“Çünkü cesaret de en az COVID-19 kadar bulaşıcı”

“Çünkü cesaret de en az COVID-19 kadar bulaşıcı”

“Dünyanın en zorlu sorunlarına karşı yenilikçi fikirlerle nasıl daha iyi yanıtlar geliştirebiliriz?” sorusundan ilham alarak kalkınma sektörünün karşılaştığı sorunları; sosyal etki odağı, yenilikçi bir zihniyet ve programlama stratejisi ile çözmek amacıyla yola çıkan Innovation for Development’ın Direktörü Doğan Çelik ile I4D’nin çalışmaları ve kalkınma sektörü üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik

Bize I4D’nin kuruluş amacından ve çalışmalarından kısaca bahseder misiniz?

Innovation for Development (I4D) “dünyanın en zorlu sorunlarına nasıl yenilikçi fikirler üretebilir ve daha iyi yanıtlar geliştirebiliriz?” sorusuna cevap verme motivasyonuyla 2019 yılında kuruldu. I4D olarak, güçlü ve adil bir toplum yaratma hedefiyle, kalkınma dünyasında özel politika gerektiren gruplar için kapsayıcı ve yenilikçi fikirler üretip paydaşlarımızla birlikte hayata geçiriyoruz.

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı desteklemek için yararlanıcıları, yaratıcı endüstrileri ve kalkınma pratisyenlerini aktif olarak sürece dahil ederek uygulamaya dönük iç görüler oluşturuyor ve bu iç görüleri uygulamaya dönüştürüyoruz.

I4D’nin üç ana odağı bulunuyor. Sosyoekonomik güçlenme, araştırma ve kalkınma iletişimi. Yaptığımız tüm çalışmaların merkezinde inovasyon yer alıyor. Daha önce yapılmamış olanı yapmaya, söylenmemiş olanı söylemeye, dokunulmamış konulara dokunmaya ve bir boşluğu doldurmaya özen gösteriyoruz. Özellikle sosyal etki, yaptığımız tüm çalışmaların merkezinde bulunuyor.

Çalışmalarınızda inovasyonun üzerinde özellikle duruyorsunuz. Kapsamlı bir sosyoekonomik kalkınma için mevcut çalışmalarda neler yetersiz sizce? I4D bu aşamada nasıl bir farklılık sunuyor?

Sektörü bütüncül bir açıdan ele alırsak, o kadar çok sıkıntımız var ki! Sıklıkla gördüğümüz problemli noktaları kümelendirirsek; muhtemelen bu kümenin içinde ilk sırada birbirinin tekrarı olan ve trendler eşliğinde ele alınan konu başlıkları geliyor. Her senenin havalı temaları etrafında farklı konuların uygulama alanı bulduğunu görüyoruz. Belirli bir koordinasyon mekanizmasının olmadığı ve birbirinin tekrarı niteliğinde olabilen işlerde, kaynakların verimli kullanımı ve sonuçların doğru tahlil edilebilmesi mümkün olmuyor. Bu durumun nedenlerinden biri kısa vadeli planlamalar olduğu kadar kalkınma alanında çalışan ve büyük projelere yön veren kurumların personelinde sıklıkla gördüğümüz yenilik noksanlığı. Bu durum biraz da kurumların/projelerin bürokrasisi ile de harmanlandığında, işler aşamalı bir şekilde tekdüze bir hal alıyor.  Bir diğer problemli alan olarak çok paydaşlı işlerin eksikliğini sıralayabiliriz. Genelde ihtiyaçlar temelinde yan yana gelme hali, herkesin “kendi yağında kavrulduğu” bir şekle büründü. Buna biraz da çanak tutan şey, kötü huylu rekabetçilik ve bu hastalığı sivil topluma bulaştıran “homo-economicus”çu kavrayış biçimi.

Bir de kalkınma alanında yıllar içinde açığa çıkan bir eksen kayması var. Toplumcu kalkınma paradigmasının yerini bir süredir global bir ajandanın gösterge bazlı hedef tutturma çabası aldı. Küreselde karşılığını bulan batı merkezli kalkınma söylemi Türkiye’de de merkezine kamu bürokrasisini alan, sivil toplumu güçlendirmek yerine önemsizleştiren ve etkisini sınırlayan bir noktaya doğru evrimini tamamlamak üzere devam ediyor. Burada I4D olarak bu baskıyı hafifletmek için fırsat buldukça kaynak sağlayan kalkınma organizasyonlarını yapmak istediğimiz işlere ikna etmeye ve topluluk temelli, eleştirel kalkınma paradigmasının ruhunu bizi heyecanlandıran projeler üzerinden geri çağırmaya çalışıyoruz.

I4D masaya sosyoekonomik kalkınma alanında eksik gördüğü üç bileşeni getiriyor: Tasarım, inovasyon ve sektörel işbirlikleri. Yaptığımız her işte mümkün mertebe, nispeten aralarında diyaloğun az olduğu ama etkinin belirgin bir hale gelmesinde ve ölçek kazanmasında muazzam sonuçlar yaratabilecek paydaşları (özel sektör, sivil toplum, kamu sektörü, sosyal girişimler, üniversiteler, vb.)  yan yana getiriyoruz.  Örnek vermek gerekirse; Tunceli Belediyesi ile birlikte, belediyenin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan (SKA) dördünü seçip belediyenin stratejik planı ile örtüştürmek için bir çalışmayı uygulamak üzere Hollanda Büyükelçiliği’nin MATRA desteğini almaya hak kazandık. Bu, belediyenin dış finansmanla yapacağı ilk işi olacak. Bizim için Ankara’nın ötesinde faaliyet göstermek ve birlikte çalıştığımız kuruluşların kapasitelerini geliştirmesine destek olmak, Suriye krizinin etkilediği illerde göçe duyarlı kapsayıcılık ve kapsayıcı büyüme alanında faaliyet gösteriyor olmak kadar anlamlı. Benzer bir şekilde özel sektörün daha güçlü bir şekilde sürdürülebilirlik başlığı altında kapsayıcılık gündemini vurgulamasına destek olmak için tedarikçi ve çalışan çeşitliliğini sağlamak adına sosyal girişimleri, kadınları, gençleri ve mültecileri istihdam ve girişimcilik kanalı ile şirketlerin tedarik zincirlerine ve insan kaynaklarına dahil etmeye çalışıyoruz. Bunun en güzel örneklerini SPARK ve ILO ile birlikte Hepsiburada iş birliğinde verdik. Yine kamu sektörüne yönelik hazırladığımız, kooperatiflerin ve sosyal girişimlerin kamu satın alma süreçlerine nasıl dahil olabileceklerine ışık tutan Sosyal Satın Alma Rehberimiz yayımlandı ve raporun uygulamaya dönmesi için çalışıyoruz. Sırada benzer güzel işleri Amerikan Büyükelçiliği’nin desteği ile Hepsiburada ve sonrasında SPARK’ın desteği ile PTT AVM ile yapmak var. Genç ve yetenekli Suriyeli üniversite mezunlarının Türkiye’de büyük şirketlerde ve sosyal girişimlerde staj yapmasını, deneyim kazanmasını önceliklendiren bir projeyi de yakında başlatıyoruz.

Çalışmalarınızda özellikle odaklandığınız bir alan veya grup var mı? Varsa nedeni nedir?

Çalışmalarımızda özel politika gerektiren gruplara odaklanıyoruz. Bu grupların başında kadınlar, mülteciler, gençler, göçebe topluluklar, kırsalda yaşayan kır yoksulları geliyor. Bu grupların ekonomik ve sosyal çalkantılara maruz kalan grupların başında gelmesi hedef grup tercihlerimizin oluşmasında etkili.

Örneğin, Katar Kalkınma Fonu’nun katkıları, Hepsiburada ve SPARK işbirliği ile hayata geçirdiğimiz “Girişimci Kadınlar COVID-19’a Meydan Okuyor Projesi”, pandemiden olumsuz etkilenen girişimci kadınların ve kadın kooperatiflerinin dijital dönüşümünü desteklemeyi ve e-ticaret desteği sağlamayı amaçladı. Proje kapsamında; 19 farklı şehirden 1110 kadın ile yakın temas kurduk, 175 kadına mentorluk yaptık, 41 kadın kooperatifinin/ kadın girişimcinin mağazasını Hepsiburada’da açtık; kadınlara 9 farklı konu başlığında 81 saat eğitim verdik.

Bize iyi gelen bir başka çalışmamız “Sürdürülebilir Ekonomiler için Retro-Yenilikçi Bir Bakış Açısı: Göçebe Hayvancılık Projesi” idi. Bu çalışmada da Yolda Girişimi ve Sarıkeçililer Yaşatma ve Dayanışma Derneği ortaklığında Sarıkeçili Yörükleri ile bir dizi çalıştay gerçekleştirdik. Göçebe hayvancılığın ekonomik yönlerini anlamak, çevreye, biyoçeşitliliğe ve iklime duyarlı, sürdürülebilir ekonomik bir model geliştirmek amacıyla yürüttüğümüz  çalıştaylarda; araştırmacılar, kalkınma uzmanları, satın almacılar, kooperatifler, mutfak şefleri, kozmetik üreticileri, dokuma ustaları ve tekstil tasarımcıları ve üreticileri ile bir araya gelerek Sarıkeçililer için alternatif ve sürdürülebilir gelir kaynaklarını araştırıp, sağlıklı gıdaya ulaşmak isteyen tüketicilerle bu ürünleri buluşturmayı hedefleyen stratejiler geliştirdik.

Sürdürülebilir Ekonomiler için Retro-Yenilikçi Bir Bakış Açısı: Göçebe Hayvancılık Projesi Çalıştayı, Narköy Kocaeli, Kasım 2021.

Yakın dönemde tamamlayacağımız Building Markets Türkiye partnerliğinde ve ABD Dışişleri Bakanlığı Nüfus Mülteciler ve Göç Bürosu’nun finansal desteğiyle gerçekleşen “KOBİ’lerin Dayanıklılığı İçin Dijital Güçlendirme Projesi”nde dijital dönüşümle markalarını ileriye taşımak isteyen mülteciler tarafından kurulan KOBİ’lere mentorluk ve eğitim hizmetleri vererek, işlerini dijital dünyada büyütmelerine destek oluyoruz.

Ayrıca, önümüzdeki dönemde birlikte çalışmak istediğimiz hedef gruplar arasında çocuklar ve yaşlılar bulunuyor.  Bunun yanı sıra, iklim krizi ile mücadelede iklim değişikliği eğitimi, arılar ve polinasyon önümüzdeki dönem çalışmak istediğimiz konu başlıklarından bazıları.

 Odak alanlarınızdan biri de iletişim. Sizce etkili bir iletişim kalkınmada nasıl bir rol oynuyor?

Kalkınma dünyasında etkili iletişim çalışmalarının eksikliğini görüyoruz. Bu eksiklik I4D olarak projelerimizi tasarlarken bizi bu projelerin iletişim ayağını da düşünmeye teşvik ediyor. Gerek proje çıktılarının paylaşılması gerekse ilgili alanda savunuculuk faaliyetlerine destek olması amacıyla kurduğumuz “Kalkınma İçin İletişim Departmanı”mızla, ürettiğimiz çalışmaların iletişimini yenilikçi yöntemler ve işbirlikleri ile yapmayı önemsiyoruz. Gerçekleştirdiğimiz her projenin iletişim çalışmasını o projenin ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlayıp, üretiyoruz. İlham verici ve cesaretlendirici hikayeleri paylaşırken çözüme katkı sunan bir iletişim stratejisi benimsiyoruz. Kapsayıcı bir kalkınma pratiği açığa çıkarabilmek için bu kısmı önemli buluyoruz.  Çünkü cesaret de en az COVID-19 kadar bulaşıcı!

Project Zoom kapsamında ürettiğimiz bir dizi video ile Türkiye’de yabancı düşmanlığına yol açan güçlü önyargılarla mücadele etmek zorunda kalmasına rağmen çözüm ve yenilik arayan Suriyeli girişimcilerin başarı hikayelerini izleyicilere aktarmayı hedefledik. Proje, farklı profillere ve deneyimlere sahip Suriyeli girişimcilerin ilham veren başarı hikayelerini ve karşı karşıya kaldıkları sorunlara karşı açığa çıkardıkları olağanüstü mukavemet kapasitesini içeriyor.

Project Zoom, My Unique Story serisinden video ekran görüntüsü

Partneri olduğumuz “Girişimci Kadınlar COVID-19’a Meydan Okuyor Projesi” için ürettiğimiz video serisinde ise projeye dahil olan kadın girişimcilerin ilham verici dayanışma ve başarı hikayelerini kendi anlatımlarıyla dinliyoruz.

Zeyta, Evin Eren’in Hikayesi, Kadın “Girişimciler COVID 19’a Meydan Okuyor Projesi” video serisinden ekran görüntüsü

Düzenli aralıklarla gerçekleştirdiğimiz online bir buluşma serisi olan Kalkınma Buluşmaları’nda ise kalkınma ekosisteminden aktörleri bir araya getirerek tematik konu başlıklarını tartışmaya açıyor ve birlikte değer üretmeye teşvik ediyoruz. Buluşmaya katılamasanız da Youtube kanalımızdan bu seriyi takip edebilirsiniz.

Kurumlarla nasıl işbirlikleri yapıyorsunuz?

I4D olarak kalkınma dünyasındaki yenilikçi projelerimizi uluslararası sivil toplum kuruluşları, kamu ve özel sektör desteğiyle ve işbirliği ile hayata geçiriyoruz. Şu ana kadar beraber ya da finansman desteği ile proje yürüttüğümüz kurumlar arasında; ILO, UNDP, Building Markets, SPARK, GIZ, EBRD, Danimarka Mülteci Konseyi, Türk Kızılayı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Amerika Büyükelçiliği, GAP Bölge Kalkınma İdaresi ve Hepsiburada yer alıyor.

Paydaşlarımız kimi zaman projelerimizi finansal olarak destekleyen taraf kimi zaman ise proje uygulamasında partnerlik yaptığımız kurumlar oluyor. Paydaşlarımızla uzun soluklu ilişkiler geliştirmeye ve devamlılığı olan çalışmaları uygulamaya önem veriyoruz. Bunun için uygulama stratejisi geliştirirken programlama stratejisine katkı sunmak ve mümkünse çok yıllı programların içeriğini tasarlamayı arzu ediyoruz. Bu mevcut koşullarda kolay değil ve kısmen güven kısmen de başarılı bir geçmiş proje performansını şart koşuyor. Uluslararası kalkınma kuruluşları da iş yapış biçimleri ve kaynak geliştirme stratejileri dolayısıyla böyle bir çalışmaya açık ve/ya alışık değil. Aksi halde yıllık ya da en fazla iki yıllık planlanan çalışmaların beklenen sonuçlarını sosyoekonomik kalkınma projelerinde görmenin imkânı yok gibi. 

Son zamanlarda sizin gibi sosyal etki odaklı girişimlerin sayısı oldukça arttı. Sektörlerdeki bu dönüşümü neye bağlıyorsunuz? Bu alanda çalışmalar yapmak isteyenlere neler önerirsiniz?

Günümüz sorunlarının karmaşıklığı ve birbirleri ile kesişim içinde olmaları ile bu sorunların alışılageldik iş modelleriyle çözülmesinin zorluğu sosyal girişimlerin sayısının artışına tanıklık etmemize vesile oluyor. Sosyal girişimlerin bir meseleye çözüm bulan iş modeli olarak ortaya çıkmasında kamu sektörünün, özel sektörün ya da üçüncü sektörün yetersizliğinin payı büyük. Dolayısıyla, yeni kuşağın değişimin öncüsü olma konusunda açığa çıkardığı ilgi ve enerji, yeni sosyal girişim fikirleri ile birleşince ortaya güzel sonuçlar çıkarıyor. Sektörde sayısı giderek artan sosyal girişimlere baktığımızda yaş ortalamasının giderek düştüğünü görüyoruz; bu iyiye işaret. Sosyal girişimcilik dünyasına yeni dahil olan arkadaşlarımıza önerimiz ise şöyle: 1) Muhakkak sosyal girişimler/girişimciler arasından bir mentorunuz olsun 2) İnsanlarla tanışmaktan ve çözümünüz için destek istemekten çekinmeyin 3) Kuluçka ve hızlandırma programlarını sıkı takip edin 4) Son olarak fikrinize/çözümünüze âşık olmayın.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar