KPMG: Dünya Okyanuslar Günü’nün iş dünyası için önemi

KPMG: Dünya Okyanuslar Günü’nün iş dünyası için önemi

KPMG Kanada Strateji ve ESG Müdürü Josh Hasdell, ‘’Maviye geçmeden yeşile geçemezsiniz’’ sloganıyla uzun vadeli sürdürülebilir büyüme için mavi ekonominin önemini vurgularken, Dünya Okyanuslar Günü’nün pratikte ne anlama geldiği ve neden bu kadar önemli olduğu sorusunu yanıtlıyor.

Dünya Okyanuslar Günü’ne ev sahipliği yapan Birleşmiş Milletler, ‘’Okyanusla olan ilişkimizin acilen değişmesi gerekiyor ve bu güne kadar gösterilen çabalar yüzeysel kaldı. Okyanus için geniş çaplı bir ivme yaratmak adına yeni ve derin ilişkileri harekete geçirmeliyiz’’ uyarısını yapıyor.

KPMG’nin Kanada ve dünya genelindeki müşterilerine İklim, Doğa ve ESG alanında strateji hizmetleri sunan ve deniz biyoloğu olan Josh Hasdell, Paris Anlaşması ile belirlenen sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma yolunda sürdürülebilir bir okyanus geleceği için çalışmanın gerekli olduğu konusundaki görüşlerini aktarıyor.

Dünya Okyanuslar Günü işletmeler için neden önemli?

İş dünyası liderleri olarak sürdürülebilirlik hakkında konuşurken, ESG odağının iklim ve daha geniş çevresel hedeflere doğru yönelme eğiliminde olduğunu görüyoruz. En değerli ve gezegenin alanı üzerinde en fazla yer kaplayan okyanuslarımız hakkındaki tartışmalar, yükselen deniz seviyeleri ve plastik kirliliği ile sınırlı kalıyor.

Dünya birçok zorlukla karşı karşıyayken; iş dünyasının halihazırda yüzleştiği sorunlar listesine yeni bir şey eklenmesi de malesef pek hoş karşılanmıyor. Ancak, gerçek şu ki mavi gezegenimiz hakkında yeterince konuşmuyor ve onu ihmal ediyoruz.

Mavi Ekonomi nedir ve neden önemlidir?

KPMG’de Mavi Ekonomi hakkında kapsamlı görüş alışverişleri yaptık. Benim kişisel görüşüm ve KPMG’nin kolektif görüşü, maviye geçmeden yeşile geçemeyiz yönünde.

Gezegendeki tüm doğal ekosistem döngülerini etkileyen okyanuslarımız, denizlerden petrol çıkaran enerji şirketlerinin faaliyetlerinden, mahsul eken çiftçilere kadar tüm ekonomik sektörlerle doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı.

Dünya üzerindeki insanlar tarafından solunan oksijenin %70’i okyanuslarımız tarafından üretilirken, dünya nüfusunun yaklaşık %40’ı geçimini sağlamak için deniz ve kıyı biyoçeşitliliğine ihtiyaç duyuyor.

Okyanuslarımızın hayatta kalması ve gelişmesi için yaşam şeklimizi değiştirmemiz gerekiyor. Bu da iş dünyasının Mavi Ekonomiyi sadece bir kavram olarak değil, ESG stratejilerinin pratik bir yönü olarak benimsemeleriyle başarılabilir.

Dünyamızın iklimi değişiyor ve buna paralel olarak okyanus kimyası da değişiyor. Okyanus asitlenmesi ve oksijensizleşme kritik seviyelere ulaşıyor. Bu olumsuz gelişmeler, sularımızdaki yaşamı boğuyor, su sıcaklılkarını artırıyor, kutup buzlarını eritiyor ve giderek daha öngörülemez hava koşullarına neden oluyor.

Dubai’de geçtiğimiz aylarda yaşanan çok şiddetli yağmurlar ya da Avutralya’daki kuraklık ile saldırı altındaki okyanuslarımız arasında bağlantı kurmak bizlere uzak görünebilir ancak her şey birbiriyle derinden bağlantılı.

Dünya Bankası Mavi Ekonomiyi ‘’ekonomik büyüme, gelişmiş geçim kaynakları ve istihdam ile okyanus ekosistemi sağlığı için okyanus kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı’’ olarak tanımlıyor.

Bu tanım bağlamında, her bir bireyin denizlerimizin sunduğu ekonomik büyüme ve kalkınma potansiyelini benimsemesine ve aynı zamanda okyanus ekosistemlerini korumanın hayati öneminde odaklanması gerekiyor.

Turizm, balıkçılık ve daha geniş çaplı taşımacılıkta da benzer bir hikaye söz konusu, şirketler ve turistler gezegenin bir zamanlar erişilemeyen bölglerine artık seyahat edebiliyor. Bölge hızlı bir şekilde değişmeye devam ederken, aşırı hava koşullarından kaynaklanan yeni risklerin ele alınması için güvenlik önlemlerin hayata geçirilmesi gerekiyor.

Son söz olarak neler söylenebilir?

Değişen gezegen fırsatlar sunuyor, ancak bu fırsatları sürdürülebilir bir şekilde yönettiğimizden emin olarak iklim krizine daha fazla katkıda bulunma tehlikesini önlemek için gezegenin iyiliği doğrultusunda adımlar atmalıyız.

İnsanlar olarak çoğu zaman değişime yön verme konusunda kendimizi güçsüz hissederiz. Pek çok insan dünyanın bizden önce de var olduğu ve bizim yok oluşumuzdan çok sonra da var olmaya devam edeceği teorisini kabul ediyor. Kendimizi güçsüz ve yetersiz hissedebiliriz, ancak nerede ve nasıl bir fark yaratma gücüne sahip olduğumuzu keşfetmek için atabileceğimiz adımlar var.

Doğanın değerlendirilmesi yoluyla şu andaki Mavi Ekonomi varlıklarına olan bağlılığın anlaşılması ve ürünlerin izlenebilirliğinin değerlendirilmesi şirketler için ilk adımlar olabilir. Üretim sürecinde okyanus etkisi varsa, çevresel hedeflere ulaşırken deniz rejeneratif çözümlerine yatırım yapmak, müşterilere hizmet üretirken veya dağıtırken yerel topluluklara ve okyanus kaynaklarının savunucularına öncelik vermek önemlidir.

Gelecek nesillerin iyiliği için bir an duralım ve BM’nin Dünya Okyanus Günü ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamında hemen harekete geçelim ve okyanusların öncülüğünde gerçekten sürdürülebilir bir gelecek sağlamak için gerekli adımları atalım.

Kaynak:

https://www.google.com/url?rct=j&sa=t&url=https://sustainabilitymag.com/articles/kpmg-urges-a-truly-sustainable-ocean-led-future&ct=ga&cd=CAEYAyoRMjM4ODIwMDQ1MzYyNjgwMzMyGjg4ZjI3OWY4MTg5Y2ExNWM6Y29tOmVuOlVT&usg=AOvVaw0lq14SG98eE35uS5vOoPpJ

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar