Küresel sorunlar beyaz perdede

Küresel sorunlar beyaz perdede

Filmlerin insanlar üzerinde yarattığı etkiyi temel alıp hayallerindeki sürdürülebilir yaşam için yola çıkan Pınar Öncel ve Tuna Özçuhadar’ın kurucusu olduğu Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali bu sene 12’nci kez düzenleniyor. İlham vermek, farkındalık yaratmak gibi değerli misyonuyla 21-24 Kasım tarihleri arasında İstanbul’da Fransız Kültür Merkezi ve SALT Beyoğlu’nda izleyicilerini bekleyen festivalin kurucuları Öncel ve Özçuhadar’la festivalin tüm detaylarını konuştuk.

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivalinin bu sene 12’ncisi düzenleniyor. SYFF’nin hikayesi nasıl başladı? Sizi bu yola çıkaran neydi?

Pınar Öncel: Festival fikri 2008 senesinde, çalışmalarımızın tamamını sürdürülebilirlik alanına vakfetmek istediğimiz bir dönemde ortaya çıktı. Sürdürülebilirlik tutkusuyla daha yaşanılabilir bir dünyayı hayal edip bunun gerçekleşmesi için ne yapabiliriz diye düşünürken filmlerin gücünü farkettik. Bu gücü her şekilde kullanabilirsiniz, ancak pozitif etki yaratarak kültürel dönüşüme katkı vermek için belli kriterlerin olması gerektiğini en başından itibaren bilerek hareket ettik. Zaman içerisinde özellikle toplumda değişim yaratabilecek öncüleri, sürdürülebilir bir yaşam hayalini paylaşan, çalıştığı kurumda ve yaşamında değişim yaratmak isteyen kişileri özellikle festivale çekmenin önemini fark ettik; onlar toplumsal dönüşümün katalizörleri. Özellikle bir şeyler yapmaya hazır olan bu kişilere dünyanın farklı bölgelerinden somut örneklerle ilham vermek ve harekete geçmeye teşvik etmek bizim için giderek önem kazandı.

İlham vermek, farkındalık yaratmak ve çözümler sunmak gibi değerli bir misyonunuz var. Sinemanın bundaki etkisinden bahseder misiniz

Tuna Özçuhadar: Sosyal ve ekolojik hassasiyeti olan yapımcı ve yönetmenlerin yıllarca bir konu üzerinde çalışarak kısacık bir zaman diliminin içine sığdırdıkları hikayelerin doyurucu bir yoğunluğu var. Görselin, müziğin ve kurgunun iyi bir sinema salonunda dikkatini toplayabilen insanlar üzerindeki etkisi inanılmaz olabiliyor. Konferanslar ve benzeri etkinliklerin bilgi odaklı kalması nedeniyle paradigma değişikliğine bu denli katkısı olmadığını gözlemliyoruz. Duygusal tetiklenme önemli, hikaye anlatım teknikleri bunu çok iyi başarabiliyor. Belgesellerle duygu aktarımını ve deneyim paylaşımlarını önemsiyoruz. Bilgi artık her daim parmaklarımızın ucunda. Daha iyi bir dünya inşa etmek için bilgiyi ne zaman ve ne şekilde kullanabileceğiz, ya da hiç kullanabilecek miyiz? Temel mesele bu. Yaşam algısı, kültür ve değer setlerimiz değişmeden, var olan bilginin hayata geçirilişinin daha fazla olumsuzluk yarattığını son yüzyılda yaşanan küresel problemlerde görüyoruz. Bu nedenle yaratmak istediğimiz etkiye yani paradigma değişikliğine odaklanan bir belgesel seçkisi ile sinemanın gücünden faydalanıyoruz.

Bu sene festivalde hangi etki odaklı filmler ve konular öne çıkıyor?

P.Ö.: Bu seneki seçkide iklim değişikliği, sosyal girişimcilik, bir insan hakkı olarak barınma ve konut, toplumsal dönüşüm, yerel ekonomi, sürdürülebilir ormancılık, turizm, çocuk işçiliği ve çocuk köleliği, sürdürülebilir üretim, sorumlu tedarik zinciri, barış, ekosistem restorasyonu, deniz permakültürü, enerjinin demokratik üretimi ve paylaşımı vb birçok konuyu bütüncül bir bakış açısıyla aktaran filmler yer alıyor. İzleyiciler filmleri www.surdurulebiliryasam.org adresinden inceleyerek ilgi alanlarına göre karar verebilir.

Festivalde hangi ülkeler filmleriyle yer alıyor?

T.Ö.: SYFF2019 seçkisinde yer alan belgeseller bu sene bizi küresel sorunların yerel yansımalarını ve ilham verici yerel çözüm girişimlerini görmek üzere Gana, Kosta Rika, Endonezya, Hindistan, ABD, Avustralya, Avusturya, İsveç, İspanya, İtalya, İngiltere, Fransa, Hong Kong, Türkiye, Peru, Lübnan, Yeni Zelanda, Burkina Faso, Meksika, Uganda, Kenya, Etiyopya, Nijerya, Senegal, Güney Kore, İsviçre, Bangladeş’e götürüyor.

Festival hangi şehirlerde gerçekleşecek? Katılımcılar biletlere nasıl ulaşabiliyor?

P.Ö.:Türkiye’de filmlerle yaratmaya çalıştığımız değişimi hızlandırmak amacıyla, yeni dönemde yurdun her köşesinde yıl boyu yapılacak tüm festivallere, etkinliklere içerik sağlayacağız. Bu amaçla geçtiğimiz yıllarda bazı pilot projeler gerçekleştirdik. SYFF bu seneden itibaren sadece İstanbul’da gerçekleşiyor ve çalışma odağımızı değiştirerek organizasyon yapmak yerine tematik etiketli içeriklerle SYFF arşivini diğer festivallere ve etkinliklere sağlıyoruz.

SYFF’nin önceden organize edildiği ve festivalin izleyici kitlesinin olduğu şehirlerdeki festival ekipleri başta olmak üzere SYFF arşivini şehrine, şirketine, belediyesine veya okuluna taşımak isteyen herkes bizimle iletişim kurabilir, gösterim koşullarını ve imkanlarını öğrenebilirler. SYFF içeriğinin izleyiciye ulaşması için sosyal girişimimiz üzerinden hizmet veriyoruz.

SYFF’de bugüne kadar bilet, rezervasyon vb. uygulamaları olmadı. Her zamanki gibi ücretsiz olan festivale İstanbul salonlarında bu sene de erken gelenler oturabilecek 🙂

Festivale katılım oranı nedir?

T.Ö: Festival katılımından çok memnunuz. Salonlar doluyor, ayakta ve merdivende oturan izleyiciler ve hatta salona giremeyenler oluyor.

Festivalde yer alan filmlerle insanların hayatlarına dokunmak, onları etkilemek gibi bir hedefiniz var. Festival katılımcılarında farkındalık yaratmak istediğiniz noktalardan bahseder misiniz?

P.Ö: Büyük sistemlerin yarattığı küresel sorunlar karşısında insanlar kendilerini güçsüz ve çaresiz hissedebiliyorlar. Bu çaresizliğin yarattığı bir atalet ve kabulleniş ile bireyler ve topluluklar geleceğin şekillenişinde hiçbir rolleri olamayacağını düşünerek pasifleşiyor ve etkisizleşiyorlar. SYFF seçkilerinde bireylerin, küçük toplulukların ne denli büyük değişimler yaratabildiğine dair örnekleri bulabilirsiniz. Geleceğini yaratma iradesini ortaya koyan ve anlamlı işler yapan insanların yerel çözümleri nasıl ölçeklendirerek devasa etkiler yarattıklarına şahit olabilirsiniz.

Genel olarak modern insan bu kabullenişlerle sorunların semptomları ile yüzleştikçe mücadele ediyor, kök sebeplerine inmiyor, pek irdelemiyor. Özellikle büyük sistemlerin birbiri ile etkileşimlerini okumakta, algılamakta zorlanıyoruz. Oysa bütüncül bir perspektiften bakıldığında zincirleme reaksiyonları kavrayarak sorunların haritalarını çıkartmak mümkün. O zaman Ekosistem olmadan toplumun olamayacağını, toplum olmadan ekonominin olamayacağını görebiliyoruz. Tüm canlıların içinde bulunduğu yaşam ağının bir parçası olan insanın, yarattığı yapma çevreyi tekrar düşünerek, doğal döngüleri kavrayarak elden geçirmesi gerektiğini hatırlatıyoruz.

Özetle etrafta olup biteni göstererek, insanlara rollerini ve güçlerini hatırlatıyoruz. Dönüşüm için bir kapasitemizin olduğunu biliyoruz ve filmlerle bunu göstermeye çalışıyoruz.

Sürdürülebilirlik kelimesi Türkiye’de son dönemde duyulmaya başlandı ancak siz 2008’den beri “sürdürülebilirlik” odağında bir film festivali gerçekleştiriyorsunuz. Bugüne kadarki süreçte Türkiye’de sürdürülebilirlik kavramı algılayışı açısından neler değişti?  Neler gözlemlediniz?

T.Ö.: Sürdürülebilirlik giderek daha fazla konuşulan bir kavram, Türkiye’de 2008’den bu yana hızla dilimizde yerini aldı. Sürdürülebilirlik üzerine son yıllarda neredeyse her gün bir konferansa, bir etkinliğe rastlayabilirsiniz. İş dünyası ve yerel yönetimler tarafından önemseniyor, çeşitli adımlar atılıyor. Ancak karşı karşıya olduğumuz sorunların ölçeği ve karmaşıklığı nedeniyle henüz yeteri kadar önemsendiğini, olması gerektiği gibi sistemik bir şekilde ele alındığını düşünmüyoruz. Üstelik bir sıfat olarak, kelime anlamı ile kullanıldığını görüyoruz; o zaman anlaşılması daha da zor oluyor tabii. Örneğin sürdürülebilir karlılık denebiliyor, astrolojiyle ilgili bir metinde dahi devamlılık anlamında kullanılabiliyor. Bu nedenle sürdürülebilirliğin ne anlama geldiği, anlaşılabiliyor olması çok önemli. Bütüncül, bilimsel ve sistemik bakış açısının Türkiye’de eksikliğini hissediyoruz; yaygınlaştığı takdirde üniversitelerde verilen eğitimde, tüm sorunlarla ilgili haberleri verirken basında, yerel ve ulusal ölçekli tüm politikalarda çok önemli etkileri olacaktır.

Türkiye’de hali hazırdaki ekonomik büyüme odaklı politikalar sürdürülebilirlik konusunu ele almayı zorlaştırıyor. Yerel yönetimler arasında iyi örnekler var, özellikle uluslararası ticaret yapan, yurtdışına ürüne ve hizmet sunan şirketler de bu konuda bir adım önde. Batı ülkelerinin haricinde gelişmekte olan birçok ülkede de bizden farklı olarak sürdürülebilirlik doğrultusunda hiç beklemediğimiz şekilde politikalar, projeler ve ciddi adımlar görüyoruz.

Kerem Efendioğlu
ADMINISTRATOR
PROFİL

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar