Çocuğun cinsel istismarı konusunda toplumda nasıl bir algı ve tutum var?

Çocuğun cinsel istismarı konusunda toplumda nasıl bir algı ve tutum var?

YÖRET Vakfı’nın çarşamba günleri gerçekleştirdiği Online Merak Ediyordum Öğrendim Dizisi’nin 17 Haziran’daki söyleşisinin konusu “Cinsel İstismarla Mücadelede Toplumsal Algı ve Dönüşüm” oldu. YÖRET Vakıf Başkanı Sibel Erenel moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden Nurgül Öz ve Ceren Suntekin; çocuğun cinsel istismarı, konunun medyada ele alınışının yarattığı yanlış algılar ve mağdur suçlayıcılık üzerine konuştu.

Cinsel şiddet türlerinden biri olan cinsel istismarın; çocuk olarak tanımlanan bireylerin bir yetişkin tarafından cinsel olarak sömürülmesi olduğunu belirten Psikolog Nurgül Öz, “Bu yüz yüze de olabilir, sözel de olabilir, dijital ortamlarda da gerçekleşebilir. Burada önemli nokta, yetişkinden çocuğa yönelen olarak tanımlanması. Bu, çocuktan çocuğa olduğu zaman akranlar arası zorbalık ya da cinsel saldırı olarak tanımlıyoruz. Cinsel istismarsa güç ve iktidarla ilgili bir durum, bir hiyerarşi söz konusu.  Cinsellikten çok güç dinamikleri, gücün kötüyü kullanılması ya da kontrol sahibi olmak için uygulanan davranışlardan bahsediyoruz. Yetişkinlerin çocuklar üzerinde saf otorite kurduğu durumlar, çocuğun kendisinin bir uzantısı olduğu algısı cinsel istismarı besliyor” sözleriyle cinsel istismarı tanımladı.

“Çocuğun kendi katılımını unutuyoruz”

Çocuk cinsel gelişimi olan bir varlık olduğunu vurgulayan Çocuk ve Gençlik Çalışmaları Uzmanı Ceren Suntekin, “Çocuk, doğal gelişim içerisinde cinselliği de deneyimleyecek. Bizim yetişkin tabularımızla çocuğun kendini deneme, anlama halini karıştırmamak gerekiyor. Cinsel istismar konusunda herkes ‘Çocuğu nasıl koruyabilirim?’ diye soruyor. Çocuk koruma dört basamaklı bir mesele: çocuğun üstün yararını düşünmek, risklerden azade etmek, kendisinin bir birey olduğunu kabul etmek ve çocuğun kendi katılımı. Sonuncusunu hep unutuyoruz. Ne yapılabileceğini çocuğa sormak ve şeffaf bir biçimde onu bilgilendirmek çok önemli. Oysa çocukla cinselliği konuşmuyoruz çünkü kendimiz de cinselliği konuşmuyoruz. Katılım söz hakkıdır. Çocuğun da biricikliğine saygı duyulmalı ve söz hakkı olmalı. Aynı zamanda, her çocuk birbirinden farklı ve birbirinden farklı gelişim özellikleri var. O farklılığı da gözeterek kapsayıcı olmak gerekiyor” dedi.

“Medyanın ürettiği görseller ve söylemler, cinsel istismarla mücadele etme biçimimizi olumsuz etkileyebiliyor”

Ceren Suntekin’in ardından çocuğun cinsel istismarının medyada ele alınışına değinen Öz, “Medyadaki çocuk istismarı konusunda belli yanlış inanış ve görseller var. Örneğin, ‘Çocukların atamadığı çığlık olmalıyız’, ‘Çocuk susar sen susma’ gibi sloganlar var. Peki çocuk gerçekten susuyor mu, bu kadar pasif mi? Çocuk anlatamıyorsa anlatamamasına sebep veren ne? Anlatmasına fırsat sunuyor muyuz? Ona güvenilir bir alan açıyor, çocuğu dinliyor muyuz? Bunun için, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği olarak ‘Çocuk Anlatır Sen Dinle; İstismarı Önle’ kampanyasını başlattık. Kampanyada sorumluluğu yetişkinlere aktarmak istedik. Ayrıca, medyada çocuk istismarı diye arattığımızda karşımıza susturulan, köşeye sıkışmış çocukların olduğu, karanlık görseller çıkıyor. Bunlarda genelde küçük yaşlardaki kız çocukları gösteriliyor. Medyanın ürettiği bu görsel ve söylemler; üzüntü, çaresizlik, utanç gibi duygular uyandırıyor, mücadele etme biçimimizi ve umudumuzu olumsuz etkileyebiliyor. Sanki önleyemeyeceğimiz ve hep sürüp gidecekmiş gibi” diyerek durumu aktardı.

“Cinsel istismar genelde aileye yakın ya da aileden, çocuğun güven duyduğu kişiler tarafından gerçekleştiriliyor”

Medyanın çocuk istismarı konusunda oluşturduğu algı hakkında eklemelerde bulunan Suntekin, “Bu görsellerde, istismar hep dokunma ve temasla ilişkilendiriliyor. Temas olmazsa cinsel istismar olmazmış gibi aksettiriliyor. Ayrıca, kız çocuklarının ağzını kapayan kirli, biraz daha kaba erkek eli görüyoruz. Bu nedenle, sadece kız çocuklarının tanımadığı, dezavantajlı ya da yoksul, inşaat işçileri tarafından gerçekleşen tecavüz üzerinden düşünmeye başlıyoruz. Oysa genelde, cinsel istismar aileye yakın ya da aileden, çocuğun güven duyduğu kişiler tarafından gerçekleştiriliyor. Kadınlar da cinsel istismarda bulunabiliyor. Yani, medyadaki bu görseller cinsel istismara bakış açımızı ve algımızı yanlış bir şekilde besliyor. Bununla mücadele etmemizi zorlaştırıyor” açıklamalarını yaptı.

“Sorumluluk alma zamanı geldi de geçiyor”

Cinsel istismarın önlenebilir olduğunu belirten Suntekin, “Bunu önleyecek olan yetişkinler. Bu sorumluluğu almamızın zamanı geldi de geçiyor.  Çocuğun her şekilde sesi var. Çocuğun sesi olmak onu dinlemek demek. Devletin kanun çıkarmasını istiyor, bekliyoruz. Oysa devlet aslında biziz, soyut bir kavram değil. Kendimizle başlamalıyız. Hepimiz çocuk haklarını koruyucu şekilde davranıp benimsediğimizde çocuklar için birçok şey değişmiş olacak” diyerek herkesin sorumluluk alması gerektiği üzerinde durdu.

“Olayı çocuk başlatmış olsa bile sınır çizmesi gereken yetişkin”

Cinsel istismar konusunda mağdur suçlayıcılığın yaygın olduğunu ifade eden Öz, “Şiddete maruz bırakılan kişi, şiddetin sebebi olarak gösteriliyor ya da bazı kişiler şiddeti hak eder gibi bir algı oluyor. Bu, mağdur suçlayıcılıktır. Çocuk istismarında da bununla karşılaşıyoruz. Çocuğun gelişim sürecinde bir yetişkinden etkilenmesi, ondan ilgi beklemesi; davranışın istismar olduğu gerçeğini değiştirmiyor. ‘Ama o da mektup yazmış!” gibi söylemleri bırakmak lazım. Olayı çocuk başlatmış olsa bile sınır çizmesi gereken, davranışın uygun olmadığını belirtmesi gereken yetişkinin kendisi. Çocuğun şikayetinin olmaması önemli değil, bu şikayetin yapılması gerekiyor ki o kişi de başkalarını istismar etmesin” dedi.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar