muhtaç ailelere yiyecek ve barınak hizmeti sağlanması konusunda görev aldılar. 1940’larda da daha çok terapötik rolle beraber orta sınıf banliyö gençlerinin buhranlarını azaltmak için klinik role yöneldiler. 1960 ve 1970’lerde sadece öğrenciye çalışmakdan vaz geçerek, ebeveynler ve topluluklarla çalışmaya başladılar. 1965’te ilköğetim ve ortaöğretim yasası, 1975’te tüm engelli çocukların eğitim yasası çıktı. Böylece, ilk defa çok açık biçimde, okullarda çalışan sosyal çalışmacıların rolleri tanımlandı. Bu roller; bireysel ve grup danışmanlığı sağlamak, toplum kaynaklarını harekete geçirmek, ev ve okul bağlantısını kurmak olarak sıralandı. Ardından, Amerikan Sosyal Çalışmacılar Federasyonu tarafından 2002 ve 2012 yıllarında okul sosyal çalışması için ulusal sosyal standartlar oluşturuldu ve uygulanmaya başladı. Okul sosyal hizmeti şu anda 50’den fazla ülkede uygulanıyor” dedi.

“Yoksulluk en büyük dezavantajlar arasında”

Okul sosyal hizmetinin Türkiye’deki seyrinden de bahseden Yurtsever, “Sosyal çalışmacıların her ülkede istihdamı bir ihtiyaçtan kaynaklanmış. Bu nedenle ülkeden ülkeye uygulaması ve hangi konulara ağırlık verildiği değişiyor. Sosyal hizmet çalışanları, daha çok dezavantajlı ve marjinal gruplarla çalışır. Yoksulluk da en büyük dezavantajlardan birisidir. 2017 TÜİK verilerine göre hane halkının beşte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu özellikle bağımlı çocuğu olan hane halkında dörtte bire düşüyor. Araştırmalar da bu çocukların okula devamsızlıklarının ve okul terkinin yüksek, akademik başarılarının ise düşük olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, araştırmalara göre aile yoksulluğu ebeveynlerin eğitim düzeyinin düşüklüğünden kaynaklanıyor ve bu ebeveynler, okulla işbirliği yapmada yetersiz kalıp çocuklarının eğitimine destek olamıyor. Okul sosyal hizmetinin 2016 yılına kadar ülkemizde hayata geçirileceği ve okullarda sosyal hizmet birimlerinin kurulacağı kararı resmî gazetede yayınlandı. Ancak, ne yazık ki halen okullarda bir sosyal hizmet birimi kurulmadı” şeklinde konuştu.

Kanarya Hayat Buldu Projesi

Son olarak okul sosyal hizmetleriyle ilgili geliştirdiği Kanarya Hayat Buldu Projesi’nden bahseden Yurtsever, “Proje, 2015-2016 eğitim döneminde, Küçükçekmece’nin Kanarya mahallesinde uygulandı.  Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı ve Küçükçekmece Belediyesi’yle birlikte gerçekleştirdiğimiz projede finansal destek almadık. Küçükçekmece Belediyesi, bir dönem boyunca ulaşım hizmeti verdi ve yemekleri karşıladı. Kanarya mahallesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden çok göç alan bir bölge olması sebebiyle seçildi. Düşük sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerin yaşadığı bir yerdi. Proje, yedinci sınıf öğrencileriyle hayata geçirildi. Projenin amacı, öğrencilerin sosyalleşmesini sağlayarak okuldaki akademik başarılarını ve okul devam oranlarını artırmaktı. Bunun için de hafta sonları okul sonrası bir program ayarladık. Çocuklar, her hafta sonu vakıfta kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere katıldı. Bu sırada da onlara rol model olacak üniversite son sınıf stajyer öğrencileri vardı. Projenin sonunda seçilen 25 öğrenci adeta kelebek etkisi yarattı. Onların mutluluğunu ve gelişimini gören ebeveynler de kendi çocuklarının projeye katılmasını istediler” dedi.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar