Uzmanlardan çağrı: İklim krizinin yerinden ettiği Pasifik halkları için ‘’İnsani Vize’’ programı zamanı

Uzmanlardan çağrı: İklim krizinin yerinden ettiği Pasifik halkları için ‘’İnsani Vize’’ programı zamanı

İklim ve göç uzmanları, iklim krizi nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan insanlar için yasal ve güvenli göç yollarının acilen oluşturulması çağrısında bulundu. 

Pasifik Okyanusu’nun ortasında, denizle gökyüzü arasındaki çizginin silindiği yerlerde, insanlar artık dalgaların değil, zamanın karşısında yarışıyor. Tuvalu, Kiribati ve diğer ada ülkelerinde yaşam, her geçen yıl biraz daha daralan bir toprak parçasına sığmaya çalışıyor. Artan deniz seviyeleri, eriyen kıyılar ve yıkıcı fırtınalar, yalnızca doğayı değil, ulusların varlığını da tehdit ediyor.

Mevcut göç sistemleri yetersiz

Amnesty International’ın (Uluslararası Af Örgütü) yeni raporu, bu sessiz felaketi rakamlarla görünür kılıyor. 

Rapora göre, Pasifik genelinde her yıl en az 50 bin kişi, iklim kaynaklı afetler yüzünden yerinden edilme riskiyle karşı karşıya. Bu insanların çoğu, yaşadıkları yerin kıyıdan yalnızca birkaç yüz metre ötesinde, denizin her yıl biraz daha yaklaştığı evlerde yaşıyor.

Mevcut göç sistemlerinin ‘’yetersiz ve dışlayıcı’’ olduğunu belirten Amnesty International (Uluslararası Af Örgütü), özellikle dünyanın Pasifik diasporasına ev sahipliği yapan Yeni Zelanda’nın göç poltikalarını acilen reforme etmesi gerektiğini vurguluyor.

Rapor, Yeni Zelanda’nın “iklim kaynaklı yerinden edilmelere insan hakları temelli bir yaklaşım” benimsemesi gerektiğini belirtiyor. Bu kapsamda, “iklim krizi mağdurlarına özel insani vize”verilmesi öneriliyor.

Amnesty, bu tür vizelerin “iklim değişikliğinden en ağır şekilde etkilenenlere güvenli göç seçenekleri sunmanın, devletlerin insan haklarını koruma yükümlülüğünün bir parçası” olduğunu hatırlatıyor.

Rapor, topraklarının büyük bölümü deniz seviyesinden yalnızca 2 ila 3 metre yüksekte bulunan Tuvalu ve Kiribati gibi ada ülkelerinin, yükselen denizler, kıyı erozyonu ve aşırı hava olayları nedeniyle varoluşsal bir tehdit altında olduğunu ortaya koyuyor. Bu etkiler şimdiden temiz suya, gıdaya ve güvenli konuta erişimi zayıflatıyor.

Dünya Meteoroloji Örgütü’ne (WMO) göre, her yıl en az 50 bin Pasifikli, deniz seviyesinin yükselmesi veya aşırı hava olayları nedeniyle yerinden edilme riskiyle karşı karşıya. WMO, Pasifik nüfusunun yarısından fazlasının kıyıya 500 metre mesafede yaşadığını ve bu bölgelerde deniz seviyesinin küresel ortalamadan daha hızlı yükseldiğini belirtiyor.

Pasifik’ten Yeni Zelanda ve Avustralya’ya göç için bazı programlar bulunsa da, uzmanlar bu yolların iklim krizi mağdurları için yetersiz olduğunu söylüyor.

Yeni Zelanda hükümeti sessiz

Yeni Zelanda hükümeti ise henüz bu çağrıya yanıt vermiş değil. Göç Bakanı Erica Stanford, Amnesty’nin raporunu henüz görmediğini belirterek yorum yapmayı reddetti.

Bu sessizlik, Pasifik toplumlarında hayal kırıklığı yaratıyor. Çünkü Yeni Zelanda, nüfusunun yaklaşık yüzde 9’u Pasifik kökenli olan, bölgeyle derin tarihsel bağlara sahip bir ülke.

2017’de dönemin Başbakanı Jacinda Ardern, iklim krizi nedeniyle yerinden edilen 100 Pasifikliye yıl bazında insani vize verilmesini önermişti; ancak plan hiçbir zaman hayata geçemedi.

Bugün yürürlükte olan Pasifik Erişim Kategorisi adlı sistem, kura yöntemiyle başvuru kabul ediyor ve sıkı sağlık koşulları içeriyor. Bu da yaşlılar, engelliler ve iklim etkilerine en açık grupların dışlanmasına yol açıyor. 

Tuvalu örneği: Yeni bir dönüm noktası

Yine de umut ışıkları tamamen sönmüş değil. Tuvalu’nun geçtiğimiz yıl Avustralya ile imzaladığı Falepili Birliği Antlaşması, iklim nedeniyle varlığı tehdit altındaki bir devletin, egemenliğini ve vatandaşlarının hareketliliğini güvence altına aldığı ilk yasal örneklerden biri olarak gösteriliyor. 

Tavulu Başbakanı Feleti Teo’ya göre bu yaklaşım, Pasifik ülkeleri ve Birleşmiş Milletler düzeyinde giderek daha fazla destek görüyor; nihai hedef ise ‘’bu ilkeleri uluslararası hukukta güvence altına alan bir antlaşma’’ oluşturmak.

İnsani vize, teknik bir göç aracı olmanın ötesinde, bir adalet arayışı olarak görülüyor. 

Amnesty International’ın raporu, bu adımların iklim eyleminin yerini almaması gerektiğini vurguluyor: Yani mesele, insanların kaçışı değil; insanlığın dayanışması.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar