Türkiye’nin göllerinde mikroplastik tehdidi

Türkiye’nin göllerinde mikroplastik tehdidi

Türkiye’nin farklı bölgelerinde yer alan yedi gölde gerçekleştirdiği mikroplastik araştırması, ‘’koruma altında’’ sayılan doğa alanlarının dahi plastik tehdidinden muaf olmadığını ortaya koydu.

Araştırma sonucunda su örneklerinde ve su altındaki tortu katmanlarında yoğun plastik kirliliği saptandı. İncelenen göller arasında Artvin’deki Borçka Baraj Gölü, Borçka Karagöl ve Şavsat Karagöl; Elazığ’daki Hazar Gölü; Gümüşhane’deki Kürtün Baraj Gölü; Trabzon’daki Sera Gölü ve Uzungöl yer alıyor. Özellikle Borçka Baraj Gölü’nde her litre suda ortalama 0,69 adet mikroplastik tespit edilirken, Şavşat Karagöl sedimentte kilogram başına ortalama 344 mikroplastik parça ile başı çekti.

Şavşat Karagöl gibi su sirkülasyonu sınırlı olan göller, dış akışı bulunmadığı için sedimentte plastik brikimini daha yoğun yaşıyor. 

Suyun kimyası değişiyor

Mikroplastikler, plastiklerin çevresel etkilerini en görünmez ama en tehlikeli boyutuyla temsil ediyor. Çoğu 5 milimetreden küçük olan bu parçalar; plastik poşet, ambalaj ve tekstil ürünlerinden ayrıştıkları gibi, kozmetik ve temizlik ürünlerinde de bilinçli olarak kullanılan katkı maddeleri arasında yer alıyor. Araştırmaya göre, sudaki büyük çoğunluğu (%82,4) ‘’fragment’’ yani plastik parça formunda. Geri kalan %17’6’lık kısmı ise tekstil ürünlerinden kaynaklandığı düşünülen lif fomundaki mikroplastikler. 

Polimer türleri incelendiğinde hem su hem de sediment örneklerinde en sık rastlanan plastik türleri polietilen, polyester ve polipropilen. Bu maddeler gıda ambalajlarından plastik torbalar, spor giysilerinden balıkçı ekipmanlarına kadar birçok kaynaktan doğaya karışabiliyor.

Araştırma ekibinin başındaki Prof. Dr. Kenan Gedik’e göre göllerdeki mikroplastik yoğunluğunun ardında insan kaynaklı üç temel faktör var: Turizm, balıkçılık ve atık su deşarjları. Özellikle yaz aylarında turizm baskısına açık olan göller, çevrelerinde artan piknik faaliyetleriyle beraber ciddi miktarda plastik atığa maruz kalıyor. Buna ek olarak balıkçılık ekipmanlarının göllerde bıraktığı izler de mikroplastik kirliliğinde önemli bir paya sahip.

Derelerin çöp depolama alanı gibi kullanılmasına dikkat çeken Gedik, mikroplastiklerin su sistemlerine sızmasının hızlandığını belirtiyor.

Bu çalışma, Türkiye’de farklı coğrafi bölgelerde yer alan göllerde eş zamanlı olarak hem yüzey suyu hem de sediment örneklerini inceleyen nadir araştırmalardan biri. Hatta bu kapsamda, özellikle koruma altındaki doğal alanlarda gerçekleştirilen ilk geniş ölçekli araştırma olma özelliğini taşıyor.

Prof. Dr. Gedik’e göre, çalışmanın amacı sadece bilimsel veri üretmek değil; aynı zamanda çevre yönetimi ve su politikalarına katkı sunmak.

Temiz su giderek azalıyor

‘’Su doğada azalmıyor ama temiz su azalıyor’’ uyarısını yapan Gedik, Türkiye’nin kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı açısından Avrupa ülkelerinin çok gerisinde olduğunu söylüyor.

Birleşmiş Milletler’e göre 1.000 m³’ün altında suya sahip ülkeler “su fakiri” kategorisinde yer alıyor ve Türkiye bu sınıra tehlikeli şekilde yakın. Bu nedenle, sahip olunan tatlı su kaynaklarının mikroplastik gibi sinsi kirleticilerden korunması artık bir çevrecilik meselesi değil, bir yaşam mücadelesi!

Göller yalnızca doğa harikaları değil; aynı zamanda içme suyu kaynaklarımız, ekosistemlerimizin temel taşı ve gelecek kuşaklara bırakılacak birer yaşam alanı. 

Mikroplastik kirliliği konusunda geç kalınmadan atılacak adımlar, hem doğal hayatı hem de insan sağlığını korumanın en önemli güvencesi olacak.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar