SosyalUp Röportaj: Alparslan Demir – Biryudumkitap Kurucu Ortağı

SosyalUp Röportaj: Alparslan Demir – Biryudumkitap Kurucu Ortağı

Biryudumkitap, abonelerinin e-posta kutularına her sabah en iyi hikâye ve roman pasajları gönderen bir sosyal girişim. Türkiye’deki okuma sorununa yenilikçi bir çözüm getiriyor. Biryudumkitap kurucu ortaklarından Alparslan Demir ile girişimlerini anlattıkları bir röportaj gerçekleştirdik.

Öncelikle kendinizi ve şirketinizi/organizasyonunuzu/girişiminizi tanıyabilir miyiz?

Ben İstanbul Üniversitesi’nde İngilizce İktisat eğitimi aldktan sonra uzun yıllar Kitapyurdu.com’da dijital tarafta çalıştım. Daha sonra bir dijital ajansta yöneticilik yaptım ve 2014 yılında kendi dijital ajansım FOLX’u kurdum.

Kurucu ortağım olan Enes Çakır ile kendisi Boğaziçi Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği eğitimi aldıktan sonra FOLX’ta CTO olarak çalışmaya başladığında bir araya geldik.

2015 Ekim ayında Biryudumkitap adlı sosyal girişimi kurdum. Daha sonra Enes ile birlikte 2017 yılının Haziran ayında sosyal fayda odaklı, abonelik modelli e-ticaret girişimi olan Bir Kutu Kitap’ı hayata geçirdik.

Biryudumkitap, abonelerinin e-posta kutularına her sabah en iyi hikâye ve roman pasajları gönderen bir sosyal girişim. Türkiye’deki okuma sorununa yenilikçi bir çözüm getiren sosyal bir girişim olarka hayatına devam ediyor.

Sosyal Girişimcilik denilince ülkemizde akla ne geliyor? Siz ne düşünüyorsunuz? Eğer daha farklı bir cevabı olması gerekiyorsa aklımıza aslında ne gelmeli?

Hızlıca ve özetle ifade edecek olursam ülkemizde sosyal girişimciliğin alması gereken çok yol var. Bunu önemli sosyal girişimciler ve STK’lar dile getiriyor. Haliyle bu tespit sadece bana ait değil, biz de yolun çok başındayız.

Girişimcilik ekosisteminde dahi sosyal girişimcilikle sosyal sorumluluk projelerinin birbirine girdiğini görüyoruz. Bu bir yönüyle üzücü, bir yönüyle teşvik edici. Daha fazla anlatmak, daha fazla fayda sağlamak gerekiyor ki farkındalık yaratılabilsin.

Özellikle bu alanda adım atmak isteyen ancak maddi çekinceleri olan girişimciler açısından sormak gerekirse; Sosyal Girişimcilik sadece özveri ve fedakarlık üstüne mi kuruludur? Yoksa istikrarlı bir ticari model de olabilir mi?

Sosyal insiyatifler veya girişimler, yaşamak için kaynağa ihtiyaç duyar. Bunu da sağlayabilmek için onlarca yöntem var. Özveri ve fedakârlık “girişilecek” her işte gerekiyor. Evet, belki sosyal girişimcilerin bu noktada “daha fazla” özveri göstermesi gerekebilir. Bu doğru. Fakat bu kaynak yaratılmayacak anlamına gelmiyor. Sosyal girişimin sosyal işletmeye dönüşümü ile birlikte sürdürülebilir fayda yaratılabilir. Dünyada da, Türkiye’de de çok güzel örnekleri var bunun. Askıda Ne Var, Givin, Impact Hub Türkiye, Demgoodcoffee, Anlatan Eller gibi elleri öpülesi ve sürdürülebilir girişimler var. Pek çoğunun da kaynak yaratabildiği ya da buna çok yakın olduğunu biliyorum.

Bu iş çekinme işi değil, girişimciliğe bakış işi. Dünyadaki pek çok sosyal girişime ve girişimciye ilham veren Muhammed Yunus’un, meseleyi anlatan pek güzel bir sözü var. “Gençler şunu bilmeli ki dünyada iki tip işletme vardır. Birisi para kazanır ve diğeri dünyanın sorunlarını çözer.”

Ülkemizin genellikle sosyal ilişkiler açısından güçlü ve yardımsever bir yapıya sahip olduğuna inanıyoruz. Öte yandan girişimcilik özelinde Ülkemizde Sosyal Girişimciliğin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yabancı ülkelerle kıyasladığımızda sizce hangi konumdayız?

Sosyal girişimciliğin anlatılması gerekiyor, en çok da gençlere ve yatırımcılara. Türkiye, en çok dış yardım yapan BM üyesi ülkelerden biri. Aynı zamanda dünyada en çok mülteciye ev sahibi yapan ülke ve bu noktada yurt dışında katıldığım -sosyal girişimcilerin olduğu- her toplantıda bu bahis bizleri gururlandıracak şekilde açılıyor. Fakat sadece geleneksel “yardım, yardımlaşma” dernekleri değil mesele. Yeterli değil yani. Dünyanın sorunları var ve bu sorunlar her yerde. Bunlara çözüm üretmemiz gerekiyor.

Ben toplumları kıyaslamayı pek sevmem. Bu 15. asırdan bu yana yapılan bir hata bence. Hele ki sosyal girişim konuşuyorsak, yerel sandığımız problemlerin aslında global olduğunu görebiliriz. İsraf yalnızca batıda yok, bu topraklarda da var. Açlık yalnızca Afrika’nın sorunu değil, Avrupa’nın ortasında açlık var. Irkçılık yalnızca Avrupa’da yok, yanı başımızda da var. Terör, cinsiyetçilik, iklim değişikliği, çocuk ölümleri, insan tacirliği… Neredeyse her yerde. Bu noktada harekete geçmemiz gerekiyor. Türkiye nasıl ki dış yardımda dünyaya ilham veriyorsa, sosyal girişimleriyle de önce içinde, sonra bölgesinde, sonra da dünyada ilham olabilir. Neden olmasın?

Sosyal girişimciliğin daha fazla gelişmesi, geniş kitlelere ulaşması ve bu tarz girişimlerin çoğalması için sizce neler yapılmalı? İşletme, kurum, siyasi irade ve bireylere ne gibi görevler düşüyor?

Burada en güçlü aktör tabii ki devlet. Bu noktada en büyük desteğin devletten gelmesi ve bu desteği büyük şirketlere teşvik etmesi bu ülkede çalışabilecek bir başlangıç olabilir. Sosyal girişimin ve girişimciliğin ne olduğunu bürokrasiye anlatmamız ve dünyadaki sorunların çözümünde insiyatiflerin büyük rol oynadığının ikna edilmesi gerekiyor. Habitat, Ashoka, Robert Bosch gibi yurt dışı merkezi STK’ların Türkiye’de yaptığı çok güzel çalışmalar var. Bunların artması gerekiyor. Özel sektör kamudan daha bilgili ve aktif.  Daha fazla şirketin, sosyal girişimlere destek vermesi gerekiyor. Ben fırsatını yakalamışken BKM’ye, Sendloop’a ve iyzico’ya sosyal girişimlere verdiği büyük desteklerden ötürü teşekkürlerimi sunarım.

Birey noktasında daha güzel bir tablo var. Milenyal diye adlandırılan nesil daha duyarlı, sivil toplumu biliyorlar. Sosyal girişimciliği tanıyorlar. Daha fazla anlatılırsa daha fazla içinde olacak on binlerce genç olduğuna inanıyorum. Yeter ki anlatılsın ve fırsat verilsin.

1 comment
Selin Babacan
ADMINISTRATOR
PROFİL

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar