İklim değişikliği: Son 50 yıl ve gelecek 50 yıl

İklim değişikliği: Son 50 yıl ve gelecek 50 yıl

İklim değişikliği, gelecekte karşılaşılması muhtemel bir çevresel tehdit olarak değil, günümüzde etkileri açıkça gözlemlenebilen küresel bir kriz olarak değerlendiriliyor. Özellikle son 50 yıllık dönemde (1975–2025), insan faaliyetlerinin doğrudan etkisiyle Dünya’nın iklim sistemi önemli ölçüde değişikliğe uğradı. Fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma ve sanayileşme gibi etmenler, küresel sıcaklıkların artmasına; bununla birlikte aşırı hava olaylarının sıklığında ve şiddetinde belirgin bir yükselişe neden oldu.

2025 yılı itibarıyla yayımlanan güncel bilimsel veriler, önümüzdeki 50 yıla dair iklimsel projeksiyonların son derece endişe verici olduğunu ortaya koyuyor. 

Bu makale, 1975 yılından bu yana iklimde meydana gelen değişimleri, önümüzdeki 50 yıl (2025–2075) için öngörülen gelişmeleri ve olası bir felaketi önlemek için alınması gereken önlemleri kapsamlı bir şekilde incelemeyi amaçlıyor.

1.Küresel sıcaklığın değişimi (1975-2025) ve 2025-2075 dönemi için projeksiyonlar

1975–2025 yılları arasında küresel sıcaklıklarda belirgin bir artış gözlemlendi. Bu dönemde, başta fosil yakıt kullanımı olmak üzere insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının hızla artması, atmosferdeki ısının tutulmasına ve dolayısıyla küresel ısınmaya yol açtı. Uydu verileri, yer istasyonları ve okyanus ölçümleriyle desteklenen çok sayıda bilimsel çalışma, 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren ortalama yüzey sıcaklıklarında yaklaşık 1°C’lik bir artış olduğunu gösteriyor.

Bu yükseliş, kutup buzullarının erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesi ve aşırı hava olaylarının sıklık ve şiddetinde artış gibi ciddi çevresel sonuçlara neden oldu. Bilimsel modeller kullanılarak yapılan projeksiyonlar, 2025–2075 döneminde sera gazı emisyonlarının mevcut eğilimlerle devam etmesi durumunda, küresel sıcaklık artışının 2°C’nin üzerine çıkabileceğini öngörüyor.

Sanayi öncesi dönem (1880–1900) ile karşılaştırıldığında, küresel ortalama sıcaklık yaklaşık 1.2°C arttı. Bu artışın büyük çoğunluğu 1975 yılından sonra gerçekleşti. İnsan faaliyetleri, özellikle fosil yakıtların kullanımı ve ormansızlaşma, atmosferde sera gazı birikimine yol açarak bu sıcaklık artışının başlıca nedeni oldu.

Son on yıl (2015-2025), kaydedilen en sıcak dönem oldu, 2023 ve 2024 yılları ise küresel sıcaklık rekorları kırıldı. Kuzey Kutbu’nda yaşanan ısınma hızı, küresel ortalama sıcaklık artışının yaklaşık üç katı olup, buzulların erime sürecini önemli ölçüde hızlandırıyor.

Gelecek 50 yıl: İki olası senaryo

Emisyonlar mevcut hızla devam ederse, 2075 yılına kadar sıcaklıklar 2,5-3C derece artacak; bu durum felaket boyutunda sıcak hava dalgaları, gıda kıtlıkları ve ekosistem çöküşlerine yol açacak. Ayrıca, 2050 yılına kadar Kuzey Kutbu’nun yazları buzsuz hale gelebileceği öngörülüyor.

2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşılması durumunda (Paris Anlaşması hedefi), küresel ısınmanın 1,5-2C derece aralığında durması ve en ağır etkilerin önlenmesi mümkün olabilir.

Önemli gerçek: Her 0,5C derecelik sıcaklık artışı, kuraklıkları, fırtınaları ve deniz seviyesindeki yükselmeyi önemli ölçüde şiddetlendirebilir.

2. İklim değişikliğinin başlıca sonuçları (1975-2025) ve gelecekteki şiddetlenme (2025-2050)

Gözlemlenen etkiler (1975-2025)

·      Aşırı hava olayları: Sıcak denizler nedeniyle kasırgaların şiddeti yüzde 15-30 arttı. 1970’lerden bu yana sıcak hava dalgaları 5 kat daha sık görüldü.

·      Grönland, 1975’ten bu yana yaklaşık 5 bin gigaton buz kaybetti ve bu durum deniz seviyelerinde 13 milimetrelik bir yükselmeye yol açtı. Küresel deniz seviyeleri ise 1900 yılından bu yana 20 santimetre arttı ve 1990’dan sonra bu artış hızlandı.

·      Ekosistem çöküşü: 1980 yılından bu yana mercan resiflerinin %50’si, beyazlamaya bağlı olarak öldü. Ayrıca, 1980’lerden bu yana orman yangınlarının sıklığı iki katına çıktı.

Gelecekteki şiddetlenme (2025-2075)

2075 yılına kadar herhangi bir önlem alınmazsa, deniz seviyeleri 30-70 santimetre arasında yükselebilir ve 250 milyon kişinin yer değiştirmesine yol açabilir. Akdeniz, ABD’nin güneybatısı ve Amazon bölgesinde kuraklıklar onlarca yıl sürebilir. Tropikal bölgelerde tarımsal verim %20-30 oranında azalabilir ve bu durum gıda krizlerini tetikleyebilir.

Önemli gerçek: 2075 yılına kadar harekete geçilmemesi durumunda, ekonomik maliyetin yıllık küresel GSYH’nın yüzde 5-10’una ulaşabileceği tahmin ediliyor.

3. Karbondioksit ve sera gazalarındaki artışlar (1975-2025) ile gelecekteki iklim istikrarı

Sera gazlarındaki tarihsel artış:

·      Karbondioksit seviyesi 1975 yılında 330 ppm iken, 2025’te 425 ppm’e yükseldi; bu değer son 3 milyon yılın en yüksek seviyesi.

·      Metan seviyesi, 1750 yılından bu yana yüzde 150 artış gösterdi; bu artışta hayvancılık, fosil yakıt kullanımı ve donmuş toprakların (permafrost) çözülmesi etkili oldu.

·      Azot Oksit seviyesi yüzde 20 oranında arttı, bu artışın büyük kısmı tarım faaliyetlerinden kaynaklandı. 

Gelecekteki iklim istikrarı için çıkarımlar:

·      Mevcut sera gazı salım hızları devam ettiği takdirde, karbondioksit konsantrasyonu 2075 yılına kadar 550 ppm’in üzerine çıkarak, 3-4C derece kalıcı bir sıcaklık artışını tetikleyebilir.

·      Risk altındaki kritik eşik noktaları: Amazon yağmur ormanlarının yok olması ve savanna ekosistemine dönüşmesi, permafrost tabakasının çökmesi sonucu milyarlarca ton metanın atmosfere salınması ve Atlantik Okyanusu akıntılarının yavaşlamasıyla küresel iklim sisteminin bozulması.

Önemli gerçek: Emisyonlar bugün tamamen durdurulsa bile, iklim sistemindeki gecikmeli etkiler nedeniyle küresel ısınma onlarca yıl boyunca devam edecek.

4. En yüksek risk altındaki bölgeler ve ekosistemler (2025-2075)

·      Kıyı kentleri üzerindeki (Miami, Şanghay, Mumbai, Lagos) tehditler: Deniz seviyesinin yükselmesi, fırtına kaynaklı su baskınları ve tuzlu suyun yeraltı su kaynaklarına sızması.

·      Arktik ve Subarktik bölgeler üzerindeki tehditler: Buzulların erimesi ve altyapıların çökmesi (örneğin, Alaska’daki permafrost zemin üzerine inşa edilmiş yollar).

·      Küçük Ada Devletleri (Maldivler, Tuvalu, Marshall Adaları) üzerindeki tehdit: Deniz seviyesinin yükselmesine bağlı olarak tamamen sular altında kalma riski (varoluşsal tehdit).

·      Sahel Bölgesi ve Orta Doğu üzerindeki tehditler: Çölleşme, su kıtlığı ve kaynaklar üzerindeki rekabete bağlı çatışmalar.

Çöküş riski altındaki ekosistemler

·      Mercan resifleri: Küresel sıcaklık artışının 1,5C dereceye ulaşması durumunda, 2050 yılına kadar mercan resiflerinin yüzde 90’ı yok olabilir.

·      Amazon yağmur ormanları: Sıcaklık artışı 2C dereceye ulaştığında, Amazon’un yüzde 40’ı savanna ekosistemine dönüşebilir.

·      Alpin Ekosistemleri: Dağlık bölgelerde yaşayan türlerin yüzde 50’si yok olma riski altında.

Önemli gerçek: 2075 yılına kadar her 10 türden 1’i yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.

5. Önümüzdeki 10-20 yılda atılması gereken kritik adımlar

·      Kömür ve petrolün kullanımından kademeli olarak vazgeçilerek, güneş, rüzgar ve nükleer enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması gerekiyor. Ayrıca, elektrikli araçların 2035 yılına kadar ulaşım sektöründe öncelikli hale gelmesi zorunlu.

·      Karbon giderimi ve doğal çözüm yöntemleri: 1 milyar hektar ormanın yeniden ağaçlandırılması, küresel karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 25’inin emilimine katkı sağlayabilir. Bunun yanı sıra, Doğrudan Hava Yakalama (Direct Air Capture-DAC) teknolojisinin etkin ve geniş ölçekli uygulanması kritik önem taşıyor.

·      İklime uyum sağlama: Taşkınlara karşı dayanıklı altyapılar inşa edilmeli, kuraklığa dirençli tarım ürünleri geliştirilerek tarımsal sürdürülebilirlik sağlanmalı ve şehirler iklim risklerine karşı dayanıklı şekilde tasarlanmalı. Ayrıca, aşırı hava olaylarına karşı erken uyarı sistemlerinin kurulması, risk yönetiminde kritik bir rol oynuyor.

·      Küresel politika ve finansal dönüşümler: Karbon emisyonlarının fiyatlandırılmasına yönelik daha katı ve etkin politikalar hayata geçirilmeli. Buna örnek olarak Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) gösterilebilir. Ayrıca, fosil yakıt sübvansiyonları yılda 5 trilyon dolar tutarında azaltılarak, bu kaynaklar yeşil enerji yatırımlarına ve sürdürülebilir kalkınmaya yönlendirilebilir.

Önemli gerçek: İklim eylemlerinin 10 yıl ertelenmesi, uyum maliyetlerinde iki kat artışa yol açabilir. 

Geçtiğimiz 50 yıl (1975–2025), insanlığın Dünya iklimini ne denli sarsabileceğini açıkça gösterdi. Şimdi ise önümüzdeki 50 yıl (2025–2075), ya felaketi önleyip geleceğimizi kurtaracağımız ya da geri dönülmez bir yıkımın eşiğine sürükleneceğimiz dönemin başlangıcı olacak.

Bilim dünyası net bir şekilde uyarıyor: Geleceğimizi korumanın tek yolu, derhal ve güçlü adımlar atmaktan geçiyor.

Kaynak:

https://www.linkedin.com/pulse/climate-change-last-50-years-vs-next-hasnain-rafiq-tuy5f?trackingId=6Kb342qDM5K8sjYMUvlBaw%3D%3D&lipi=urn%3Ali%3Apage%3Ad_flagship3_groups_entity%3BHeN1bSvpTGe4iJGMuvEi1g%3D%3D

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar