“Dayanışma güçlendirir, sanat iyileştirir”

 “Dayanışma güçlendirir, sanat iyileştirir”

Açık Sahne Sanat Akademisi’nin kurucu şefleri Ezgi Tekgül ve Hasan Oğuz Canlı ile birlikte Açık Sahne Sanat Akademisi’nin kuruluş hikayesi, dernek olarak gerçekleştirdikleri projeler, deprem bölgesinde yaptıkları çalışmalar ve sanatın afet sonrası iyileşme sürecine olan katkıları üzerine konuştuk. 

1. Açık Sahne Sanat Akademi’nin kuruluş hikayesinden bahsedebilir misiniz? 

Açık Sahne Sanat Akademisi’nin temeli aslında “Açık Sahne” fikrine dayanıyor. “Açık Sahne” üniversite içindeki açık ve kapalı tüm faaliyet alanlarını müzik bölümü öğrencileri için birer sahneye dönüştürmek, çoksesli müziği kampüs içinde daha görünür kılmak ve ulaşılabilir hale getirmek için atmış olduğumuz bir adım. Fakülte idarecilerinin de onayı ile hayata geçmiş bir proje olarak nitelendirebiliriz. Bu adımla gerçekleştirdiğimiz konserler sonrasında, kapsamı biraz daha genişletme isteğimizle müzik bölümü öğrencilerinin de öncülüğünde bir öğrenci topluluğuna dönüştük. 

Öğrenci topluluğu ile birlikte hem üniversite içinde hem de kentte gerçekleştirdiğimiz faaliyetler, Onikişubat Belediyesi ve Sütçü İmam Üniversitesi arasında imzalanan “Açık Sahne Sanat Akademisi Sanatsal İşbirliği Protokolü”nün de zeminini oluşturdu. Bu protokol sayesinde “Açık Sahne Sanat Akademisi” kimliğimizi kazanmış olduk. Bu kimlik ile yalnızca üniversite öğrencilerinin gerçekleştirdiği, yararlandığı, ürettiği bir yapıdan çıkıp kent genelinde her yaştan sanatseverin dahil olabileceği bir kolektife dönüştük. 

2022 yılı Eylül ayında imzalanan protokol ile faaliyetlerimizi tüm şehir geneline taşıdık. 2023 yılı içerisinde ise dernekleşerek akademi kimliğimizi sivil toplum bilinci ile birleştirdik. 

2. Nasıl projeler hayata geçiriyorsunuz? Bu kapsamda hangi sanat dallarında eğitimler veriliyor? 

Açık Sahne olarak en temel amacımız, her zaman için sanatı ulaşılabilir kılmak oldu. Ek olarak toplumsal ve küresel gerçekliklere karşı farkındalık yaratmak, duyarlılık ve hassasiyet oluşturmak için sanatı nitelikli bir araç olarak kullanmak da bizim için oldukça önem taşıyor. Faaliyetlerimizi hep bu bakış açısı ile şekillendiriyoruz. 

Akademinin iki kurucu şefi olarak bizlerin müzik profesyoneli olmamız sebebiyle ilk etapta ortaya koyduğumuz çalışmalar müziksel çalışmalar oldu. Bir yandan hem eğitsel hem de sergilemeye yönelik müzikal faaliyetlerimizi gerçekleştirirken bir yandan da resim ve tiyatro alanlarında uzman hocalarla görüşerek bir yol haritası çizmeye başladık. 

Görsel sanatlar alanında ağırlıklı olarak ulusal ve yerel sergileme faaliyetleri gerçekleştiriyoruz. Henüz bu alanda eğitsel faaliyetlere başlayamadık. 

Müzik alanında ise çocuk korosu, gençlik korosu, çoksesli koro, kadın korosu, flüt orkestrası ve oda orkestrası olmak üzere altı farklı müzik topluluğumuz ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bütünleştirme bizim için oldukça önemli, bu anlayışla çocuk koromuzda normal gelişim gösteren ve özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilerimiz birlikte eğitim alıyor. 

2024 itibariyle 4. yaşına girmiş olan, topluluklarımız içerisinde en eski faaliyet gösteren çoksesli koromuz ulusal festivallerde ödüller alarak Kahramanmaraş’ta kurulan ve ulusal düzeyde şehri temsil eden ilk koro olmuştur. Flüt orkestramız ise Türkiye’deki sayıca en büyük ikinci flüt orkestrası olma özelliğine sahiptir. 

3. Deprem bölgesinde faaliyet gösteren bir derneksiniz. Depremin ardından siz dernek olarak ne gibi desteklerde bulundunuz? 

Deprem sonrası süreçte hep bölgede, sahadaydık. Öncelikli olarak temel insani ihtiyaçların dağıtımında görev aldık. Bu konuda dışardan gelen gönüllülerin de desteğiyle bizlerin yükü hafifleyince biz de en iyi bildiğimiz şeyi yaparak psiko-sosyal destek faaliyetlerine katkı sağlamaya çalıştık. Köy köy gezerek çocuklarla şarkılar söyledik, oyunlar oynadık, yüzlerini boyadık, kitap okuduk. 2 merkez ilçe ve 8 köy olmak üzere şehirde 10 farklı yerleşim yerine giderek çocuklarla etkinlikler düzenledik. Özellikle çocuklara yönelik faaliyetler gerçekleştirdik. Konteyner kentlerin kurulması ile bu faaliyetlerimizi konteyner kentlere taşımaya başladık. Dört farklı konteyner kentte etkinlikler gerçekleştirdik. Bu faaliyetleri akademideki öğrencilerimiz ile birlikte yürüttük ve yürütmeye de devam ediyoruz. 

Deprem, herkes için bambaşka zorlukları da beraberinde getirdi. Örneğin mesleki müzik eğitimi öğrencilerinin eli kolu diyebileceğimiz enstrümanları epey zarar gördü. Maddi olarak almanın zaten zor olduğu enstrümanlar, depremden sonra öğrenciler için iyice alınamaz bir halde geldi. Bu konuda destek çağrıları yapan sanat örgütleri oldu. Fakat ölçek çok büyük, yalnızca Kahramanmaraş ile sınırlı değil. Hal böyle olunca biz de en azından kendi öğrencilerimiz için bir çözüm arayışına girdik ve bir enstrüman destek kampanyası başlattık. “Dayanışma güçlendirir, sanat iyileştirir!” diyerek çıktığımız bu çağrıya tahminimizden de çok enstrüman desteği geldi. Hem Kahramanmaraş’taki müzik bölümü öğrencilerine hem de Elbistan, Hatay gibi bölgeden bize ulaşan ihtiyaç sahiplerine enstrümanlarını ulaştırdık. Lise ve üniversite düzeyinde mesleki müzik eğitimi alan 32 ve özengen müzik eğitimi alan 9 öğrenci olmak üzere toplamda 41 öğrenciye enstrüman desteği sağlamış olduk. 

Görsel sanatlar öğrencileri için bir sergi düzenledik ve yalnızca deprem bölgesinde öğrenim gören öğrencilerin eserlerine yer verdik. Öğrencilerin bu sayede hem görünür olmalarına hem de eserlerinin satışını gerçekleştirmelerine olanak sağladık. 

Şehirde ve bölgede dayanışma konserleri düzenledik. Kahramanmaraş’ta düzenlediğimiz dayanışma konserlerimizden biri Kore, biri Japonya olmak üzere Uzak Doğu’dan sanatçılar misafir ettik. Japonyalı Koto sanatçısı çocuk koromuz ile Koreli geleneksel vurmalı çalgılar sanatçısı gençlerimizle çalışarak konser gerçekleştirdi. 

4. Bölgenin sürdürülebilir ve kapsayıcı bir şekilde kalkınması adına sanatın gücünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanatın iyileşme sürecine dahil olması adına ne gibi önerilerde bulunursunuz? 

Depremden sonra her birimiz için öncelik tabii ki temel insani ihtiyaçlarımız oldu. Fakat zaman geçtikçe ihtiyaçların yemekten sudan ibaret olmadığı ortaya çıkmaya başladı. Yaşanan travma, psikolojik ve sosyolojik olarak büyük ihtiyaçları da doğurdu. Bu noktada depremzedelerin travma sonrası iyi oluş sürecinde sanatın da etkisinin yadsınamaz olduğunu düşünüyoruz. Sanat kimi zaman hislerimizi dışa vurmak için kimi zaman da olan bitene bir nefes molası verebilmek için sığındığımız güvenli bir liman. Çünkü yaşamak yalnızca yemek, su içmek, başımızı sokacağımız bir çatıya sahip olmaktan ibaret değil. 

Şehrin sanatçılarını ve sanat eğitimcilerini de bu noktada düşünmek gerekiyor. Yeniden üretebilecekleri alanlar oluşturabilmek, hemen değil ama belirli bir düzen oluşturulduktan sonra -örneğin konteyner kentlerin kurulması, güvenli barınma alanlarının oluşturulması- sergileme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi hem depremzede sanatçılar için hem de kentin bütünü için oldukça önemli. Deprem sonrası süreçte sergi ve dinletilerimizin ardından neredeyse her bir katılımcı bize “ne kadar iyi oldu, nefes aldık, kendimize geldik, çok ihtiyacımız varmış, iyi ki bu dinletiyi/sergiyi yaptınız” gibi geri bildirimler ile hislerini paylaştı. Bu da tüm bu süreçte sanatın inandığımız ve bildiğimiz iyi oluş gücünü bize bir kez daha göstermiş oldu. 

Sanatın iyileşme sürecine dahil olmasına ilişkin önerilerimiz dayanışma bilinci çeperinde. Her bir sanatçı, sanat eğitimcisi bölgedeki sanat örgütleri/kolektifleri ile işbirliği kurarak faaliyet gerçekleştirebilir. Ek olarak Kültür Bakanlığı, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü ve İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri bölgedeki faaliyetlerini artırarak bölgedeki sanatçılar ve sanat eğitimcileri ile işbirliği gerçekleştirebilir. Böylece bölgedeki sanatsal üretim desteklenmiş olur. 

5. Bireyler veya kurumlar size nasıl destekte bulunabilir? 

Bireyler veya kurumlar bize işbirliği fikirleri ile destek olabilir. Yardımseverlikten ziyade dayanışmanın çok daha sürdürülebilir olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle dayanışma bilincindeki her işbirliği fikri bizim için oldukça önemli. 

Dernek bütçemiz yalnızca üye aidatlarından oluşmaktadır. Bu nedenle öğrencilerimize eğitim desteği sağlamak için maddi olarak bağış yapılabilmesi de mümkün. 

6. Akademi olarak gelecek planlarınızdan bahsedebilir misiniz? Neler yapmayı hedefliyorsunuz? 

Öncelikle depremden önceki süreçte planladığımız gibi müzik dışındaki sanat dallarında da sergileme faaliyetlerinin yanı sıra eğitsel faaliyetlerimizi de başlatmak istiyoruz. Deprem sonrası şehirde yaşanan dışa göç sebebiyle resim ve müzik dışındaki alanlarda eğitmenler bulmakta maalesef güçlük çekiyoruz. 

Ulusal ve uluslararası düzeyde projeler gerçekleştirerek kendimizi ve şehrimizi bu yönden beslemek istiyor, Kahramanmaraş’ın sanat festivallerine ev sahipliği yapmasını hedefliyoruz. 

Açık Sahne Sanat Akademisi kurucu şefleri hakkında: 

Ezgi Tekgül, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde görev yapıyor. Lisans ve Lisansüstü eğitimimi Ankara’da tamamladıktan sonra 2019 yılında Kahramanmaraş’a taşınarak burada öğretim elemanı olarak göreve başladı. Özel gereksinimli bireylerle müzik eğitimi, Flüt çalıcılığı ve eğitimi, Koro şefliği ve eğitimi uzmanlaştığı alanlar. 

Hasan Oğuz Canlı, Kahramanmaraş Onikişubat Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğünde Eğitmen olarak görev yapıyor. Lisans eğitimimi Malatya’da Müzik Teknolojisi Alanında bitirdikten sonra Lisansüstü eğitimimi İzmir’de Müzikoloji alanında tamamladı. Kahramanmaraş halk müzikleri ve Kahramanmaraş alevi müzikleri üzerine çalışmalar yaptı. Viyolonsel, piyano çalıcılığı ve eğitimi uzmanlaştığım alanlar olup, Koro şefliği ve Orkestra şefliği üzerine çalışmalar yapıyor. 

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar