Mangrov ormanları, kara ve deniz arasında canlı bir bağ oluşturan doğanın en değerli ekosistemlerinden biri. Çevrelerini geliştirmek için olağanüstü bir şekilde evrimleşen bu eşsiz ağaçların bazıları deniz suyundaki tuzun yüzde 90 kadarını çıkarabilen tuz filtreleme köklerine, diğerleri ise nefes almak için şnorkel benzeri hava köklerine sahip. Mangrovlar, diğer bitkilerin hayatta kalamadığı zorlu kıyı koşullarına uyum
Mangrov ormanları, kara ve deniz arasında canlı bir bağ oluşturan doğanın en değerli ekosistemlerinden biri.
Çevrelerini geliştirmek için olağanüstü bir şekilde evrimleşen bu eşsiz ağaçların bazıları deniz suyundaki tuzun yüzde 90 kadarını çıkarabilen tuz filtreleme köklerine, diğerleri ise nefes almak için şnorkel benzeri hava köklerine sahip.
Mangrovlar, diğer bitkilerin hayatta kalamadığı zorlu kıyı koşullarına uyum sağlayarak tuzlu suda yaşayabilen az sayıdaki ağaçtan biri.
İki dünya arasında köprü kurarak, karasal ve denizsel yaşamın bir arada var olabildiği ve gelişebildiği, küçük kabuklulardan büyük yırtıcılara kadar sayısız türü destekleyen zengin, biyolojik çeşitliliğe sahip bir cennet sunuyor.
Tropik ve subtropik bölgelerdeki 118 ülkenin kıyı şeridini süsleyen bu özgün ağaçlar, genellikle okyanusun sıcak kıyı şeridiyle buluştuğu yerlerde ve gelgit nehirleri boyunca uzanıyor.
Güney Doğu Asya, dünya genelinde en yüksek mangrov oranına ev sahipliği yapıyor. Tek başına Endonezya tüm ormanların yüzde 20’sine sahip.
Hindistan ve Bangladeş arasında bulunan dünyanın en büyük mangrov ormanı olan Sundarban, 10 bin 000 kilometrekarelik bir alana sahip. Doğu Afrika kıyılarından Karayipler’e kadar uzunan bu ağaçlar, küresel bir kıyı koruma ağı oluşturuyor.
Karşılıklı faydalar
Mangrov ormanları ve okyanus arasındaki ilişki, doğadaki ortakyaşamın (simbiyoz) mükemmel bir örneğini sunuyor.
Mangrovlar, okyanus için doğal filtre görevi görerek tortuları hapsediyor ve su kalitesini artırıyor. Aynı zamanda sayısız deniz canlısına önemli yaşam alanları sağlıyor. Kıyı erozyonunu ve tortulaşmayı azaltarak mercan resiflerini koruyor.
Buna karşılık okyanus, gelgit hareketleri yoluyla mangrovlara besin sağlıyor ve yeni alanlarda kolonileşebilmeleri için tohum dağılımını kolaylaştırıyor. Bu alışveriş, dünya üzerindeki en üretken ekosistemlerden birini oluşturuyor.
Karbon yakalama
Karbon depolama merkezleri olarak bilinen mangrov ormanları, kıyı sulak alanlarıyla birlikte eşdeğer alan başına tropik ormanlardan üç ila beş kat daha fazla karbon depolayabiliyor.
Bu olağanüstü yetenek, iklim değişikliğinin ve yükselen deniz seviyelerinin etkilerini hafifletmeye yardımcı oluyor. Mangrovların kökleri tortu, dal, yaprak çöpü ve diğer organik maddeleri hapsediyor. Bunlar zamanla çürüyüp birikerek karbon açısından zengin toprakları oluşturuyor.
Karbon depolamaya ek olarak, hem su üstü hem de su altındaki eşsiz biyolojik çeşitliliği destekleyen bu ormanlar, kaplanlar gibi büyük yırtıcılardan köklerde tutunarak yaşayan pembe deniz süngerlerine kadar çok sayıda türe yaşam alanı sağlıyor.
Mangrovlar ayrıca kıyı yerleşimlerini fırtınalardan ve sellerden korurken balıkçılık ve eko-turizm yoluyla geçim kaynaklarını destekliyor.
Sonuç olarak mangrov ormanları olmasa, denizler köksüz bir ağaca benzer. Çünkü mangrovlar denizin kökleridir.
Kaynak: