“Bir kavşaktayız, ya demokrasi ve adalet sağlanacak ya da büyük kayıplar yaşanacak”

“Bir kavşaktayız, ya demokrasi ve adalet sağlanacak ya da büyük kayıplar yaşanacak”

17 Haziran Dünya Silahsızlanma Günü kapsamında; eşit, özgür ve adil bir gelecek için 2016 yılında kurulan Barış Vakfı’nın Başkanı Hakan Tahmaz ile Türkiye’nin demokrasi ve sosyal adalet konularındaki durumunu, insanlar arasındaki gerilim ve kutuplaşmanın boyutunu, Kürt Sorunu’nun barışçıl çözümü adına gerçekleştirdikleri faaliyetleri, toplumsal barışın sağlanması konusunda atılması gereken adımları ve koronavirüs salgınının bu konudaki etkilerini konuştuk.

Türkiye’de demokrasi ve sosyal adalet kavramları işliyor mu?

Avrupa Birliği’yle müzakerelerin tümden rafa kaldırılması, yapılan değişikliklerin birçoğunun uygulanmayışı, birkaç yıldır Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye hakkında verdiği hak ihlali kararlarının çoğalması ve en son Osman Kavala davasında olduğu gibi kararların uygulanmayışı bu konudaki önemli göstergeler olarak sayılabilir. Demokrasinin temel kriterlerinden birisi olan ve dördüncü güç olarak tanımlanan gazetecilerle ilgili duruma da bakabiliriz. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) verilerine göre; Türkiye basın özgürlüğünde dünyadaki 184 ülke içerisinde 154. sırada. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın bu yılın mayıs ayı başında yayınladığı rapora göre; son bir yıl içinde Türkiye’de 103 gazeteci gözaltına alındı, 76 gazeteciye soruşturma açıldı ve 400 gazeteci yargılanıyor. Bunlara ek olarak, yakın tarihte Hürriyet Gazetesi’nde sendikalaşma çalışması yürüten 45 gazeteci, e-postayla bir gece yarısı, özel eşyalarını ofislerinden almalarına izin verilmeksizin, tazminatları dahi ödenmeden işlerinden kovuldu. Bu olaylar, demokrasi, hak ve hukuk konularında Türkiye’nin çıkmazını göstermeye yeterli olsa gerek. Ayrıca, Türkiye cezaevlerinin başta Kürt siyasetçiler olmak üzere muhaliflerle dolu olması ve son çıkarılan ayrımcı ceza infaz yasası, demokrasi konusundaki büyük problemi anlatmak için başka söze gerek bırakmıyor.   

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, demokratik kriterlerden radikal bir biçimde uzaklaşılmasına paralel olarak, sosyal adaletin sağlanması konusundaki sorunları da derinleştirdi. Üretimdeki daralma, işsizlik, hayat pahalılığı, devletin sağladığı sosyal yardımlara ulaşım konusundaki sorunlara, kamu maliyesinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde aile bütçesi gibi yönetilmesinin eklenmesiyle, Türkiye uçurumun kenarına getirildi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) güvenilmez ve tartışmalı verilerine göre bile, koronavirüs öncesi Türkiye’de 13 milyon yoksul bulunuyor. İşsizlik oranı ise yüzde 13. Bunların sadece yüzde biri kamudan kısmi sosyal yardım alabiliyor. Piyasa ekonomisinin bir sonucu olarak, kamunun sosyal politikalarının adaletten uzak oluşunun en son örneğini koronavirüs döneminde gördük. Pek çok ülke, ihtiyaç sahibi yurttaşlarının yaşam kalitelerini koruyacak önlemler ve sosyal politikalar geliştirirken Türkiye, yurttaşlarının temel ihtiyaçlarını karşılamadığı gibi, yurttaşlarından yardım toplama yolunu seçti.

İnsanlar arasındaki gerilim ve kutuplaşma ne boyutta?

İktidardaki siyasal gücün toplumu kutuplaştırarak ülkeyi yönetmeye çalışması, bu konudaki ısrarı ve kararlılığı; çok kültürlü, çok inançlı ve çok dilli Türkiye’de ciddi bir siyasal sorun.  Bush doktrinindeki “Ya bendensin, ya düşmandan tarafsın” tarzı geliştirilerek beka söylemi etrafında muhaliflerin düşmanlaştırılması, Türkiye’nin siyasal krizini büyütüyor ve ülkeyi yönetilemez kılıyor. Koronavirüs döneminde de bu tarz politikaların, nefret söyleminde ısrar edilerek sürdürülmesi, tehlikenin büyüklüğünün göstergesi. Kutuplaşmanın milliyetçi içerikte yürütülmesi de toplumsal çatışma olasılığını artırıyor. Bölgemizde süren savaş ve çatışma dolayısıyla var olan Kürt karşıtlığı, toplumsal barışı sağlamayı zorlaştırıyor.

Kürt Sorunu’nun barışçıl çözümü üzerine yoğunlaşıyorsunuz. Bu sorunun çözümü için nasıl faaliyetler yürütüyorsunuz?

Çalışmalarımızı; karar alıcıları etkileme, uyarma, teşvik etme, toplumun kanat önderlerini ve sivil toplum kurumlarını çatışma çözümü konusunda bilgilendirme konularında yoğunlaştırıyoruz. Çalışmalarımızın esasını Çözüm Süreci’nin muhasebesini çıkarmak oluşturuyor. Bu faaliyetleri iki farklı düzlemde sürdürdük. İlk olarak, 2016-2017 yıllarında siyasi partiler, aktörler ve taraflarla, Kürt sorununun muhatapları bakımından süreç analizi gerçekleştirdik ve saha çalışmasına dayalı rapor hazırladık. Bu raporu sivil toplumla, siyasi aktörler ve kesimlerle tartıştık. İkinci düzlemde ise 2018 yılından itibaren, sivil toplum çözüm sürecinde “Ne yaptı?”, “Ne yapamadı?”, “Neden yapamadı?” gibi sorulara yanıt veren çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bu çalışmalar, çatışma çözümü üzerine çalışan sivil toplum örgütlerinin kapasitesini anlamak ve barış çalışmasından uzak duran sivil toplum kurumlarıyla ilişki geliştirmek hedefiyle yürütülüyor. Bu kapsamda, çeşitli uluslararası deneyimleri, sivil toplum örgütleriyle buluşturan çalışmalara da imza attık. Son bir yıldır sürdürdüğümüz, zor zamanlarda barış fikrini canlı tutmak ve sivil toplum kurumları arasında ilişkileri geliştirmek için Türkiye Barış Ağıoluşturma çalışmalarımız ise koronavirüs salgını nedeniyle kısmen kesintiye uğradı.

Toplumsal barışın sağlanması için nelerin değişmesi gerekiyor? Toplumda barış ve uzlaşma sağlandığında Türkiye’yi nasıl gelişmeler bekliyor olacak?

Sorunlarımızın siyasal zeminlerde çözümünü oluşturmanın ilk adımı, siyasal krizin derinleşmesine ve toplumsal kutuplaşmaya kapı aralayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin değiştirilmesi olabilir. Devlet kurumları arasında denge denetleme ilişkisinin orantılı ve sağlam kurulduğu, siyasal gücün tek elde toplanmasına ve askeri, bürokratik, siyasi vesayete izin vermeyen bir yönetim ve idari sistemin inşası elzem bir ihtiyaç. 1924 model, 12 Eylül askeri rejimi tarafından yapılan anayasayı revize etmenin çok ötesine geçen, yeni bir anayasa yapılması şart. Anayasada radikal demokratik bir değişime gidilmeli. Çok kimlikli, çok inançlı, çok dilli, yerel demokrasiyi güçlendiren, ademi merkeziyetçi bir sisteme geçilmeli.

Bir başka adım da neredeyse unutulan AB ile müzakere sürecinin sonuçlandırılması. Türkiye gerçek anlamda Batı’nın kültürel, siyasal, sosyal ve ekonomik bir parçası olma yoluna girmeli. Bütün farlılıklarımızla eşit, özgür ve demokratik tarzda, bir arada yaşamanın zeminini sağlamamız gerekiyor. Bunun için Oslo ve çözüm sürecinden çıkarılan dersler ışığında, uluslararası deneyimleri dikkate alarak, silahlı çatışmayı bitirecek hedefler belirlenmeli ve çatışma çözümünün zemini ve çözüm iklimi yaratılmalı. Evrensel, insancıl hukuk yeni dönemin temel mihenk taşları olarak kabul edilmeli. Aksi takdirde kutuplaşma derinleşir; çatışma, toplumsal kesimler arasına sıçrar ve dünyayı bekleyen derin ekonomik krizde Türkiye iflasın eşiğine gelir. Bir kavşaktayız, ya tam demokrasi, adalet ve eşitlik sağlanacak ya da büyük kayıplar yaşanacak.

Koronavirüs salgınıyla beraber dünya genelinde de Türkiye’de de çok büyük bir dayanışma ruhu oluştuğunu gördük. Sizce, bu salgın toplumsal barışın inşasında olumlu etkiler yaratacak mı?

Koronavirüs salgınında, toplumun büyük bir bölümü, hatta buna uluslararası ilişkileri de dahil edebiliriz, dayanışmanın kıymetini yeniden fark etti. Kapitalist piyasa zihniyetiyle davranmanın, insanlığa ağır bedeller ödettiği görüldü. İnsanların davranışlarının ve sorunları kavrayış şekillerinin eskisi gibi olması artık çok mümkün değil. Korona sonrası “yeni normal” arayışlarında; toplumsal alanın, siyasal, sosyal ve kültürel çoğulculuğun gelişmesine elverişli zeminler oluştu. Bu anlamda, dünyanın birçok ülkesinde yönetimleri işgal etmiş olan otoriter popülist siyasal güçler karşısında eşitlikçi, özgürlükçü ve çoğulcu alternatiflerin gelişmesi kaçınılmaz. Dünya adil olmayan küreselleşmenin sonuçlarıyla yüzleşecek. “Yeni normal”, daha adil ve barışçıl olmak zorunda. ABD’de, ırkçı polisin siyah bir yurttaşı öldürmesi sonrasında esen rüzgâr buna işaret ediyor. Yeni normalde tek belirleyici artık siyaset olamayacak, sivil toplum ve yurttaşlık bilincinin gelişmişliği de etkin rol oynayacak.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar