Röportaj: Başak Uludağ, İşaretçe

Röportaj: Başak Uludağ, İşaretçe

İşaretçe, işitme engellilerin ve işaret diline merak duyan herkesin kolayca kullanabileceği bir uygulama. Biz de SosyalUp ekibi olarak, bu sosyal girişimi daha yakından tanımak adına Başak Uludağ ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Öncelikle kendinizi ve şirketinizi/organizasyonunuzu/girişiminizi tanıyabilir miyiz?

İşaretçe, görüntülü bir Türk İşaret Dili sözlüğü. Daha doğrusu, sözlük olmanın ötesine geçmiş bir öğrenme platformu. İşaret dili konuşan ya da öğrenmek isteyen herkesin, zamandan ve mekandan bağımsız olarak kullanabilecekleri ücretsiz bir platform ve uygulama. Her şeyden önce görüntülü olması sebebiyle işaretlerin kolay anlaşılabilir olması, esnek arama motoru sayesinde kelimelerin istenildiği gibi aranabilmesi, kategoriler bölümü ile öğretici işlevinin olması ve “eş işaretliler” etiketiyle de işaret dilinde çok sık karşılaşılan aynı işaretlerin hangi kelimelere denk geldiğinin anında bulunabilmesi İşaretçe’yi ayrıştıran bazı özellikler.  

İşaret diline olan ilginiz nereden gelmektedir?

İşaret diline olan merakım çocukluğumda oluştu. Evimizin yakınında bulunan işitme engelliler ilköğretim okulu ve o okulun bahçesinde işaret diliyle oyun oynayan çocukları görmek içimde işaret dili öğrenme arzusu oluşturdu. Ancak o zaman, hem yaşım küçük olduğu için, hem de ailemde işitme engelli bir bireyin olmaması sebebiyle uygun bir kurs bulamamıştım. Şimdi işaret dili öğrenmem iyi ki bu kadar ertelenmiş diyorum. Yoksa o zaman, Serdar olmadan böyle bir proje yapamazdım.

İşaret dili öğrenirken ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

İşaret dili öğrenmek, tıpkı diğer dilleri öğrenirken olduğu gibi çok emek ve çok tekrar gerektiriyor. Ancak bir kaynak bulmak diğer dillerde olduğu kadar kolay olmuyor. Bizim, işaret dilini öğrenirken yaşadığımız en büyük zorluk, tekrar etmek ya da hatırlamak istediğimiz işaretleri kolayca anlayabileceğimiz, güvenilir bir kaynak bulamamak oldu. Resmi kaynak olarak kullanabileceğimiz Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve Türk Dil Kurumu’nun sözlükleri basılı formattaydı, yani görüntülü değil. Bu nedenle işaretleri hızlıca ve doğru anlamak, bizim için kolay olmadı. Bulabildiğimiz birkaç görüntülü sözlüğünde ya görüntü kaliteleri iyi değil ya da içerikleri tam değildi. Bir kelimenin karşılığı için birbirinden çok farklı işaretlere ulaştık. Zaten İşaretçe de, yaşadığımız tüm bu zorluklar sonucu, herkesin benzer deneyimlerden geçtiğini düşünmemizle ortaya çıktı.  

İşaretçe sosyal girişim platformunu kurarken örnek aldığınız başka bir platform oldu mu? 

Evet, kendimize yurt dışındaki görüntülü sözlükleri ve işaret dili öğrenme kitlerini örnek aldık. Örneğin; Avrupa Komisyonu, İsveç Ulusal Eğitim Öğretim Programları Birimi tarafından oluşturulan “Spreadthesign” uluslararası işaret dili sözlüğü buna güzel bir örnek.

Sosyal girişiminizde size yardımda bulunan sponsorlar ya da kaynaklar bulunmakta mıdır?

Hayır, İşaretçe’yi herhangi bir sponsor veya kaynak yardımı olmadan kurduk. En büyük desteğimiz ailemiz ve arkadaşlarımız oldu.

Girişiminizde teknik olarak zorlandığınız noktalar oldu mu?

Hem evet, hem hayır. İkimizin de bu proje dışında, tam zamanlı işlerimiz olduğu için çekimleri ancak mesai bitiminden sonra ve de hafta sonları yapabildik. Videolardaki ışığın değişmemesi adına da sadece akşamları, stüdyo ışığıyla çekim yaptık. Bu da bizim çok uzun bir süre çekim, video editleme ve siteye yükleme üçgeni içinde yaşamamıza neden oldu. Bu anlamda elbette zorlandık. Ancak sonuçta ortaya çıkacak projemizi ve de fayda sağlayacağımız insanları düşündükçe gerçekten çok motive olduk. Bu açıdan bakarsak da hiç zorlanmadık ☺

Sosyal girişiminizin geri dönüşleri nasıl oldu? İşitme engelli bireylerden dönüşler alabildiniz mi?

Hem sosyal medya hesaplarımız, hem de uygulamamız üzerinden çok olumlu geri dönüşler aldık. Özellikle İşaretçe’nin bahsetmiş olduğumuz ayrıştırıcı unsurları ve İşaretçe’yi sürekli olarak geliştiriyor olmamız ile ilgili çok pozitif yorumlar alıyoruz. Evet, hem işitme engelli bireylerden hem de işaret dili ile yakından ilgilenen kişilerden güzel dönüşler alıyoruz.

Sosyal Girişimcilik denilince ülkemizde akla ne geliyor? Siz ne düşünüyorsunuz? Eğer daha farklı bir cevabı olması gerekiyorsa aklımıza aslında ne gelmeli?

Bizce ülkemizde sosyal girişimcilik ile ilgili bir kavram kargaşası var. Kendi aramızda ve arkadaşlarımızla konuştuğumuzda, sosyal girişimciliği hemen tanımlayamadığımızı farkettik. Sosyal sorumluluk projeleri, hayır kurumları, STK’ların rolleri sosyal girişimcilik ile karıştırılmakta. Sosyal girişimci denince aklımıza kısaca, kar amacı gütmeden bir sosyal soruna ya da ihtiyaca sürdürülebilir çözüm üreten kişiler gelmeli.

Sosyal girişimciliğin daha fazla gelişmesi, geniş kitlelere ulaşması ve bu tarz girişimlerin çoğalması için sizce neler yapılmalı? İşletme, kurum, siyasi irade ve bireylere ne gibi görevler düşüyor?

Sosyal girişimcilik konusundaki kavram kargaşası, bu konunun gelişmesinde de bir engel olarak karşımıza çıkıyor. Gözlemlediğimiz kadarıyla, sosyal girişimcilik ülkemizde kariyerinde ilerlemiş, maddi endişesi kalmamış, daha olgun yaşlardaki iş insanlarına yakıştırılan ve atfedilen bir titr. Yani bir anlamda sosyal girişimcilik hayır işleriyle karıştırılıyor. Halbuki sosyal girişimciliğin en önemli yapı taşlarından biri inovasyon. Dünyada ve Türkiye’de son yıllardaki en önemli inovasyonların da üniversite öğrencilerinden ve genç yetişkinlerden çıktığını görüyoruz. Genç nüfus zengini olan ülkemizin bu konuda büyük bir potansiyeli var. Ancak bu potansiyelin gerçek bir kazanıma dönüşebilmesi için devlet kurumlarına, özel kuruluşlara ve STK’lara büyük sorumluluk düşüyor. Gençlerden gelen sosyal fikirlerin fonlarla desteklenmesi ve projelendirilmesi gerekiyor.

Dünyada ve Türkiye’de beğenerek takip ettiğiniz sosyal girişimler nelerdir?

Otsimo, Kodluyoruz, Givin, Social Enterprise for People with Disabilities and Women (SEDW) ve Sevenly beğenerek takip ettiğimiz bazı sosyal girişimler.

EDİTÖR: Şule Gülmez

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar