Derin deniz madenciliğine farkındalık yaratmak amacıyla hayata geçirilen bir kampanya, her bireyi Pasifik Okyanusu’na sahip çıkmaya davet ediyor. Bu yaratıcı girişim, dünya genelindeki insanların dikkatini denizlerin korunmasına çekmeyi ve derin deniz madenciliğinin çevresel etkileri konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Kampanya kapsamında katılımcılar, Pasifik Okyanusu’ndan bir bölgeyi sanal olarak “sahipleniyor” ve okyanus ekosistemlerinin korunması için seslerini yükseltiyor.
Derin deniz madenciliğine farkındalık yaratmak amacıyla hayata geçirilen bir kampanya, her bireyi Pasifik Okyanusu’na sahip çıkmaya davet ediyor.
Bu yaratıcı girişim, dünya genelindeki insanların dikkatini denizlerin korunmasına çekmeyi ve derin deniz madenciliğinin çevresel etkileri konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Kampanya kapsamında katılımcılar, Pasifik Okyanusu’ndan bir bölgeyi sanal olarak “sahipleniyor” ve okyanus ekosistemlerinin korunması için seslerini yükseltiyor.
Okyanusların ortak miras olduğu fikrini vurgulayan bu girişim, uluslararası toplumu sürdürülebilir politikalar geliştirmeye teşvik ediyor.
Yeni hayata geçirilen Deep Rising girişimi, özellikle Clarion-Clipperton Bölgesi’ndeki derin deniz madenciliği hakkında farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Kampanya, Pasifik Okyanusu’nun bu geniş ve mineral açısından zengin bölgesinde yapılması planlanan madencilik faaliyetlerinin okyanus ekosistemleri üzerindeki potansiyel zararlarına dikkat çekiyor.
Pasifik Okyanusu’nda yaklaşık 4,5 milyon kilometrekarelik bir alanı kapsayan Clarion-Clipperton Bölgesi, Fransa’nın yüzölçümünün yaklaşık sekiz katı büyüklüğünde. Bu bölgede, düşük karbon teknolojileri için hayati öneme sahip bakır, nikel, kobalt ve manganez gibi 21 milyar kuru tonun üzerinde kritik mineral bulunduğu tahmin ediliyor.
Söz konusu mineraller, güneş panelleri ve elektrikli araç bataryaları gibi düşük karbon teknolojilerinin üretiminde temel bileşenler olarak kullanılıyor. Ancak bu değerli kaynakların çıkarılması, Pasifik Oyanusu’nun hassas ekosisteminde onarılamaz çevresel hasarlara yol açma riskine sahip. Bu durum, bölgeyi çevresel koruma ve ekonomik çıkarlar arasında tartışmalı bir noktaya getiriyor.
Şirketler, Clarion-Clipperton Bölgesi’ni dünyanın en büyük madencilik sahasına dönüştürmek için yarışıyor. Ancak, bu girişimin gezegen üzerindeki maliyeti oldukça yüksek olabilir.
Biyolojik çeşitliliğin temelini oluşturan bu eşsiz ekosistemde yapılan madencilik faaliyetleri derin deniz canlılarının yaşam alanlarını yok etme ve küresel karbon dengesini bozma riski taşıyor.
Bölge, okyanus ekosistemlerinin temel bir parçası olarak iklim düzenlemesinde kritik bir rol oynuyor.
2023 yılında yapılan bir araştırma, Clarion-Clipperton Bölgesi’nin (CCZ) daha önce bilim dünyası tarafından tanımlanmamış 5.000’in üzerinde türe ev sahipliği yaptığını ortaya koydu.Ancak derin deniz madenciliği, bu hassas ekosistemler üzerinde ciddi etkiler yaratıyor.Çalışmalar, madencilik faaliyetlerinin deniz altındaki yaşam yoğunluğunu %56’ya varan oranlarda azalttığını gösteriyor.
Girişim kapsamında, her katılımcıya talep ettikleri GPS koordinatlarıyla tanımlanmış benzersiz bir DEEPSEA NFT verilecek. Bu NFT, katılımcıların Clarion-Clipperton Bölgesi’ndeki korumaya katkı sağladıkları koordinatları dijital olarak temsil edecek.
DEEPSEA NFT’leri, aynı zamanda bu bölgenin korunması konusunda küresel bir topluluk oluşturmayı amaçlayan benzersiz bir sembol.
90 dilde mevcut olan DEEPSEA NFT’leri, derin deniz canlılarının tasvirlerini içeriyor ve sosyal medya üzerinden paylaşılıyor. Her NFT, hem çevresel farkındalığı artırmayı hem de küresel çapta bir topluluk oluşturarak bu önemli meseleye dikkat çekmeyi hedefliyor.
Özellikle ücretsiz olarak sunulan DEEPSEA NFT’leri, katılımcılara talep ettikleri koordinatları doğrulayan bir blok zinciri işlemi ile gönderiliyor.
NFT’nin katılımcıya ait olduğunu güvence altına alan bu sistem, aynı zamanda bu dijital varlıkların yalnızca çevresel koruma amacına hizmet etmesini sağlıyor. Bu da, katılımcıların gerçek bir sahiplik ve sorumluluk duygusu geliştirmelerine olanak tanıyor ve NFT’lerin değerinin finansal spekülasyona açık olmamasını garanti ediyor.
Kaynak: