Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) onayıyla Akdeniz, 1 Mayıs 2025 itibarıyla Emisyon Kontrol Alanı (ECA) oldu. Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyılarını da kapsayan ECA, Çanakkale Boğazı girişinde son buluyor. Ağır fosil yakıtlar yakan gemiler, hava kirliliğinin en önemli kaynakları arasında yer alıyor. 1 Mayıs 2025 itibarıyla yürürlüğe giren yeni uygulama ile birlikte, Akdeniz’den geçecek tüm gemilerin
Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) onayıyla Akdeniz, 1 Mayıs 2025 itibarıyla Emisyon Kontrol Alanı (ECA) oldu. Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyılarını da kapsayan ECA, Çanakkale Boğazı girişinde son buluyor.
Ağır fosil yakıtlar yakan gemiler, hava kirliliğinin en önemli kaynakları arasında yer alıyor. 1 Mayıs 2025 itibarıyla yürürlüğe giren yeni uygulama ile birlikte, Akdeniz’den geçecek tüm gemilerin daha az kirletici içeren yakıtlar kullanması zorunlu hale geldi.
Bir deniz bölgesinin ECA ilan edilmesi, o bölgeden geçen gemilerin kullandığı yakıtların ve motorların denetlenmesini, neden oldukları hava kirliliğinin ise sınırlandırılmasını öngörüyor. Bundan böyle, yalnızca standart yakıtlara göre yüzde 80 daha az kükürt içeren yakıt kullanan gemilerin Akdeniz’den geçişine izin verilecek.
Konuya ilişkin açıklama yapan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Bilgili, düşük kükürtlü yakıtların, solunduğunda akciğerlere yapışan ve kan dolaşımına karışabilen parçacıklı maddelerde önemli ölçüde azalma sağlanacağını vurguladı.
‘’Ege ve Akdeniz’deki gemicilik kaynaklı hava kirliliğinde yüzde 80’lik bir azalma bekliyoruz’’ değerlendirmesini yapan Bilgili, uygulamanın Çanakkale Boğazı girişinde son bulduğunu hatırlatarak, Marmara Bölgesi’nde aynı etkinin görülmesinin mümkün olmadığını ifade etti.
Bilgili, Türk Boğazlar Sistemi hakkında IMO nezdinde alınacak herhangi bir kararın, Türkiye’nin iç sularını uluslararası denetime açmak anlamına gelebileceğine dikkat çekerek, bu nedenle böyle bir adımın istenmediğini belirtti.
‘’Denizcilik emisyonlarını iki sınıfta incelemek lazım. Bunlardan biri sera gazı emsiyonları, diğeri ise hava kirleticiler’’ diyen Bilgili şu açıklamaları yaptı:
‘’Gemi kaynaklı emisyonlar; iklimimizi değiştiren, küresel ısınmaya yol açan sera gazlarından üçünü kapsıyor: karbondioksit, metan ve nitröz oksit. Tabii ki bunlardan en bilineni karbondioksit. Metan, küresel ısınmaya karbondioksitten 28 kat, nitröz oksit ise 265 kat daha fazla etki yapar. Fakat bu emisyonlar daha az olduğu için biz de onlara daha az odaklanıyoruz.
Hava kirleticileri ise temelde dörde ayırabiliriz. Bunlardan biri, doğrudan yakılan yakıtın içerisindeki kükürtten gelen oksitler. İkincisi, havadaki azot ile oksijenin karşıması sonucunda oluşan azot oksitler. Üçüncüsü, bilimsel olarak ‘duman’ diye tanımladığımız parçacıklı maddeler. Bunlar çok küçük, soluyabileceğimiz, soluduğumuzda akciğerlerimize yapışan ve kan dolaşımımıza karışabilen partiküller. Sonuncusu ise ‘siyah karbon’ dediğimiz, bir çeşit eksik yanma ürünü. Çeşitli sebeplerden dolayı yakıtı tam yakamadığımızda, küçük yakıt parçacıkları havaya karışıyor.’’
‘‘Küresel olarak baktığımızda da ECA bölgelerinin sayısının arttığını görüyoruz. Kanada’nın ve Norveç’in Arktik kıyıları, ECA bölgesi olarak kabul edildi; Mart 2026’da yürürlüğe girecek. Şimdi ise Grönland’dan Cebelitarık Boğazı’na kadar uzanan, Kuzeydoğu Atlantik bölgesi – yani İzlanda, Grönland, İrlanda ile Fransa’nın, İspanya’nın ve Portekiz’in Atlantik kıyılarının ECA ilan edilmesi onaylandı. Böylelikle Avrupa’nın hemen hemen her tarafı ECA olmuş oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida bölgesinden Süveyş Kanalı’na kadar geniş yay şeklindeki bir alan, ECA’ya dönüşmüş durumda.’’