YAZI DİZİSİ 1 Dünyada her dört saniyede bir, bir çocuk susuzluktan ölüyor. Yaklaşık 2 milyar insan sağlıklı ve temiz suya ulaşamıyor. Her yıl susuzluktan 3,5 milyon insan hayatını kaybediyor. Afrika’da insanlar temiz su için her gün 2 ila 5 kilometre yol yürüyor. Her dokuz kişiden sadece biri ıslah edilmiş su kaynağına ulaşabiliyor. Bir yaşam düşünün;
YAZI DİZİSİ 1
Dünyada her dört saniyede bir, bir çocuk susuzluktan ölüyor. Yaklaşık 2 milyar insan sağlıklı ve temiz suya ulaşamıyor. Her yıl susuzluktan 3,5 milyon insan hayatını kaybediyor. Afrika’da insanlar temiz su için her gün 2 ila 5 kilometre yol yürüyor. Her dokuz kişiden sadece biri ıslah edilmiş su kaynağına ulaşabiliyor.
Bir yaşam düşünün; su yok, elektrik yok, yeterli aş yok, eğitim yok, multilingual (çok dillilik) kültürü yaygın, tuvalet yok, hijyen yok, poligami (çok eşlilik) hakim… Bunun yanı sıra dostluk var, yardımlaşma var, hayat mücadelesi var, renk var, en önemlisi de şükür var. İşte burası Afrika’nın batısı Gambiya. Ülke adını tam ortasından geçen Gambiya Nehri’nden almış.
Bir tarafı Atlas Okyanusu, diğer tarafları Senegal ile çevrili Gambiya’da bir topluluk yaşamı var. Gambiya Afrika’nın en küçük ülkesi ve ekonomik gelişim açısından dünyada en alt sırada yer alıyor. 1965 yılına kadar İngiliz sömürgesi olan Gambiya’nın resmi dili İngilizce. Ülkede her kabile kendi dilini kullanıyor ancak bunların hiçbiri yazılı değil. Çeşitli sorunlar nedeniyle yabancı dil eğitimi yeterince yapılamamakta, bu nokta insanlar arasındaki iletişimde olduğu gibi, ülke kalkınmasının da önündeki en büyük engellerden birini oluşturuyor.
Gambiya’ya nisan ayında gerçekleşen yedi günlük yolculuğum, içinde bulunduğum mevcut hayata çok fazla şey kattı. Özetle varlıklarımıza şükür. Gözlem yapmak ve sosyal sorumluluğumu yerine getirmek için gittiğim bu ülke, fazlasıyla yardıma muhtaç. Okuyacağınız bu yazı ile siz de aslında dünyada hala “YOK”luğun “VAR” olduğuna şahit olacaksınız.
Sivil toplum için yaptığınız her çalışmayla, attığınız her adımla siz de “iyilik elçisi” olabilirsiniz
Marjinal Porter Novelli’nin oluşumu olan, kurumsal sosyal sorumluluk hizmetleri üretip projeler gerçekleştiren MarjinalSosyal vasıtasıyla, son yıllarda sivil toplum dünyasına daha da yakın olma fırsatım oldu. Kanser, otizm, MS gibi hasta derneklerinden eğitim, sosyal girişim, kadın eğitimi, çevre ve doğa gibi alanlarda çalışmalar yürüten STK’lara kadar Facebook’un da desteğiyle “Sosyal Bağış Hareketini”ni yürüttük. Amacımız Türkiye’de bireysel bağış ve sivil toplum kuruluşu (STK) bilincini uyandırmaktı. Bu sene başından beri de aynı amaçla internet radyosu Radyo Gedik’te “İyilik Elçileri” programının yapımcılığını ve sunuculuğunu keyif alarak kalpten üstlendim. Programda konuklarıma “Sivil toplum alanında olduğunuz için kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” sorusunu yöneltirken aslında bu alanda ben de iyilik elçisi olarak var olduğumu biliyor ve kendimi çok iyi hissediyordum.
“İyilik Elçileri” programıma konuk olan, sınırları aşan sivil toplum gurusu Sen De Gel Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Betil’in Gambiya’daki koşullarla ilgili anlattıklarından etkilenerek, 10 kişilik bir ekiple birlikte ben de bu yolculuğa dahil olmak istedim. Sen De Gel Derneği bir “yardım” kuruluşu değil. En az gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların yereldeki temel ihtiyaçlarını dinleyip öğrenerek bu insanların potansiyelini harekete geçirebilecek, ihtiyaçlarını karşılayacak sürdürülebilir projeler geliştirilmesi amaçlanıyor. Sen De Gel Derneği’nin amacı elindeki imkânlarla az gelişmişliğe, yoksulluğa ve yokluğa güncel, gerçekçi bir boyut ve kesin çözüm getirmeye çalışmak. Öncelik insanların temel ihtiyaçları.
Yolculuk öncesi “Ne işin var Afrika’da?” diyenler de oldu, tam tersi bu ziyaretimi destekleyenlerde. Ben kalbimin sesini dinledim, destekleyenlerin yanında oldum. Öncelikle yolculuk için risk taşıyan sarıhumma (yellow fever) aşısını yaptırdım. Sarıhumma Afrika ile Orta ve Güney Amerika’nın tropikal bölgelerinde endemiktir. Yeri gelmişken Afrika yolculuğu yapmak isteyen gezginler için önerilerim ve paylaşımlarım şu şekilde:
• Saruhumma aşısını Sağlık Bakanlığı Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’ne giderek yaptırabilirsiniz.
• Müdürlükteki doktor size aşı ile birlikte yaklaşık 10 gün kullanmanız gereken bir ilacı da ücretsiz olarak beraberinde veriyor. Bu ilaç ise yine sinek ısırıkları sonucu ortaya çıkan ölümcül olabilen “sıtma hastalığı” için gerekli. Yalnız böbrek hastası olanların kullanımına uygun değil lakin bağışıklık sorununuz ya da kanser vb. önemli bir kalıtsal hastalığınız varsa Afrika yolculuğundan vaz geçmeniz gerekiyor. Bir de aşı olduğunuza dair kurumdan verilen karneyi de pasaportunuz ile birlikte hudutta yanınızda bulundurmanız gerekiyor.
• Sivrisinek ısırıklarını en aza indirmek ve Afrika güneşinden korunmak için ise uzun kollu gömlek, uzun pantolon, çorap, şapka, güneş kremi, alerji ilaçları mutlaka seyahat çantanızda olmalı.
• Vücudunuza sürmek için böcek/sinek kovucuyu eczaneden temin etmelisiniz.
• Mümkün olduğu kadar perdeli ve klimalı odalarda kalmaya özen göstermelisiniz.
• Batı Afrika’nın toprağı oldukça tozlu ve kızıldı. Dolayısıyla bir gün giydiğiniz kıyafeti ertesi gün giyemediğiniz için “gezginin bavul raconunu” bozup yanınıza bol kıyafet almanızı öneririm. “Önemli değil ben kir de giyerim” demeyin, toz kokuyor ertesi gün giyemiyorsunuz.
• Yerel yemekleri yiyemeyecek durumda olanlar yanında mutlaka konserve, dayanıklı ekmek, kuruyemiş, bisküvi, reçel gibi yiyecekler götürmeli. Köy ziyaretlerimiz esnasında ikram edilen yerel yemeklerden elbette ki yedik.
• 14 bin 445 kişiye bir doktor düşen Gambiya’da hastane ya da sağlık merkezi bulamama ihtimalinize karşılık; antibiyotik, ağrı kesici ya da düzenli kullandığınız ilaçlarınızı mutlaka yanınıza almalısınız.
• Para birimleri Dalasi ve Türkiye’den temin edilemediği için yanınızda yeteri kadar dolar ve/ya avro bulundurmanızı tavsiye ederim.
Yolculuk serüvenim ve yolculuğa dair gözlemlerim
Gambiya’nın başkenti Banjul’da bizleri Sen De Gel Derneği Batı Afrika Koordinatörü Tuncay Bozkurt karşıladı. 2014’den beri Gambiya’yı yakından tanıma ve anlama fırsatı bulan Tuncay Bozkurt, şu anda eşi Meral Bozkurt ve minik oğlu Jan ile birlikte Gambiya’da yaşıyor, yerel yönetim ve halk ile temas kurarak sürdürülebilir projeler için gerekli çalışmaları yürütüyor. Yedi gün süren uzun, toprak ve zorlu yollar boyunca, kısa aralıklarla bitmek bilmeyen kontrol noktalarında, özellikle kadın polisler tarafından sürekli aracımız durdurulup kontrol edildi. Neyse ki Tuncay Bozkurt ve Gibril Joof seyahat boyunca yanımızdaydılar ve ekibe güven veriyorlardı. Nitekim bu ve benzeri noktalarda güvenlik kuvvetleri bizler için zorluk çıkartmadılar. Sabah ve öğlenleri otuz-kırk derece sıcaklığı hissedebiliyorken, Atlas Okyanusu sahil esintisi akşam ve sabahın ilk saatlerinde içimizi hafiften titretiyordu. Gambia ve tek sınır komşusu Senegal’e yaptığımız 15 köy ziyareti boyunca köylerde su kuyularına, değirmen açılışına eşlik ettik ve solar paneller kurduk. Bir hafta boyunca ağırlıklı olarak kızıl olan zorlu toprak yollarda yaklaşık 3 bin 500 km yol yaptık. Zor koşullarda yaşamaya çalışan bir topluma tanıklık ettik. Afrika sıcağında suya kolay ulaşmış olmanın sevinciyle bizleri törenlerle, konuşmalarla, türkülerle, hediyelerle karşıladılar. Şükretmesini bilen bir topluma sahip Gamiya. En güzel renkli kıyafetlerini giyip ellerinde bayrak yerine ağaçların dallarıyla, gülen yüzleri ve sıcacık şaşkın bakışlarıyla, şarkılarıyla ve sevinç danslarıyla karşıladılar bizleri.
Gambiya serüvenimiz boyunca yolda otobüste, otelde, sahilde, alışverişte kısaca her yerde sohbet ettiğimiz Sen De Gel Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Betil, ekibin tüm meraklı sorularına oldukça sabırla yanıtlar verdi, tecrübelerini bizlerle paylaştı. Kendisinden önemli bilgiler öğrendim. Bu sene Gambiya’da ve Senegal’de yapılan çalışmalarla ilgili detayları sorduğumda ise şunları anlattı: “Açlık ve susuzlukla mücadele ederek hayatta kalmaya çabalayan en az gelişmiş ülkelerdeki insanların yaşamına destek amacıyla 2012 yılında başlattığımız sürdürülebilir projelerin açılışlarıyla ilgili bu yılın ilk ziyaretini 10-17 Nisan tarihlerinde yaptık. Bazı dernek üyelerimiz ve destekçilerimizin de katılımıyla toplam 10 kişilik bir ekip olarak Gambia ve Senegal’de her gün 12-14 saat süren yolculuklarla 2-3 köy ziyaret ederek, toplam 15 köyde yeni kuyuların açılışlarını, mazotla çalışan değirmenlerin teslimini, sürdürülebilir kalkınma için mikro kredi dağıtımlarını gerçekleştirdik. Her köye girişimizde kadınların ve çocukların coşkuyla, sevgiyle, mutluluklarını ifade eden danslarıyla bizleri karşılamaları, toprak ve kumdan oluşan çukurlu, engebeli yollarda geçen uzun yolculukların yarattığı bedensel yorgunluğu unutturuyordu. 7,7 milyar insanın yaşadığı dünya nüfusunun yüzde 8,6’sı dünyadaki servetin yüzde 85,6’sına sahip. Aynı dünyada 900 milyon insan açlık sınırı altında, 2,1 milyar insan sağlıklı suya erişemiyor, 4,5 milyar insan sağlıklı temizlenemiyor, yoksulluk nedeniyle her gün 30 binden fazla çocuk ve her dakika bir anne doğumda ölüyor, 100 milyondan fazla çocuk ise okula gidemiyor. Bu tabloya bakıp üzülmek ve şikayet etmek yerine, bu tabloyu değiştirebilmek amacıyla çıktığımız yolculukta gerçekleştirdiğimiz projelerle yedi yılda Gambiya ve Senegal’de 405 binden fazla insanın yaşamında sürdürülebilir etki yarattık.”
Gambiya “Gülümseyen Sahil” olarak biliniyor
Yolculuğumuz boyunca bizi hiç yalnız bırakmayan, yerel halkla aramızda bağ kuran; Gambiya’nın önceki Ankara Büyükelçisi ve Sen De Gel Batı Afrika Proje Müdürü, Gibril Joof ile de kısa bir video röportaj yapma fırsatı yakaladım. Joof, Atlantik Okyanusu kıyısı boyunca çok uzun bir plajı olan Gambiya’nın Gülümseyen Sahil ismini Gambiya halkının iyi, arkadaş canlısı, misafirperver olmalarının bir sonucu olarak aldığını söyledi. İki ülke arasındaki politik ilişkilerden, bağışçıların neden sürdürülebilir projelerde var olmaları gerektiğinden bahsetti. Detaylar video söyleşimizde.
Yardım insanları yoksulluğa bağımlı hale getiren bir olgudur
Yolculuğumuz boyunca pek çok önemli konu hakkında fikir sahibi olduğum bir diğer isim ise beş yıldır halk ve yerel yönetimlerle birlikte ihtiyaca yönelik projelerin hayata geçmesi için çalışan Sen De Gel Derneği Batı Afrika Genel Koordinatörü Tuncay Bozkurt oldu. Yerel halkın açılış törenleri esnasında söz aldıkları her konuşmada hepsinin ağzından “Tuncay” ismi çıkıyordu, alkışların en büyüğü kendisineydi. Yerel yönetimlerle halkın talep ve ihtiyaçlarını dernekle paylaşıp gerçekleşebilmesi için hayata geçirdiği çabaların belli ki kelimelerle ifadesi yoktu. “Sen De Gel olarak bizler insanların potansiyellerini açığa çıkarıp onlara yaptığımız ekonomik katkılarla; onların yaşamlarında nitelikli değişiklikler yaratmak istiyoruz. Bu nitelikli değişiklikleri yaratma noktasındaki anahtar sözcük ‘sürdürülebilirlik’ oluyor” diye belirten Sen De Gel Derneği Batı Afrika Genel Koordinatörü Tuncay Bozkurt, ile gerçekleştirdiğim söyleşiyi izleyebilirsiniz.
Bir Afrika Hikayesi’nin ikinci bölümü için tıklayın.
Bir Afrika Hikayesi’nin üçüncü bölümü için tıklayın.