15 Dakikalık Şehir konsepti (15-minute city), tüm sakinlerin günlük ihtiyaçlarını karşılayacak yerlere yürüyerek, bisikletle veya toplu taşım kullanarak en fazla 15 dakika içinde ulaşabilmesini amaçlayan bir yaklaşım. Bu düşünceyi destekleyenlere göre, kentsel alanlarda bu tür ulaşım seçeneklerinin geliştirilmesi insanların sağlığını iyileştirebilir, emisyonlarını azaltabilir ve topluluk içi etkileşimi artırabilir. Bazı şehir planlamacılar, en iyi yaklaşımın 15 dakikalık şehirleri
15 Dakikalık Şehir konsepti (15-minute city), tüm sakinlerin günlük ihtiyaçlarını karşılayacak yerlere yürüyerek, bisikletle veya toplu taşım kullanarak en fazla 15 dakika içinde ulaşabilmesini amaçlayan bir yaklaşım. Bu düşünceyi destekleyenlere göre, kentsel alanlarda bu tür ulaşım seçeneklerinin geliştirilmesi insanların sağlığını iyileştirebilir, emisyonlarını azaltabilir ve topluluk içi etkileşimi artırabilir.
Bazı şehir planlamacılar, en iyi yaklaşımın 15 dakikalık şehirleri sıfırdan inşa etmek olduğunu düşünüyor. Bu yöntem, altyapı eksikliklerinden kaynaklanan birçok engeli aşmayı mümkün kılsa da, her zaman uygulanabilir bir seçenek değil.
Daha pratik bir çözüm, açık potansiyele sahip ancak hâlâ önemli sorunlar barındıran bölgeleri belirlemek olabilir. Bu sayede, şehir planlamacıları 15 dakikalık şehir tasarımının hangi koşullarda başarıya ulaşabileceğini ya da engellere takılacağını daha net ortaya koyabilir.
Ohio State Üniversitesi’nden profesör David Staley, başkent Columbus’u dünyanın en büyük 15 dakikalık şehri haline getirme hayalini ayrıntılı şekilde anlattı. Bunlardan bazıları şöyle:
· Şehirde bisikletliler ve yayalar için ayrılmış Capital Line hattı boyunca, en fazla 125 öğrenci kapasiteli mahalle mikro okulları kurulması
· Enyakın markete bisikletle yaklaşık 20 dakikada ulaşabildiğini; ancak yol boyunca neredeyse hiç korunaklı bisiklet şeridi bulunmadığını ve yolun yarısından fazlasında yaya kaldırımı bulunmadığını söyleyen Staley, bunlara çözüm getirilmesini önemsiyor.
Staley’e göre mikro merkezler 15 dakikalık şehir vizyonunun temel taşlarından biri.
Yönetilen açık alanlar, mağazalar, okullar ve ofislerin bir arada bulunduğu bu alanların her mahallenin kalbinde yer alması ve özellikle taze, besleyici gıdaya erişimi sınırlı olan bölgelerin önceliklendirilmesi gerektiğini öneriyor.
15 dakikalık şehir fikrinin en büyük sorunlarından biri, insanların hedeflerine yürüyerek, bisikletle ya da toplu taşıma ile ulaşabileceği varsayımı. Araç kullanımının sınırlandırılması, hava kirliliğinin azalması ve bununla bağlantılı sağlık faydalarını beraberinde getiriyor. Bu da, yılda 7 milyon insanın hava kirliliğine bağlı hastalıklardan hayatını kaybettiği düşünüldüğünde hayati bir konu. Ancak, bu ulaşım seçenekleri engelli bireyler için her zaman uygun olmayabiliyor. Yeterli toplu taşım altyapısı olsa bile, mevcut politikalar kullanımı zorlaştırabiliyor ve erişimi pratik olmaktan çıkarabiliyor.
Tasarımcıların, 15 dakikalık şehir örneklerini inceleyerek bu modellerin engelli bireyler için ne kadar işlevsel olduğunu değerlendirmeleri oldukça bir konu. Unutulmaması gereken önemli bir nokta ise, engelli bireylerin toplumda yaygın olması ve herkesin herhangi bir zamanda engelli duruma gelebilecek olması. Yaşlanma ya da kazalar gibi sebeplerle engellilik ortaya çıkabilir. Bu gerçekler ışığında şehir planlamacıların, erişilebilirliği iyileştirmenin sadece belirli bireyler için değil, herkes için fayda sağlayacağını göz önünde bulundurarak hareket etmeleri gerekiyor.
Barselona’daki kaldırımlar
İspanya’nın Barselona kentinde kaldırımların durumunu inceleyen üç araştırmacı, orta düzeyde hareket kısıtlılığı olan bireylerin ihtiyaçlarını dikkate alarak kaldırım ağlarını değerlendiren esnek bir analiz modeli geliştirdi. Çalışmaları, Barselona’nın genel olarak yaya dostu bir şehir olmasına rağmen, kaldırımları kullanan bireyler için yeterli erişim sağlamadığını ve 15 dakikalık şehir kriterlerini tam olarak karşılayamadığını ortaya koydu.
Bu sorunların giderilmesi, sadece mevcut hizmet noktalarına erişimi iyileştirmekle kalmayacak; aynı zamanda market, eczane ve sosyal yardım merkezleri gibi temel ihtiyaçlara erişimi kolaylaştıracak yeni alanların da kente kazandırılmasına olanak sağlayacak.
Sürdürülebilir şehir hayali: Atina’da 15 dakikalık dönüşüm
Bazı yenilikçi tasarım ekipleri, 15 dakikalık şehir vizyonunu hayata geçirmek için kullanılmayan kentsel alanları yeniden işlevlendirme yoluna gidiyor.
Bu yaklaşımın dikkat çekici örneklerinden biri Atina’da yaşanıyor. Yunanistan’ın başkentinde, şehir hayatını daha sürdürülebilir ve erişilebilir kılmayı amaçlayan kapsamlı bir kentsel dönüşüm projesi yürütülüyor. Projenin merkezinde ise 15 dakikalık şehir modelini hayata geçirmek var.
Atina’daki eski uluslararası havalimanı arazisini 15 dakikalık bir şehre dönüştürmeyi hedefleyen Ellinikon projesi, bu alandaki öncü girişimlerden biri. 2 milyon metrekarelik devasa bir park alanı içinde mağazaların, iş yerlerinin, konutların ve kültürel etkinlik alanlarının yer alacağı bu yeni şehir modeli, sürdürülebilir kentsel yaşamın somut bir örneği olmayı amaçlıyor.
Tasarım sürecinde doğaya duyarlılık ve mevcut alanın potansiyelini değerlendirme yaklaşımı, hem çevreyi gözeten hem de estetik ve yaşanabilir alanlar yaratan şehircilik anlayışına güçlü bir örnek sunuyor.
Hizmetleri insanların daha yakınına getirmek
15 dakikalık şehir vizyonunun kalbinde, insanların günlük ihtiyaçlarını karşılayabileceği hizmet ve olanakların yaşadıkları yerlerin hemen yakınında bulunması fikri yatıyor. Bu yaklaşım, sadece ulaşımı kolaylaştırmakla kalmıyor; toplumsal bağları güçlendiriyor, çevresel etkileri azaltıyor ve yaşam kalitesini artırıyor. Giderek daha fazla şehir, marketlerden okullara, sağlık hizmetlerinden sosyal alanlara kadar temel ihtiyaçları herkesin yürüme ya da kısa bir bisiklet yolculuğuyla ulaşabileceği şekilde planlamaya yöneliyor.
15 dakikalık şehir konseptine karşı çıkan bazı kesimler, bu hizmet noktalarının düşük gelirli gruplar için erişilebilir hale getirilmemesi durumunda toplumsal ayrışmayı ve eşitsizliği derinleştirebileceğinden endişe ediyor.
Yaya dostu Paris: Avrupa’nın yürüyüş cenneti
Paris, sadece romantik sokakları ve tarihi yapılarıyla değil, aynı zamanda yaya dostu şehir planıyla da öne çıkıyor.
2015 yılında “15 dakikalık şehir” kavramını ortaya atan Carlos Moreno, kitabını tanıttığı bir makalede, Işıklar Şehri’ni daha yaya dostu ve sürdürülebilir kılan bazı stratejilere değindi.
Bunlardan biri, sadece belli saatlerde kullanılan ofis gibi alanları çok amaçlı mekanlara dönüştürmek oldu. Eski bir idari bina, artık kapalı bir pazar, bir anaokulu, sanat galerisi ve spor salonu gibi birçok farklı mekânı içinde barındırıyor. Böylece, sakinler ihtiyaçlarını tek bir noktada kolayca karşılayabiliyor.
Ayrıca, şehirde kullanılmayan alanlar yeniden değerlendirilerek 200 mini park hayata geçirildi. Böylece halk, hafta sonları devlet okullarının oyun alanlarına da rahatça ulaşabiliyor.
15 dakikalık şehir modeli kusursuz olmasa da, modern kentlerin zorluklarını aşmada ve sürdürülebilir, yaşanabilir alanlar yaratmada umut vaat ediyor.
Bu vizyonun başarısı, toplulukların sesine kulak verip, kapsayıcı ve eşitlikçi çözümler üretmekle mümkün olacak.
Kaynak:
https://earth.us3.list-manage.com/track/click?u=01326b3db2cbfb01105b88a5d&id=76add9ecf6&e=7fe4053e85