Mültecilere ve mevsimlik tarımda çalıştırılan çocuklara el uzatıyorlar

Mültecilere ve mevsimlik tarımda çalıştırılan çocuklara el uzatıyorlar

Afetlerden etkilenmiş toplulukların temel hak ve ihtiyaçlarına erişimlerini sağlamayı amaçlayan Hayata Destek İnsani Yardım Derneği’nin İletişim ve Kaynak Geliştirme Uzmanı Ceyla Altındiş ve Kurumsal İletişim Uzmanı Çiğdem Usta Güner, kurumsal internet radyosu Radyo Gedik’te yayınlanan İyilik Elçileri’nin 21 Mayıs’taki yayınının konuğu oldu. Altındiş ve Güner, Mülteci Destek ve Mevsimlik Tarımda Çocuk Koruma Programları’nı, mültecilerin durumunu ve mültecilere geçim kaynakları yaratmak için yürüttükleri çalışmaları anlattı.

Temelleri 2005 yılında atılan ve 2009 senesinde resmi olarak dernek statüsü kazanan Hayata Destek İnsani Yardım Derneği, afetlerden etkilenen insanların hayatını iyileştirmeye çalışıyor. Sadece doğal afetlerin afet statüsüne girmediğini belirten İletişim ve Kaynak Geliştirme Uzmanı Ceyla Altındiş, “Derneğin ilk çalışmaları sel, deprem, yangın gibi durumlara müdahale etmekti. Daha sonra afetler, insan eliyle gerçekleşen durumları da kapsamaya başladı. Dolayısıyla savaştan etkilenen insanlar ve mülteciler de bizim çalıştığımız alanın konusu haline geldi. Dernek olarak, odaklandığımız bazı programlar var. Bunlardan bir tanesi Mülteci Destek Programı’mız. Bu program dahilinde Türkiye’nin 8 ilinde faaliyet gösteriyoruz. Birer toplum merkezi olan Hayata Destek Evlerimiz’de, mülteci toplulukla yerel topluluğun beraber vakit geçirmesini, barış içinde bir şeyler üretmelerini ya da öğrenmelerini sağlayan alanlar sunuyoruz. Bu çalışmalar sosyal uyumun güçlendirilmesini sağlıyor. Ayrıca, mülteci topluluk için danışma noktası olan Hayata Destek noktalarımızda, devletin zaten sağladığı hukuk, eğitim, sağlık alanlarında hizmetlere erişebilmeleri için kolaylaştırıcılık rolünü üstleniyoruz. Mülteci destek programımız dünyayla paralel olarak geçim kaynağı geliştirme alanına doğru kayıyor” sözleriyle Mülteci Destek Programı’nı tanıttı.

“Türkiye’de çalıştırılan çocukların yarısı mevsimlik tarım alanında çalışıyor”

Dernek olarak yoğunlaştıkları bir diğer alandaki projeleri Mevsimlik Tarımda Çocuk Koruma Programı’na da değinen Altındiş, “Türkiye’de çalıştırılan çocukların yarısı mevsimlik tarım alanında çalışıyor. Ayrıca bu, çok sert bir alan. Sağlık, eğitime erişim gibi konularda çocuklar için risk barındırıyor. Dernek olarak, mevsimlik çadır alanlarına gidiyor, fiziksel olanakları tespit edip iyileştirmeye çalışıyoruz. Çocuklarla beraber oyun oynuyor, vakit geçiriyor, psikososyal gelişimlerine destek olacak etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Eğitim hayatından uzak kalan çocuklar için durumu telafi edici işlev görmeye çalışıyoruz. Bunlara ek olarak, mevsimlik tarım için yola çıkan ailelerde kadını güçlendirerek ailenin en azından bir kısmının bulunduğu ilde kalıp geçim kaynaklarına erişimini sağlamak gibi daha temel çözüm yollarını arıyoruz. Mevsimlik tarımda çalışmak yoksul döngüsü riskiyle karşı karşıya kalmak demek ve o döngüden çıkmak çok zor. Bu, babadan oğula ilerleyen bir süreç” ifadelerini kullandı.

“Çalışan çocukların yüzde 60’ı hane halkına katkı sağlamak için çalıştığını söylüyor”

Mevsimlik tarımda çalışan ailelerin yarısından fazlasının 16 yılı aşkın bir süredir hayatlarını bu şekilde kazandıklarını belirten Kurumsal İletişim Uzmanı Çiğdem Usta Güner, “16 yıldan uzun süredir bu alanda çalışmak nesilden nesle aktarıldığını gösteriyor. Çalışan çocukların yüzde 60’ı hane halkına katkı sağlamak için çalıştığını söylüyor. Yüzde 34,4’ü ise iş öğrenmek, meslek sahibi olmak için çalışıyor. Çocuk işçiliğinde yoksulluk en önemli problem. Mevsimlik tarım işçiciliği çalışma izni gerektirmediğinden artık mültecilerin de dahil olduğu bir alan.  Ekonomik darboğazın derin olması sebebiyle insanlar hep çoluk çocuk hep beraber işe girişiyorlar. Bu nedenle bugün mevsimlik tarımda çalışan çocuk sayısının 1 milyonun üzerine çıkmış olabileceğine dair kaygılar var. Bu ortamlar çocukların sağlıklı bireyler olarak yetişebilmelerine elverişli değil. Koronavirüs salgınında 20 yaş altına sokağa çıkması yasağının gelmesinin bu konuda bir iyileştirme yaratacağını düşünmüştük fakat bu konuda 20 yaş altına esneklik tanındı” sözleriyle mevsimlik tarımda çocuk işçiliği durumunu özetledi.

“Pandeminin ilk haftasında mülteci ailelerin birçoğunun salgından haberi yoktu”

Mültecilerin durumunu da açıklayan Güner, “Mülteci nüfusu hayatını gündelik işlerde çalışarak idame ettiriyordu, koronavirüs salgını sürecinde geçim kaynaklarını kaybediyorlar. Ailelerin en çok gıda ihtiyacı var. Kiralarını ödeyemez hale geldiler, evlerinden atılma ihtimalleri var. Gelir kaynakları en başlıca sorun haline geldi, barınma sorunu ortaya çıktı. Ayrıca, hijyen malzemelerine de ciddi bir ihtiyaç var. Elimizden geldiğinde biz bu ihtiyaçları karşılamaya çalışıyoruz. Ancak, ihtiyaç çok fazla, biz bunun küçücük bir tarafına dokunabiliyoruz. Bunların dışında, dil bariyeri her zaman bir sorundu. Koronavirüs sürecinde yapılan bilgilendirmeler Türkçe yapılıyor. Daha sonra bilgilendirme içerikleri farklı dillere çevrildi ama bunlara ulaşmak için dijital medya okuryazarlığı gerekiyor. Örneğin, dünya çapında pandemi ilan edildiği hafta mülteci aileleri arayarak durumlarını öğrenmek istediğimizde birçoğunun salgından haberi olmadığını gördük.  Bu süreçte biz ve bu alanda çalışan paydaşlar telefon bilgilendirmeleri yaptık, yeri geldiğinde yazılı broşürler dağıttık.  Bu süreçte 3 bin 527 kişiye bireysel olarak bilgilendirme desteği sağladık. Telefonla bedava bağlanılabilen 1071 bilgilendirme oturumu gerçekleştirdik ve 393 kişiye telefon üzerinden bireysel görüşmelerle psikolojik ilk yardım desteği sunduk” dedi.

Geçim kaynaklarını nasıl geliştiriyorlar?

Mültecilerin geçim kaynaklarını geliştirmek adına yaptıkları çalışmaları paylaşan Altındiş, “Amacımız gençlerin iş piyasasına katılımını kolaylaştırmak. Bunun için Milli Eğitim Bakanlığı onaylı sertifikalarla dil öğrenmelerine fırsat sağlıyoruz. Yerel ihtiyaçları ve yerel nüfusu göz önünde bulundurarak programı şekillendiriyoruz. Örneğin Şanlıurfa’da klima kullanımı çok yaygın olduğundan orada klima tamiratı atölyesi gerçekleştiriyoruz. Özgeçmiş nasıl oluşturulur, var olan yetenekleri neler, bunları nerede kullanabilirler, o iş kanallarına nasıl ulaşabilirler gibi konularda yönlendirmelerde bulunuyoruz. Deneyim kazanmaları amacıyla kurumlarla anlaşıp staja olasılığı sunuyoruz. Kadınlarla ilgili özel çalışmalarımız var. Destekar adındaki satış platformumuzda, kadınlar beraber çalışarak kendilerini daha iyi hissediyor ve var olan becerilerini güçlendiriyorlar. Beraber çalışmak aynı zamanda ayrımcılığın da önüne geçiyor ve önyargılar kendiliğinden yok oluyor. Kadınların beraber bir şey yapması çocukların da beraber oynaması, çocukların bundan evde bahsetmesi, babaların da farklı düşünmesi anlamında geliyor ve zincirleme bir uyum etkisi yaratılıyor” sözleriyle uyum meselesine değindi.

“Hiç dönmeyenler olacak”

Son olarak mültecilerin geleceğe yönelik durumlarını değerlendiren Altındiş, “Hiç dönmeyenler olacak. Burada ikinci bir defa hayat kurdular. Bu insanlardan üçüncü bir defa daha hayat kurmalarını beklemek zalimce olabilir. Şu anda gidecekleri yerde elektrik yok, su akmıyor, belki okul yıkılmış, sağlık hizmetlerine erişmek mümkün değil, canlı bir ekonomi yok. Dolayısıyla ‘Hadi dönün’ demek doğru değil. Araştırmalara göre, bir krizden sonra toplumun eski haline dönebilmesi için son çatışmanın bitiminden itibaren 17 sene geçmesi gerekiyor ki altyapısal iyileştirmeler sağlanabilmiş olsun. Dolayısıyla, şimdilik var olan nüfusla anlaşmak en iyi çözüm olarak görülüyor” dedi. Mültecilerle çok büyük bir farkımız olmadığını dile getiren Güner ise, “Kültürel olarak farklı olsak da Suriye de Türkiye gibi hep bir ticaret merkezi olmuş, bu coğrafyalar çok göç almışlar. Keza insanlık tarihinin ilerlemesini sağlayan da bu göçler ve hareketler olmuş. Tabii ki bu yaldızlı bir tablo değil ama beraber yaşamanın getirdiği zenginliklerden çok nasiplenmişiz. Bunu unutmamak önemli. Üstelik bu coğrafyanın insanında hala umut bağlayabileceğimiz bir hoşgörü ve misafirperverlik vardır. Bu karantina dönemi de empati kurmamıza yardımcı olmuş olabilir” sözleriyle görüşlerini paylaştı.

Daha iyi bir dünyayı birlikte yaratmak dileğiyle…” sloganıyla Serpil Güzel Ün’ün gönüllü olarak hazırlayıp sunduğu Radyo Gedik “İyilik Elçileri” programının; Hayata Destek İnsani Yardım Derneği’nin İletişim ve Kaynak Geliştirme Uzmanı Ceyla Altındiş ve Kurumsal İletişim Uzmanı Çiğdem Usta Güner ile gerçekleşen yayın podcastine aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar