İklim değişikliğinin etkileri yalnızca eriyen buzullar, artan sıcaklıklar ya da aşırı hava olaylarıyla sınırlı değil. Bilim insanları, hayvanların davranışlarında ve fizyolojilerinde gözlemlenen değişimlerin, iklim krizine dair güçlü sinyaller verdiğini söylüyor. İnsanlık, binlerce yıl boyunca doğayı bir pusula gibi kullandı; yaklaşan felaketleri, mevsim dönüşlerini ya da bereketli zamanları hayvanların hareketlerinden, bitkilerin tavırlarından okumaya çalıştı. Günümüz bilim
İklim değişikliğinin etkileri yalnızca eriyen buzullar, artan sıcaklıklar ya da aşırı hava olaylarıyla sınırlı değil. Bilim insanları, hayvanların davranışlarında ve fizyolojilerinde gözlemlenen değişimlerin, iklim krizine dair güçlü sinyaller verdiğini söylüyor.
İnsanlık, binlerce yıl boyunca doğayı bir pusula gibi kullandı; yaklaşan felaketleri, mevsim dönüşlerini ya da bereketli zamanları hayvanların hareketlerinden, bitkilerin tavırlarından okumaya çalıştı. Günümüz bilim insanları da aynı yolu izleyerek iklim kaynaklı değişimlere anlam yüklemeye çalışıyor; çünkü değişen dünya önce onların davranışlarında kendini belli ediyor
Bilimsel araştırmalar genellikle üç farklı yoldan ilerliyor: İlki, hayvanların çiftleşme düzenleri ya da çıkardıkları sesler gibi davranışlarında gözlemlenen değişimleri incelemek. İkincisi, iklim deişikliğine uyum sağlama çabasıyla bedenlerinde, özellikle gagalar ve yüzgeçler gibi uzuvlarında meydana gelen fiziksel değişikleri mercek altına almak. Üçüncüsü ise, hayvanları doğanın veri toplayıcıları olarak kullanmak ve onların yardımıyla iklim krizine dair daha doğru ve kapsamlı veriler elde etmeye çalışmak.
Bilim insanları, yapay zeka gibi yeni teknolojilerin desteğiyle büyük veri yığınlarını analiz ederek önemli bilgilere ulaşıyor. Bu bulgular, doğanın hızla değiştiğini ve insanlığın doğayla ne kadar içi içe olduğunu gözler önüne seriyor ve önümüzde aşılması gereken büyük zorluklar olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Kuyrukların gelişimine dair yeni anlatımlar
Hayvanlar, varlıklarını sürdürülebilmek için her zaman değişime ayak uydurmak zorunda kaldı. Bunu başaramayanlar tarih sahnesinden silindi. Türlerin yok olma hızı alarm veriyor: Bu oran doğal yok oluş hızının bin ila 10 bin katı arasında.
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) 1970 ile 2020 yılları arasında izlenen vahşi yaşam popülasyonlarının ortalama büyüklüğünde yüzde 73’lük dramatik bir azalma olduğunu açıkladı. Günümüzde amfibi türlerinin yaklaşık üçte biri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Dünya genelinde 550 memeli türü nesli tükenme tehdidi altında; bunlardan 235’i ise kritik düzeyde risk altında.
Kitlesel yok oluşlar, hayvanların evirm geçirmesine neden olabiliyor; çünkü yaşadıkları bölgeler öylesine hızlı değişiyor ki, hem hayvanlar hem de bitkiler, yok olan türlerin ardından ortaya çıkan yeni yaşam alanlarına uyum sağlamak zorunda kalıyor.
Uyum yeteneği yüksek olan hayvanların hayatta kalma şansı çok daha fazla. Bu nedenle, iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkabilmek için pek çok hayvan fizyolojik değişim geçiriyor.
En yaygın değişimler hayvanların uzuvlarında görülüyor. Hayvanlar, genellikle tüy veya kürk bulunmayan vücut bölgelerini ısı düzenlemesi için kullanıyor. Örneğin, orman farelerinin kuyrukları uzamaya başlarken, vücut ısılarını gagalarıyla dengeleyen kuşlarda daha büyük gagalar gelişiyor. Benzer şekilde, yarasaların kanat açıklıkları ve fillerin kulakları da giderek büyüyor.
Bu değişimlerin ardında basit bir fizik kuralı yatıyor: Yüzey alanı arttıkça hayvanların vücut ısılarını dışarı atması kolaylaşıyor. Dolayısıyla, kuyruk, kulak, gaga gibi bazı uzuvlar büyürken, vücutlar küçülüyor; bu da ısı kaybını hızlandırıyor. Ayrıca hayvanlar serin kalmak ve kamufle olmak için renklerini açıyor. Ancak küçülme, besin kıtlığı nedeniyle büyümenin gerilemesi anlamına da gelebiliyor.
Hayvanların uyum sağlaması olumlu bir durum gibi görünmesine rağmen, bu süreç yeni sorunlar yaratabilir. Örneğin, daha büyük gagalar beslenmeyi zorlaştırıyor. Bilim insanları, bu hızlı değişimin sınırlarını ve etkilerini yakından takip ediyor.
Yeni tehlike habercisi
Bilim insanları, tarihsel verilerde önemli boşluklar olduğunu kabul ediyor. Uydular, hava durumu istasyonları ve okyanus şamandıralarının yanı sıra, özellikle uzak ve veri akışının sınırlı olduğu bölgelerde farklı yöntemlere ihtiyaç duyuluyor.
Bunlardan biri, hayvanlara takılan sensörler. Bu teknolojiyle, hayvanlar günümüzün felaket habercileri gibi davranarak insanları yaklaşan krizler konusunda uyarmada kritik bir rol üstleniyor. İklim ve ekosistemlerin değişimi hakkında çok daha detaylı ve güncel bilgiler elde ediliyor.
Doğa koruma çabalarını artırmak
Yakın zamana kadar hayvan davranışları, koruma çalışmalarının odağında değildi. Oysa farklı saatlerde sosyalleşme, avlanma ya da farklı yaşam alanları tercih etme gibi hayvan davranışlarını izlemek koruma çabalarının başarısını artırıyor.
Benzer şekilde, daha fazla veri toplamak ve koruma yöntemlerini bu verilere göre güncellemek, ekosistemlerin işleyişini daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor.
Hayvanlar, insan uyumuna da ilham kaynağı olabilir: Biyomimikri veya Biyomimetik olarak adlandırılan bu yaklaşım, doğadan öğrenerek yeni ürünler, mimari tasarımlar ve ekosistem planlamaları geliştirmeyi hedefliyor ve bu uygulama giderek yaygınlaşıyor.
Bütün bu bilgiler ışığından şimdi üzerimize düşen, hayvanların ve ekosistemlerin bize verdiği mesajları daha dikkatli dinleyerek, bu yıkımın en kötü etkilerini tersine çevirmek için daha fazla çaba sarf etmek.
Kaynak:
https://www.weforum.org/stories/2025/06/what-animals-tell-us-about-climate-change/