Uzmanlar, bedenin ritmiyle hareket etmenin ruh sağlığı üzerinde ilaçlardan bile güçlü etkiler yaratabileceğini söylüyor. Yüzyıllardır topluluklar, dansı sadece kutlama için değil, ritüel ve iyileşme amacıyla da kullanıyor. Bilim insanları beyin dalgalarını ölçmeye başlamadan çok önce birlikte hareket etmenin gücünü sezgisel olarak biliyordu; ve artık bilim bu farkı yakalamaya başlıyor. 2024’te Britanya Tabipler Birliğine (BMA) ait BMJ Group
Uzmanlar, bedenin ritmiyle hareket etmenin ruh sağlığı üzerinde ilaçlardan bile güçlü etkiler yaratabileceğini söylüyor.
Yüzyıllardır topluluklar, dansı sadece kutlama için değil, ritüel ve iyileşme amacıyla da kullanıyor. Bilim insanları beyin dalgalarını ölçmeye başlamadan çok önce birlikte hareket etmenin gücünü sezgisel olarak biliyordu; ve artık bilim bu farkı yakalamaya başlıyor.
2024’te Britanya Tabipler Birliğine (BMA) ait BMJ Group tarafından yayımlanan haftalık hakemli tıp dergisi The BMJ’de çıkan bir meta-analiz, dansın depresyon semptomlarını yürüyüş, yoga, ağırlık çalışmaları ve hatta standart antidepresanlardan daha fazla azalltığını ortaya çıkardı. Araştırmacılar, dansın fiziksel aktivite, sosyal etkileşim ve müziğin birleşimi sayesinde etkili olduğunu söylüyor.
ABD’de yetişkinlerin yüzde 29’undan fazlası hayatlarının bir döneminde depresyon yaşıyor ve terapi birçok kişi için pahalı veya erişilemez durumda. Dans ise nadir bir seçenek sunuyor: neşeli, uygun maliyetli ve insan bağlarının doğal parçası olan bir tedavi.
Beynimiz neden müziği ve hareket etmeyi seviyor?
Beyinlerimiz ritme hazır ve dans tüm sinir sistemimizi harekete geçiriyor. Dopamin, endorfin ve oksitosin salgılanmasını tetikleyerek ruh halimizi iyileştiriyor, sosyal bağları güçlendiriyor ve stresi azaltıyor. Bazı sinirbilimciler, bu bütün vücut uyarımını “nörokimyasal bir senfoni” olarak tanımlıyor.
Max Planck Deneysel Estetik Enstitüsü’nden sinirbilimci ve Dancing is the Best Medicine’’ kitabının yazarı Julia F.Christensen, bu birleşimin dansı diğer egzersiz türlerinden ayıran unsur olduğunu söylüyor: “Dans Hareket Terapisi’nde, kaygı ve depresyon semptomlarının azalması, dansın ifade edici bileşeniyle bağlantılıdır. Zorlandığınız hislerinizi, kollarınızın hareketiyle ifade ederek sisteminizden atarsınız.”
Dans, kişiyle yeniden bağ kurmanın eşsiz bir yolunu sunuyor. Duygusal, bilişsel ve duyusal yolları aktive ederek, kişinin kendisiyle ve çevresiyle bağlantısını yeniden canlandırıyor.
Birlikte dans etmek şifa veriyor
Sadece ruh halini iyileştirmek veya fiziksel aktivite sağlamakla kalmayan dans, insanlara derin bir bağlanma deneyimi sunuyor.
Christensen, başkalarıyla dans etmenin sınırları bulanıklaştırdığını söylüyor: “Senkron hareket ettiğimizde beynimiz karışır ve benlik ile diğerini algılama çakışır.” Sinirbilimciler bunu “ortak temsiliyet” olarak adlandırıyor; bu, bağlanmayı, güveni ve empatiyi artırabiliyor.
Bu bulgular, sözlü ifade veya sosyal izolasyon sorunları yaşayan hastalara yönelik hareket temelli programların terapi ve sosyal bakımda kullanılmasını teşvik ediyor. İngiltere’de NHS, demans hastası yaşlılar için dans programları sunuyor. Avustralya’da ise her yaş grubunda yapılandırılmış dans programlarının diğer egzersizlerden daha etkili olabileceği konuşuluyor.
Salsa derslerinden yeraltı kulüplerine kadar, dansın en güçlü etkisi sosyal etkileşim ve müzikle birleştiğinde ortaya çıkıyor. Kendini ifade etme yetisiyle birlikte kontrol duygusunu yeniden kazandıran dans, modern zihinsel sağlık uygulamalarında giderek daha önemli bir rol oynuyor.