Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) raporu, etkin su yönetiminin iklim dayanıklılığının anahtarı olduğunu ortaya koyuyor. WEF ile Boston Consulting Group’un (BCG) iş birliğiyle hazırlanan ‘’Su Yoluyla Uyum: Dayanıklılık ve Büyümeye Giden Yol’’ başlıklı raporu, iklim değişikliği karşısında suyun stratejik önemine dikkat çekiyor. Suyun, risklere açık bir kaynak olmasının yanı sıra, iklim uyumunu destekleyen en kritik unsur
Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) raporu, etkin su yönetiminin iklim dayanıklılığının anahtarı olduğunu ortaya koyuyor.
WEF ile Boston Consulting Group’un (BCG) iş birliğiyle hazırlanan ‘’Su Yoluyla Uyum: Dayanıklılık ve Büyümeye Giden Yol’’ başlıklı raporu, iklim değişikliği karşısında suyun stratejik önemine dikkat çekiyor. Suyun, risklere açık bir kaynak olmasının yanı sıra, iklim uyumunu destekleyen en kritik unsur olduğu raporda öne çıkıyor.
İklim değişikliğinin etkileri giderek şiddetleniyor. 1990’lardan bu yana sel, kuraklık, fırtına ve sıcak hava dalgaları gibi aşırı hava olaylarının sayısı yaklaşık beş kat arttı ve trilyonlarca dolarlık ekonomik kayba yol açtı.
Rapor, krizlerin büyük kısmının doğrudan suyla ilişkili olduğuna dikkat çekiyor. Azalan su kaynakları, artan taşkınlar ve tarımsal kayıplar toplumları ve ekonomileri daha kırılgan hale getiriyor.
Suyun doğru yönetimi, iklim risklerini azaltırken ekonomik büyümeye de katkı sunuyor.Tarım, sanayi, enerji ve şehirler için suya dayalı çözümlerin aynı anda fayda yaratabileceği ortaya konuyor.
Rapor, farklı sektörlerde su temelli çözümlerin faydalarına da dikkat çekiyor. Sanayide geri dönüştürülmüş su kullanımı maliyetleri düşürürken, tarımda akıllı sulama sistemleri verimliliği artırıyor ve su tüketimini azaltıyor. Kentlerde ise yeşil altyapı projeleri sel riskini azaltmanın yanı sıra yaşam kalitesini yükseltiyor.
Bölge olarak Güneydoğu Asya’ya odaklanan raporda, bölgenin yüksek nüfus yoğunluğu, tarıma bağımlılığı ve kıyı şehirlerinin kırılganlığı nedeniyle en riskli alanlardan biri arasında yer aldığı belirtiliyor. Bununla birlikte su odaklı uyum projeleriyle büyük ekonomik fırsatların da yaratılabileceği vurgulanıyor.
Türkiye ise su stresi yaşayan ülkelerden biri olması ve kuraklık ile sel gibi afetlerle giderek daha fazla karşı karşıya kalması nedeniyle rapordaki bulgular açısından kritik bir konumda yer alıyor.
Rapora göre Türkiye, su ve iklim uyumunda örnek bir uygulama ile öne çıkıyor. Büyük Menderes Havzası’nda yürütülen “Su Sorumluluğu ve Temiz Üretim Destek Programı”, bölgedeki tekstil sanayisinde su verimliliği, geri dönüşüm ve döngüsel üretim modeli olarak gösteriliyor.
Büyük Menderes Havzası, Türkiye’nin en önemli tarım ve sanayi bölgelerinden biri arasında yer alıyor. Denizli, ev tekstili ihracatının yüzde 60’ını karşılarken; Aydın, Türkiye’nin pamuk üretiminde yüzde 14’lük paya sahip. Ancak yoğun su kullanımı, sanayi kaynaklı kirlilik ve azalan yeraltı suyu seviyeleri havzanın su güvenliğini tehdit ediyor.
Program kapsamında tekstil sektöründe temiz üretim farkındalığını artırmak için pilot projeler geliştirildi. 2018’den itibaren 30’dan fazla tekstil şirketine eğitim verildi, “Temiz Üretim Rehberi” hazırlandı. 14 şirkette yapılan fizibilite çalışmaları, temiz üretim teknolojilerinin ekonomik olarak da uygulanabilir olduğunu gösterdi.
Su yatırımları iklim risklerini azaltıyor ve ekonomiye katkı sağlıyor
İklim değişikliğinin etkilerinin yaklaşık %90’ı suyla doğrudan ilişkili. Artan sıcaklıklar barajları boşaltıyor, yükselen denizler tatlı su kaynaklarını tuzlanmaya zorluyor, şiddetli yağış ve fırtınalar ise kanalizasyon ve atık su sistemlerini tehlikeye atıyor.
Rapor, bu çerçevede “Su Yoluyla Uyum” (Adaptation through Water, AtW) yaklaşımını öneriyor. AtW, doğal veya mühendislik temelli su döngülerine müdahale ederek iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmayı amaçlıyor. Böylece toplumların ve ekonomilerin dayanıklılığı güçlendirilebiliyor.
AtW yaklaşımı için dört temel hedefe odaklanıyor:
1. Altyapıların ve işletmelerin su kaynaklı afetlerden minimum düzeyde etkilenmesi,
2. Alternatif su kaynaklarının geliştirilmesi, su kullanım verimliliğinin artırılması ve su döngüsüne bütüncül bir bakış,
3. Sermayenin uyum projelerine yönlendirilmesi için yeni finansman araçlarının oluşturulması,
4. Yapay zekâ, ileri veri analitiği ve yeni teknolojilerle su yönetiminde yenilikçi çözümler üretilmesi.
Rapor, harekete geçilmediği sürece oluşacak maliyetlerin her geçen gün daha da arttığına dikkat çekiyor. Gerekli adımlar ertelendikçe maliyetler yükseliyor ve uygulanabilir çözümlerin hayata geçirilmesi zorlaşıyor.