Dünya ısınmaya devam ederken, zengin ülkeler ile yoksul ülkeler arasındaki eşitsizlikler derinleşiyor. Ön plana çıkan bu konu, Birleşmiş Milletler tarafından Mısır’ın Sharm El-Sheik kentinde düzenlenen 27’nci İklim Değişikliği Zirvesi’nde (COP27) müzakere ediliyor. Doğal afetler ve eriyen buzullar hakkında karşılaştığımız tekrar eden iklim değişikliği olaylarında, sosyal eşitsizlik unsuru sıklıkla unutulan ve göz ardı edilen bir konu.
Dünya ısınmaya devam ederken, zengin ülkeler ile yoksul ülkeler arasındaki eşitsizlikler derinleşiyor. Ön plana çıkan bu konu, Birleşmiş Milletler tarafından Mısır’ın Sharm El-Sheik kentinde düzenlenen 27’nci İklim Değişikliği Zirvesi’nde (COP27) müzakere ediliyor.
Doğal afetler ve eriyen buzullar hakkında karşılaştığımız tekrar eden iklim değişikliği olaylarında, sosyal eşitsizlik unsuru sıklıkla unutulan ve göz ardı edilen bir konu.
Sera gazı emisyonlarının önemli miktarı daha az sayıda olan zengin ülkelerin faaliyetlerinden kaynaklanırken, iklim değişikliğinin fiziksel etkileri çok daha küçük karbon ayak izine sahip yoksul ülkeler tarafından yıllardır orantısız bir şekilde hissediliyor.
Küresel nüfusun sadece yüzde 12’sini oluşturan ABD, Kanada, Batı Avrupa’nın çoğu ve Japonya dahil 23 zengin ülkeden oluşan zümrenin, atmosfere salınan sera gazlarının yüzde 50’sinden sorumlu olduğu rakamlar tarafından doğrulanıyor. Öte yandan, en az 150 ülke emisyonların diğer yarısından sorumlu olduğu ortaya kondu.
İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini yoksul devletler en ağır şekilde hissediyor
Yoksul uluslar üzerindeki etkiler iki yönlü olarak ortaya çıkıyor Birincisi, doğal afet meydana geldiğinde, krizin üstesinden gelmek için fon ve altyapı açısından daha az donanıma sahip olmaları gerekiyor. İkinci olarak, ülkelerin çoğunluğunu oluşturan az gelişmiş ulusları temsil eden ‘’Küresel Güney’’ ülkeleri, bulundukları coğrafyalar nedeniyle değişen hava olaylarından kaynaklanan aşırılıklarla mücadele etmek zorunda kalıyor.
Bu eşitsizliği gidermek amacıyla, yıllardır olumsuz etkilenen yoksul ulusların kayıplarını telafi edici tazminatların ödenmesi için geçtiğimiz yıllarda çağrılar yapıldı. Ancak varlıklı ülkeler, bu taleplere göstermelik bir tavır sergileyerek, önemsiyormuş gibi göründüler.
2009 yılında Kopenhag’da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde (COP15), zengin ülkelerden oluşan bir grup, daha az şanslı olanlara 100 milyar dolar değerinde tazminat taahhüdünde bulunmasına rağmen, bu söz yerine getirilmedi. Geçtiğimiz yıl Glasgow’da gerçekleştirilen COP 26 Zirvesi’nde, ev sahibi olan İskoçya Hükümeti, iklim değişikliği eşitsizliğini ele almayı taahhüt eden tek zengin ülke olarak öne çıktı ancak, 2,2 milyon dolar gibi çok yetersiz bir rakam teklif etti.
Gelişen fikir birliği
Bu yıl Mısır’da düzenlenen COP27 Zirvesi, genel eğilimin nihayet değişmeye başladığına dair görüntüye sahne oluyor. Birinci gösterge olarak, daha az şanslı olan yoksul ülkelerin temsilcileri tazminat çağrılarında haklarını daha fazla savunan bir tavır sergiliyor.
Afrika Birliği, kıtanın iklim değişikliği ile mücadelesine damgasını vuran ‘’özel ihtiyaçlar ve özel koşullar’’a dikkat çekiyor.
Zengin ülkeler nihayetinde çağrılara kulak vermeye başladı. İskoçya 5,7 milyon dolar daha taahhüt ederken, İrlanda 10 milyon dolar ve Avusturya 50 milyon dolar ödemeyi vaat etti.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bu konuyu gündeme almanın tam zamanı olduğunu söyledi. Avrupalılar adım atmaya hazırken, dünyanın en büyük kirleticisi olan Amerika Birleşik Devletleri konuyu hala reddediyor gibi bir tutum sergiliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa dışındaki zengin ülkelere seslenerek ‘’adil paylarını ödemeleri gerektiğini’’ hatırlattı ve bu konuda baskı yapılması gerektiğini söyledi.
Amerika Birleşik Devletleri konu ile ilgili müzakerelere açık olduğunu belirtirken, herhangi bir taahhütte bulunmadı.
Kaynak:
https://sustainabilitymag.com/sustainability/cop27-the-history-behind-climate-change-compensation