Asya ve Pasifik, her yıl yaşanan sel, tayfun, deprem ve kuraklık gibi felaketlerle dünyanın en fazla afet riski taşıyan bölgesi olmaya devam ediyor. Uzmanlara göre bu tabloyu değiştirmek, felaketlerden sonra yapılan pahalı onarımlar yerine, riskleri önceden azaltmaya yönelik yatırımlar yapmaktan geçiyor. Bu dönüşümde yapay zekâ ve uydu teknolojileri giderek daha kritik bir rol oynuyor. “Afetleri değil, direnci
Asya ve Pasifik, her yıl yaşanan sel, tayfun, deprem ve kuraklık gibi felaketlerle dünyanın en fazla afet riski taşıyan bölgesi olmaya devam ediyor. Uzmanlara göre bu tabloyu değiştirmek, felaketlerden sonra yapılan pahalı onarımlar yerine, riskleri önceden azaltmaya yönelik yatırımlar yapmaktan geçiyor. Bu dönüşümde yapay zekâ ve uydu teknolojileri giderek daha kritik bir rol oynuyor.
“Afetleri değil, direnci finanse et”
Birleşmiş Milletler, her yıl 13 Ekim’de kutlanan Uluslararası Afet Risk Azaltma Günü kapsamında bu yıl “Afetleri Değil, Direnci Finanse Et” temasını öne çıkardı. Tema, kurtarma ve yeniden inşa süreçlerine yapılan yüksek maliyetli harcamalardan ziyade, risk azaltımına ve dayanıklılığa yatırım yapılmasının önemini vurguluyor.
Uydu görüntüleri analizindeki ilerlemeler ve yapay zekâ destekli sistemler sayesinde artık afet tehlikeleri, kırılganlıklar ve risk altındaki bölgeler çok daha hızlı ve doğru şekilde haritalanabiliyor. Bu da hayatları ve geçim kaynaklarını koruyacak yatırımların daha isabetli planlanmasına olanak tanıyor.
SatGPT: Yeni nesil afet yönetim aracı
Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCAP) öncülüğünde geliştirilen SatGPT adlı yeni sistem, bu alandaki önemli yeniliklerden biri. Büyük veri, bulut bilişim ve yapay zekâ teknolojilerini bir araya getiren SatGPT, özellikle sel riski yüksek ve kaynakları kısıtlı bölgelerde hızlı konuşlandırılabilir bir mekânsal karar destek sistemi olarak öne çıkıyor.
Geçmişte yaşanan sel olaylarını ve riskli bölgeleri arşivlenmiş uydu görüntüleri üzerinden analiz eden sistem, afet risk azaltım yatırımlarının en çok ihtiyaç duyulan noktalara yönlendirilmesini sağlıyor. Bu sayede hem ekonomik hem de insani kayıplar azalıyor.
Sistem ‘’Herkes İçin Erken Uyarı’’ girişiminin dört temel unsurunu da destekliyor:
– Afet risk bilgisini güçlendiriyor,
– Tarihsel veriler sunuyor,
– Erken uyarı analizlerini geliştiriyor,
– Hazırlık ve müdahale planlarını destekliyor.
Ayrıca açık kaynaklı yapısı sayesinde risk verilerinin şeffaf, karşılaştırılabilir ve erişilebilir biçimde paylaşılmasını mümkün kılıyor.
Bölgesel Girişimlerden Somut Örnekler
Asya-Pasifik ülkeleri, uzay ve yapay zekâ teknolojilerini afet yönetimine entegre etme konusunda önemli adımlar atıyor:
- Filipinler, “PINAS” adlı ulusal uzay veri ağıyla vatandaşları, kamu kurumlarını ve özel sektörü afetlere karşı iş birliği yapmaya teşvik ediyor.
- Endonezya, Cakarta ve kuzeyindeki Cava Adası’nda pilot bölgelerde yürütülen bir AI tabanlı sel haritalama projesine SatGPT’nin entegre edilmesi planlanıyor.
- Tayland, “Check Nahm” (Seli Kontrol Et) adlı bir mobil uygulama, CCTV kameraları ve çeşitli veri kaynaklarını birleştirerek sel durumunu anlık olarak izliyor ve tahminlerde bulunuyor.
- Hong Kong Üniversitesi, yapay zekâ ve sosyoekonomik verileri birleştirerek sel felaketlerinin toplumsal eşitsizlik üzerindeki etkilerini analiz ediyor. Bulgular, düşük gelirli toplulukların afetlere karşı çok daha yüksek risk altında olduğunu gösteriyor.
Bu araçların varlığı doğrultusunda bölge ülkeleri, kamu kurumlarında görev yapan genç profesyonelleri SatGPT ve benzeri AI tabanlı araçları kullanmak üzere eğitiyor. Amaç, afetlere daha hızlı, veriye dayalı yanıt verebilen yönetim mekanizmaları oluşturmak.
Gelecekte, açık veri erişimi, standart metodolojiler ve yerel yönetimlerin kapasite geliştirme fırsatlarına odaklanılması bekleniyor. Böylece SatGPT gibi sistemler, yüksek riskli bölgelerde yerel ölçekte çözüm üreten güçlü araçlara dönüşecek.
Uzmanlar, tüm bu teknolojik ilerlemelerin merkezinde insan yaşamının yer alması gerektiğini hatırlatıyor.














