Koronavirüs toplumda nasıl değişimler yarattı?

Koronavirüs toplumda nasıl değişimler yarattı?

İmece’nin koronavirüs krizinin getirdiği değişim ortamını kapsamlı şekilde ele alacak olan imece dialogues etkinlik serisinin ilki “Değişimde Toplum” webinarı 12 Mayıs Salı günü gerçekleşti. Etkinlikte, toplumun salgından nasıl etkilendiği iklim, ekonomi ve toplum psikolojisiyle ilişkili olarak ele alındı.

“Değişimde Toplum” webinarının moderatörü FutureBright’ın kurucusu Akan Abdula, koronavirüs sürecinde sürekli takip sonucunda elde ettikleri verilerle toplumun neler düşündüğünü paylaştı. Tablonun dezavantajlı grupların büyüyeceği yönünde olduğunu ifade eden Abdula, “Birçok ülke kendisini koruyabilmek için tedarik zincirini kıracak adımlar attı. Bundan kaynaklanan işsizlikleri yakında görmeye başlayacağız. Bu dönemde, elektronik ve market alışverişlerinde büyüme varken diğer alanlarda küçülme var. Nisan ayının sonundaki verilere göre, Türkiye’de insanların yüzde 68’i işsizliğin virüsten daha tehlikeli olduğunu düşünüyor. Yani ülke olarak koronavirüsün ardından hemen gerçekleşecek bir toparlanma beklemiyoruz. Ancak 2021 yılında eski alışkanlıklarımıza döneceğimizi düşünüyoruz” sözleriyle verileri yorumladı.

“Afetler bize daha yükseğe sıçrama şansı verir”

Koronavirüs salgınını iklim konusunda değerlendirmek üzere söz alan UNDP Türkiye İklim Dayanıklılığı Danışmanı ve İklim Dayanıklılığı ve Afet Risk Yönetim Uzmanı Erdem Ergin, “Esas hedefimiz değişim. Hepimiz değişimi lineer olarak kurgularız fakat afetler öyle değildir, atlama-zıplama olarak ilerlerler. Bu durumda afetler bize daha yükseğe sıçrama şansı verir. Dünyada bir değişim rüzgârı var ve Covid-19 da bunu hızlandırdı. Bu değişim sürecinde ara kurumlar çok kritik bir rol oynayacak. Bu değişim rüzgarlarını anlamak, yönetmek ve yönlendirmek onlara düşecek. Covid-19, iklimsel afetlerin artışını değiştirmeyecek. Örneğin İstanbul’daki deprem senaryosu değişmedi. Ancak, bunlarla nasıl baş edeceğimiz değişti. Birikimler azaldı, baş etme kapasitemiz düştü. Bunun dışında Covid-19 sonrası insan-doğa ilişkisinde değişme olabilir. Bu dönemde küresel çapta emisyon düşüşü sadece yüzde 5 oldu çünkü emisyonların çoğu bireysel davranıştan kaynaklanmıyor. Fabrikalar, termik santraller işlemeye devam ediyor” sözleriyle koronavirüs salgınının iklim üzerindeki etkilerini anlattı.

“Bu krizin bu kadar kötü yönetilmesinin sebebi neoliberal kapitalist sistem”

Konuyu ekonomik açıdan ele alan Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Fikret Adaman, “Bugün yaşananları büyük ölçüde bizler yarattık. Bu krizin bu kadar kötü yönetilmesinin sebebi neoliberal kapitalist sistem ve bu sistem bizi iklim krizine sürüklüyor. Çok basit bir aşıyla önlenebilecek tüberkülozdan geçen sene 1.6 milyon kişi öldü. Dünyada çok ciddi bir eşitsizlik ve adaletsizlik söz konusu. Bunları yine bu sistem doğurdu. Bu durumu görüp bir alternatif yaratmak mümkün müdür bunu düşünmek gerek. Sistemik değişikliklere gidip gidemeyeceğimizin kararını vermemiz gerekiyor. Covid-19’un geleceği belliydi fakat kurumlar bunu önlemek için para harcamadı. İklim krizinde de benzer bir durum var. Orta ve üst kesim aşırı bir tüketim içerisinde. Dünya, ekonomi ve doğa bu aşırı tüketimin getirdiği çok büyük bir baskıyla karşı karşıya. Koronavirüs başka bir şekilde yaşamanın mümkün olduğunu gösterdi. Kontrollü küçülme yaklaşımının yaklaşık 20 yıldır altı çiziliyor. Belki bu göz önüne alınabilir. Özellikle servet dağılımının düzeltilmesi gibi önlemler alınabilir” dedi.

“Ulusal travmatik süreçlerden sonra bazı toplumlarda balayı süreci görülür”

Bu dönemde stresin en büyük sebebinin para olduğunu ve herkesin giderek yoksullaştığını belirten Moneye’nin kurucu lideri Özlem Denizmen’in, “Bu dönemin en önemli üç becerisi; doğru soruyu sorabilmek, egolardan kurtulup evrilmek ve insan olmak” sözlerinin ardından Psikolog Doktor Çiğdem Yumbul, “Her organizma dengede kalmaya çalışır ve dışarıdan bir tehdit algıladığında da bir sürü mekanizmayı devreye sokup yeniden dengesini oluşturmayı amaçlar. Biz de koronavirüs sürecinde dengemizi yeniden bulmaya çalışıyoruz. Olağanüstü bir süreçten geçtiğimiz bu dönemde verdiğimiz tepkiler normal. Yaşadığımız şey küresel bir travmatik süreç. Ancak, her travmatik süreç travma yaratmaz. Ruhumuz da bedenimiz gibi iyileşmeye odaklıdır. Koronavirüs süreci bize birçok stresör ekledi. Temas, yakın ilişki, ekonomik güvence gibi kaynaklarımızı elimizden aldı veya sarstı. Bir toplumun da ne kadar ayakta kalabileceği kendi kaynaklarıyla değerlendirilir. Ulusal travmatik süreçlerden sonra bazı toplumlarda balayı süreci görülür. Bu zamanda dayanışma artar, kaynaklar paylaşılır. Ancak, bu balayı sürecinin bitiminden sonra sistem dönüşümü gerçekleşmezse yine her şey eski düzenine döner” sözleriyle koronavirüsün toplum psikolojisi üzerindeki etkilerini paylaştı.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar