Plastikler dayanıklı ve güçlü malzemeler olarak biliniyor. Bu da, kullanıldıkları süre boyunca harika bir özellik ancak çevre açısından aynı anlamı taşımıyor. Japonya’daki RIKEN Araştırma Merkezi’nde çalışan bilim insanları, kullanıldığında geleneksel plastikler kadar sağlam olan ancak tuzlu su ile temas ettiğinde bir gecede hızla çözünen çevre dostu bir malzeme geliştirdi. Üstelik bu yeni plastik geride mikroplastik
Plastikler dayanıklı ve güçlü malzemeler olarak biliniyor. Bu da, kullanıldıkları süre boyunca harika bir özellik ancak çevre açısından aynı anlamı taşımıyor.
Japonya’daki RIKEN Araştırma Merkezi’nde çalışan bilim insanları, kullanıldığında geleneksel plastikler kadar sağlam olan ancak tuzlu su ile temas ettiğinde bir gecede hızla çözünen çevre dostu bir malzeme geliştirdi. Üstelik bu yeni plastik geride mikroplastik bırakmıyor.
Plastiklerin avantajı, moleküllerini bir arada tutan güçlü kimyasal bağlarla yapılmış olmaları ve bu da onların yıllarca bozulmadan kalabilmelerini sağlıyor. Bu dayanıklılık, onların vazgeçilmez olmasına neden oluyor. Son derece sağlam, uzun ömürlü oldukları için ambalajdan oyuncaklara kadar her alanda kullanılıyor.
Ancak bu güçlü kimyasal bağlar, bir plastik ürünün kullanım ömrü sona erdikten sonra sorun haline geliyor. Özellikle tek kullanımlık bardak, şişe, tabak gibi ürünler çözülmeden on yıllar hatta yüzyıllar çöplüklerde ve çevrede çözünmeden kalıyor. Çözündüğünde de, doğal dünyadaki her köşede, hatta vücudumuzun içinde bile bulunan mikroplastik parçacıklarını oluşturuyor. Bu parçacıklar, sağlık üzerinde yeni yeni anlamaya başladığımız hasarlara neden oluyor.
Çözümün moleküllerde saklı olduğunu fark eden RIKEN araştırmacıları, geri dönüşütürülebilir bağlarla birbirine tutunan supramoleküler polimerler üzerine çalışarak günlük kullanıma uygun, ancak denize karıştığında doğayla uyum içinde olan bir malzeme geliştirdi. Bu yeni malzeme, yaygın bir gıda katkı maddesi olan sodyum hekzametafosfat ve gübrelerde kullanılan guanidinium iyonları ile oluşturuldu.
Bu iki bileşik su ile karıştırıldığında, önce yapışkan viskoz bir maddeye dönüşüyor; kurutulduğunda ise katı plastik benzeri bir yapı elde ediliyor.
Sonuç olarak ekip, bu malzemenin kullanım sonrasında geleneksel plastik kadar güçlü olduğunu, yanmaz, renksiz ve şeffaf olduğunu keşfetti. Ancak aynı malzeme tuzlu suya batırıldığında, yaklaşık sekiz buçuk saat içinde çözülüyor ve tamamen yok oluyor.
En dikkat çeken noktalardan biri de bu plastikler çözüldüğünde geriye zararlı mikroplastiklerin kalmaması. Tam tersine, çözünme sonucunda bitkiler ve mikroorganizmalar tarafından kullanılabilen azot ve fosfor gibi besin maddeleri açığa çıkıyor. Ancak araştırmacılar, bu elementlerin doğaya kontrolsüzce salınmasının başka sorunlara yol açabileceği konusunda uyarıyor.Bu nedenle, üretilen malzemenin özel tesislerde geri dönüştürülerek içerdiği değerli maddelerin tekrar kazanılmasını öneriyor.
Malzemenin zayıf noktası ise istemeden tuzlu suya temas ederse erkenden çözünmesi. Ancak bu risk, malzemenin üzerine uygulanan özel hidrofobik kaplama sayesinde kontrol altına alındı. Koruyucu yüzey, tuzlu suyun içeri sızmasını önlüyor.
Yeni teknolojinin günlük kullanımda yer bulması şimdilik pek gerçekçi değil. Ancak bu geliştirme, plastik atık sorununa karşı atılmış önemli bir adım.
Japon bilim insanları tarafından geliştirilen çevre dostu plastik, doğa ile uyumlu üretim anlayışına geçişin en güzel örneklerinden biri olarak gelecek nesillere daha temiz ve sağlıklı bir ekosistem bırakmak adına umut vaat ediyor.