“Dünyada her yıl 10 milyon hektar civarında bir orman alanı kayboluyor”

“Dünyada her yıl 10 milyon hektar civarında bir orman alanı kayboluyor”

İbrahim Betil’le Sivil Düşünce podcast serisinin 2 Temmuz’da yayımlanan yeni bölümünde Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan 15’incisi olan “Karasal Yaşam” konuşuldu. İbrahim Betil’in moderatörlüğünde ve TEMA Vakfı’nın Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hikmet Öztürk’ün katılımıyla gerçekleşen bölümde Öztürk, karasal ve doğal yaşam alanlarının durumunu, karşılaşılan en önemli sorunları ve bu alanda yapılan çalışmaları dinleyicilerle paylaştı.

Dünyanın karasal alanının yüzde 75’ini kullandığımızı ifade eden TEMA Vakfı’nın Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hikmet Öztürk, “Bu alanları önemli ölçüde değiştirdik. Bunu arazi bozulumu olarak adlandırıyoruz. Arazi bozulumu; arazinin verimliliğinin, biyolojik çeşitliliğinin, üretkenliğinin azalması olarak tanımlanıyor. Arazi bozulumu tarımla başlıyor. 1850 yılından bugüne kadar doğal alanları ne kadar değiştirdiğimize baktığımızda; savanların yüzde 70’ini, çayırlık alanların yüzde 50’sini, ormanların yüzde 45’ini, tropik alanların da yüzde 27’sini tarım alanına çevirdiğimizi ve mevcut sulak alanların yüzde 55’ini kuruttuğumuzu görüyoruz. Aynı zamanda, tarım alanlarının yüzde 70’inde başta erozyon olmak üzere çok şiddetli arazi bozulumu görülüyor. Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde erozyon en ciddi problemlerin başında geliyor. Türkiye’de, erozyon sebebiyle 12 yılda bir santim toprak taşınıyor. Bu çok büyük bir sorun çünkü erozyon toprağın en üst ve en verimli kısmını yok ediyor. Bu verimli kısım gidince tarımda verimliliği artırmak için kimyasal gübre kullanıyoruz. Gübre kullandıkça da toprağın kimyası değişiyor ve sularda nitrat kirliliğine sebep oluyor. Orman tahribatına baktığımızdaysa, dünyada her yıl 10 milyon hektar civarında bir orman alanı kayboluyor. Orman tahribatının en yoğun olduğu bölgeler arasında Afrika, Güney Amerika, Okyanusya ve ağırlıklı olarak tropik alanlar bulunuyor” dedi.

“2020 yılında korunan alanların miktarının dünya üzerinde yüzde 17’ye ulaşması gerekiyordu”

Türkiye karasal alanla ilgili sorunlardan ve bu alanda yapılan çalışmalardan da bahseden Öztürk, “Türkiye’de, 1423 adet tür tehlike altında. Memelilerde 23 adet, kuşlarda 17 adet, sürüngenlerde 10 adet tür tehlikedeyken en büyük oran da bitkilerde görülüyor. Türkiye endemik oranı çok yüksek olan bir ülke. Sahip olduğumuz biyolojik çeşitliliğin yaklaşık üçte biri endemik, yani sadece Türkiye’de bulunuyor. Bu türlerin de yüzde 70’i tehlike altında. Tür çeşitliliği kadar üzerinde durulması gereken bir diğer konu da yerel ırklar. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kurduğu gen bankaları var. Ayrıca, Tarım Bakanlığı’nın Araştırma Enstitüsü içerisinde çeşit bahçeleri bulunuyor. İzleme açısından da genetik çeşitliliği korumak için Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından bir veri tabanı tutuluyor. ‘Nuh’un Gemisi’ adı verilen bu veri tabanında bütün çeşitlerin ve nerede bulunduklarının bilgisi yer alıyor. Koruma açısından ise Türkiye’nin karnesi olumlu değil. Birleşmiş Milletler Çölleşmesi ile Mücadele Sözleşmesi’ne göre 2020 yılında korunan alanların miktarının dünya üzerinde yüzde 17’ye ulaşması gerekiyordu. Dünyada bu oran yüzde 15, Türkiye’de ise korunan karasal alanların oranı yüzde 9. Biz daha yarısındayız, oysa yüzde 17 bile yeterli değil. Hatta bazı otoriteler bunun en az yüzde 50 olması gerektiğini söylüyor” şeklinde konuştu.

Bölümün tamamını Spotify ve YouTube üzerinden dinleyebilirsiniz.

Spotify:  https://open.spotify.com/episode/1PvKBsf0T182U65RL7ztSJ

YouTube:  https://www.youtube.com/watch?v=7bMPn9HRBfU&t=3s

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar