Sürdürülebilir bir dünya için toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı

Sürdürülebilir bir dünya için toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin, Operation 1325 işbirliğiyle yürüttüğü Kadın SES’i projesinin altıncı Elçiler Buluşması 24 Aralık’ta gerçekleşti. Kadınların sesini sosyal medyada yükseltmek amacıyla hayata geçirilen Kadın SES’i projesi kapsamında düzenlenen altıncı buluşmada Women’s Major Group’un Koordinatörü Şehnaz Kıymaz Bahçeci, Heinrich Böll Vakfı’nın Çevre Politikaları Projeleri Koordinatörü Menekşe Kızıldere ve İklim Aktivisti Selin Gören, toplumsal cinsiyet perspektifinden sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği üzerine konuştu.

Kadın SES’i projesi kapsamında her ay farklı konuları tartışmak ve içerik önerileri geliştirmek için proje elçilerinin bir araya geldiği Elçiler Buluşması’nın altıncısında Women’s Major Group’un Koordinatörü Şehnaz Kıymaz Bahçeci, “2030 yılına kadar, uluslararası kalkınmaya dair finansmanın büyük bir bölümü Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) için harcanacak. SKA’lar, özellikle farklı konuların toplumsal cinsiyet eşitliğiyle kesiştiği yerlerde toplumsal cinsiyet eşitliği hedefinde savunuculuk yapmak için iyi bir giriş yolu ve argüman sağlıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği hem başlı başına bir amaç olarak yer alıyor hem de diğer 10 amacın altındaki hedeflerde, kadınların ve kız çocuklarının özel durumlarına birebir referans veriliyor. SKA’nın Dünyamızı Dönüştürmek adlı politik deklarasyonunda da dendiği gibi, insanlığın yarısı tüm insan haklarından ve fırsatlarından geri bırakıldığı sürece insani potansiyelin tümüne ve sürdürülebilir kalkınmaya ulaşılamaz. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın ve kız çocuklarının hakları hem sürdürülebilir kalkınma süreçlerinin finansmanında hem de SKA’ların izlenmesi için geliştirilmiş olan istatistiki göstergelerde önemli bir kriter. Ülkeler SKA’lardaki ilerlemelerini izlerken, kadınların ve kız çocuklarının bu ilerlemenin neresinde olduğunu belgelemek ve istatistiki çalışmalarına bunları yansıtmak zorundalar. Toplumsal cinsiyet eşitliğine erişilmesi için de finansman ayrılmasının önemli bir nokta olduğu ifade ediliyor. Aslında, toplumsal cinsiyet eşitliği amacını gerçekleştirmeden, diğer hiçbir amacı gerçekleştiremeyeceğiz” dedi.

“İklim krizinin mümessili, patriarkal sistemin ta kendisi”

İklim krizinin toplumsal cinsiyetle ciddi bir ilişkisi olduğunu belirterek sözlerine başlayan Heinrich Böll Vakfı’nın Çevre Politikaları Projeleri Koordinatörü Menekşe Kızıldere ise, “Doğa yıllarca tüketilebilir, doğurgan bir varlık metaforuyla tanımlandı. Kadının fedakarlığı, doğurganlığı, üretkenliğiyle eşleştirildi. Fakat bu, patriarkal düşünce sisteminin ürünlerinden biri. Doğa ‘ana’ değil, birbiriyle bağlantılı, ekolojik sistemlerin sürdürülebilirliğidir. Hiçbir şekilde fedakâr, doğurgan, tüketilebilir bir kavram değildir. Öngörüsüz insan faaliyetleri nasıl ki doğayı gerçekliğinden koparıp kendince uydurduğu kalıplar içine koyuyorsa kadını da kendince kullanışlı kalıplar içine sokmaya çalışıyor. Maalesef kadınlar da tüketilebilir bir kaynak gibi ele alınıyor. Bu noktada, kadınlar da doğurgan, fedakâr, iyileştirici ve şifacı olmak zorunda değil. İklim krizinin mümessili, patriarkal sistemin ta kendisi. Bu metaforlardan yola çıkarak bunu görebiliyoruz. Bugüne kadar bütün devletlerin, sistemlerin ne kadar ataerkil ne kadar patriarkal olduğunu düşünürsek, bu çoğulcu olmayan, kapsayıcı olmayan, kadınların liderlik etmediği kurumlarda alınan kararların, doğayı da kadını da tüketilebilir ve yönetilebilir olarak gören sistemin aldığı kararların iklim krizini günümüzde üç dereceye doğru sürüklediğini görebiliyoruz” şeklinde konuştu.

“İklim değişikliğiyle mücadele, toplumsal cinsiyet eşitliği olmadan mümkün değildir”

İklim adaletine de değinen Kızıldere, “Adalet ve eşitlik birbiri ardına değil, iç içe, aynı anda gerçekleşir. İklim adaleti de iklim değişikliğiyle mücadele de toplumsal cinsiyet eşitliği olmadan mümkün değildir. Kadınların yer almadığı bir iklim değişikliği mücadelesi düşünülemez. Kadınlar hem sahada hem politika oluşturmada hem karar alma mekanizmalarında iklim değişikliğiyle mücadele ve çözümlerinde ne kadar etkin olduklarını ispatladılar. İklim değişikliğine daha etkin çözümler için kadınlara eğitimde, politikada ve kaynaklara ulaşmada eşit imkanlar sağlanmalı, hatta yeteneklerinde göre pozitif ayrımcılığa gidilmelidir. Kadın haklarının iyileştirilmesi, daha fazla katılım ve imkân sağlanması çok kısa sürede büyük etkiler yaratır. İklim değişikliğine çözümlerde kadının etkin rol alması etkin çözümleri getirecektir” açıklamasında bulundu.

“Genç kadınların çevrimiçi eğitime erişimlerinin artırılması iklim kriziyle bağlantılı”

İklim kriziyle mücadelede kadınların eğitimine odaklanılması gerektiğini belirten İklim Aktivisti Selin Gören, “Türkiye’de genç kadınlarda müthiş bir girişimcilik potansiyeli var. Bu potansiyeli çok iyi bir şekilde kullanabiliriz. Kadınların bu konuda biraz daha desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Burada eğitim çok önemli. Salgın döneminde, her şey çevrimiçi oldu. Genç kadınların çevrimiçi eğitime erişimlerinin artırılması iklim kriziyle bağlantılı. İklim krizi mücadelesinde ilk akla gelen isim Greta Thunberg. Greta bu konuda kendini eğitebilmiş. İklim kriziyle ilgili okumak istediğinde kaynaklara erişebilecek bir pozisyonda. Eğitime bu şekilde erişimi olmayan genç kadınların iklim krizi konusunda bilinçlendirilmesi çok önemli” dedi.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar