Koronavirüs salgını sürecinde ortaya çıkan yerel dayanışma ağları ve derinleşen yoksulluk karşısındaki mücadeleleri

Koronavirüs salgını sürecinde ortaya çıkan yerel dayanışma ağları ve derinleşen yoksulluk karşısındaki mücadeleleri

TÜSEV’in yürüttüğü Değişim için Bağış Projesi kapsamında düzenlenen Filantropi Profesyonelleri Konuşuyor toplantı serisinin “COVID-19’la Mücadelede Yeni Sivil Toplum Oluşumları: Yerel Dayanışma Ağları” başlıklı etkinliği 10 Haziran Çarşamba günü gerçekleşti. Etkinlikte; Derin Yoksulluk Ağı’ndan Hacer Foggo, Yurttaş Dayanışma Ağı’ndan Soner Çalış ve Açık Açık ve Adım Adım Derneklerinden Doç. Dr. Itır Erhart, koronavirüs salgını sürecinde derinleşen yoksulluğu, bu dönemde ortaya çıkan dayanışma ağlarının avantajlarını ve dezavantajlarını, ihtiyaçların nasıl tespit edildiğini ve toplumda oluşan farkındalıkları aktardı.

Koronavirüs salgını sırasında daha da artan yoksulluğun getirdiği sorunlara çözüm bulmak için kurulan Derin Yoksulluk Ağı’ndan Hacer Foggo; söz edilen derin yoksulluğun, açlık sınırının altında yaşamak, temel gıda malzemelerine ve temel ihtiyaçlara erişememek olduğunu belirtti. Mahallelerdeki dayanışmanın kuvvetli olmasına rağmen Covid-19 döneminde artık komşuların da kaynaklarının tükendiğini ifade eden Foggo, “‘Evinden değiştir’ sloganıyla en yakın çevremizden başlayarak, gıdaya erişemeyen ailelerin çevrimiçi gıda sistemiyle gıdaya erişmelerini sağlıyoruz. Bu süreçte hem bir farkındalık oluştu hem de birbirlerini tanımayan, birbirleriyle hiç karşılaşmayacak olan insanların yolları kesişti. Bu bir bağış değil, insanların temel haklarına sahip olmalarını sağlamak. İhtiyaç sahiplerine sosyal medya üzerinden ulaşıyoruz. Bir ağ olmamızın avantajı, süreçte hızlı hareket edebilmek oldu. Twitter’dan ulaştığımız aileler haricinde çeşitli Whatsapp grupları da oluştu. Bu hücre örgütlenmeler sayesinde daha fazla destekçiye ulaştık. Dezavantajımızsa, derin yoksulluğun devlet ve yerel yönetimlerde sorun olarak ortaya konulmamasından ötürü sadece belli bir gruba ulaşabilmek. Ancak, bu dönemde yoksulluk kavramı yeniden tartışmaya açıldı ve bir farkındalık yaratıldı. Hiçbir sınıfa ait olmayan grubun derin bir açlık ve eşitsizlik sınırında olduğu ortaya çıktı” dedi.

“Toplumsal ayrımları daha da keskinleştiren bir değişim yaşıyoruz”

Koronavirüs salgını sırasında ortaya çıkan bir diğer sivil toplum oluşumu Yurttaş Dayanışma Ağı ise görünür olmayan kişileri ve grupları ihtiyaçlarını görünür kılarak dayanışma kültürünün yaygınlaşmasına katkı sağlıyor. Yoksulluğun kalıcılaştığını, devrilemediğini ve belli gruplar üzerinde kalıplaştığını belirten Yurttaş Dayanışma Ağı’ndan Soner Çalış, “Farklı kentlerde sahada çalışan arkadaşlarımız, kentlerde ihtiyaçları gözlemledi, bu ihtiyaçların giderilmesi konusunda kurumların, STK’ların ve inisiyatiflerin neler yaptığı bilgisini topladı. Aynı zamanda, data toplarken sosyal medya mecralarından, dijital ve ana akım medyadan ve kişisel ilişkilerimizden de yararlandık. Ardından bir harita kurduk. Bu haritada herhangi bir kentteki herhangi bir kurumun veya gönüllü dayanışmanın ne yaptığını görebiliyorsunuz. Ağ olmamız, bürokratik meselelere takılmamamızı sağladı ve hızlı hareket edebildik. Bu dönemde yoksullarla aynı gemide olunmadığını gördük. Toplumsal ayrımları daha da keskinleştiren bir değişim yaşıyoruz ve bu süreçte, çok ciddi bir güç ve deneyim biriktiren bir sivil toplum hareketi var. Aynı zamanda, bu dönemin ardından sadece tüketim ilişkilerini değil üretim ilişkilerini de sorgulamaya başlayacağız” sözlerini sarf etti.

“İleride, esnek yapıları daha fazla göreceğiz”

Soner Çelik’in ardından Açık Açık ve Adım Adım Derneklerinden Doç. Dr. Itır Erhart, koronavirüs döneminde akut ihtiyaçların ortaya çıktığını ve halihazırda dezavantajlı grupların daha da dezavantajlı hale geldiklerini açıkladı. Bu dönemde en çok temel gereksinim, çevrimiçi eğitim için teknolojik araçların ve sağlık çalışanlarının ihtiyaçlarının öne çıktığını belirten Erhart, “Bilgisayarı olmayan öğrenciler için Toplum Gönüllüleri Vakfı ve İhtiyaç Haritası’yla ‘Bir Bilgisayarın Olsun’ kampanyasını, sağlık çalışanlarının tulum ihtiyaçlarına yönelik Lokman Hekim Vakfı’yla evde koşu kampanyasını, hiçbir güvencesi olmayan tiyatro emekçileri için ‘Dayanışmanın 100’ü Şiir’i ve sinema ve televizyon kamera arkası çalışanları için de Covid-19 acil durum desteğini gerçekleştirdik. İhtiyaç sahibi öğrencilere ulaşmak için Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın, sağlık çalışanlarına ulaşmak içinse Lokman Hekim Sağlık Vakfı’nın datasını kullandık. Sanat emekçileri için de bir başvuru sistemi açıldı. STK olmanın dezavantajı bürokratik engellere takılmak oldu. Ancak, diğer STK’larla çok hızlı harekete geçilebilmesi de bir avantajdı. Bu dönemde, eşitsizliklerin ortaya çıkmasının nedenleri de düşünülmeye başlandı. Bunun sistemsel bir sorun olduğunu gördük. İleride, esnek yapıları daha fazla göreceğimizi düşünüyorum. Ya ciddi mevzuat değişiklikleri olacak ve ciddi esneklikler tanınacak ya da STK’lar üzerinden kaynak aktarmanın bir kısmı hızlı hareket edebilen ağlara doğru kayacak. Daha demokratik yapılar, çok daha yatay örgütlenmeler, herkesin eşit söz hakkına sahip olduğu örgütlenmeler de şu anda yükselişte” şeklinde konuştu.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar