İklim umutsuzluğu ‘’Hayal Gücü Aktivizmi’’ ile aşılabilir mi?

İklim umutsuzluğu ‘’Hayal Gücü Aktivizmi’’ ile aşılabilir mi?

Rio de Janeiro’daki yeni bir sergi şu soruya yanıt arıyor: İklim krizine karşı en radikal araç teknoloji değil de hayal kurma yetisi olsaydı ne olurdu? 

Kavramın çıkış noktası, Phoebe Tickell’in ortaya attığı “hayal gücü aktivizmi’’ (imagination activism) fikri: Sorun çözümlerin eksikliği  değil, daha iyi bir geleceğin nasıl görünebileceğine dair yaratıcı ve kolektif vizyonumuzun olmayışı düşüncesi. İnsanlar çaresizlik hikâyeleriyle beslenince umutsuzluğa kapılıyor; oysa daha iyi bir geleceği birlikte hayal etmek, kolektif hareketi tetikleyebilir.

İnsan doğası gereği şüpheci ve toplu halde hareket etme yaklaşımına daha yatkın. Evrim, ani tehditleri sorgulamaya ve çevremizdekilerin davranışlarını taklit etmeye bizi programlamış. Bir zamanlar hayatta kalmamızı sağlayan bu stratejiler, bugün iklim değişikliği konusunda harekete geçmemizi yavaşlatabiliyor.

Hayal gücü aktivizmi bu eğilimlerle mücadele etmek yerine onlardan faydalanıyor. Çevremizdeki bir insanın daha iyi bir dünya için inançla çalıştığını gördüğümüzde, sürü etkisi devreye giriyor; felç hâlinden meraka geçiyoruz.

Hayal gücünü geliştirmenin bir lüks değil, zorunluluk olduğunu söyleyen Tickell, eğitim, kapitalizm ve medya gibi sömürü odaklı sistemlerin bu yetiyi körelttiğini savunuyor.

“Hayal gücü adaleti” kavramını savunan Tickell’a göre, geleceği tasavvur etme hakkı yalnızca seçkinlere değil, herkese ait olmalı. Çünkü yeni çözümler ancak ortak bir hayal gücü altyapısıyla mümkün olabilir.

Sanat, bu olasılık alanını genişletmenin belki de en güçlü araçlarından biri.

2014 yılında sanatçı Olafur Eliasson Grönland’dan dev buz bloklarını Paris ve Londra’nın kamusal alanlarına getirerek iklim değişikliğini dokunulur ve deneyimlenir hâle getirmişti. Bu eser, sonraki yıllarda BM konferanslarına da taşındı. Bu eylem sadece bir gösteri değil, hem aciliyeti hem de fırsatı aynı anda hissettiren bir yüzleşmeydi.

Benzer şekilde, COP30 öncesi Rio’da büyük ilgi gören The Lumisphere adlı yeni bir sanat deneyimi hayata geçirildi. Museum of Tomorrow’un dışındaki üç kubbeden oluşan bu sürükleyici kurulum; ışık, ses ve etkileşimli hikâye anlatımıyla ziyaretçileri olası geleceklerin içine taşıdı. 360 derece deneyim, ziyaretçilerin temiz enerjili şehirler, berrak sular, canlı ekosistemler ve doğayla uyumlu teknoloji gibi umut veren senaryolar hayal etmelerini mümkün kılıyor ve geleceğe giden somut adımları da düşünmelerini amaçlıyor.

Proje ekibi, deneyimin hayal gücü ve eyleme geçme isteği üzerindeki etkisini ölçmek için Institute for the Future (IFTF) ile işbirliği yaptı. İlk sonuçlar, ziyaretçilerin deneyim sonrası geleceğe daha umutla baktığını gösteriyor.

Eleştirmenler ise bu yaklaşımı romantik buluyor. George Monbiot, hayal kurmanın harekete geçirmeyen bir teselliye dönüşmesinden, Rebecca Solnit ise “naif umut” riskinden bahsediyor. Ancak savunuculara göre mesele kaçış değil; geleceği önceden prova edebilmek.

Kurulum, iklim savunucuları arasında giderek daha çok kabul gören bir farkındalığa dayanıyor: Politika tek başına yeterli değil; var olmayan olasılıkları önce kültürel alanda prova etmemiz gerekiyor.

Brezilya’da iklim politikaları ulusal kimliğin merkezinde olduğu için, geleceği yeniden hayal etmek hem kültürel hem de politik açıdan giderek daha kritik görülüyor.

Kaynak:

https://www.euronews.com/green/2025/11/18/is-imagination-activism-the-antidote-to-climate-doom-weve-been-looking-for?utm_source=newsletter&utm_campaign=green_newsletter&utm_medium=referral&insEmail=1&insNltCmpId=257&insNltSldt=10080&insPnName=euronewsfr&ins_iid=ODcyZDZlMmItN2ZmYS00YzkyLWFjMTItMzNhODkxOTM0ZTRj&isIns=1&isInsNltCmp=1

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar