Bu kanun halkın değil sermayenin iklim kanunu

Bu kanun halkın değil sermayenin iklim kanunu

Türkiye’nin yaklaşık iki yıldır gündeminde olan ve geçtiğimz hafta itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda görüşmelerine başlanan İklim Kanunu hakkında çok sayıda soru işareti bulunuyor.

Kanun, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşması ve iklim değişikliğiyle etkin mücadele edilmesi amaçlı düzenlemeler içeriyor.

Öncelikle iklim değişiyor. Bu durumun yarattığı olumsuzlukları özellikle Anadolu’daki çiftçilerle konuşarak öğrenmek mümkün.

İklim değişikliğinin nedenini de bilim uzun yıllar önce açıkladı: ‘’Bu kadar kömür, petrol ve doğal gaz yakarsak çıkan karbondioksit atmosferin ısınmasına yol açar.’’

İklim kanunları, iklim değişikliği ile mücadelenin nasıl yapılacağına dair nihai ve ara hedefler içeren, hukuki bağlayıcılığı olan bir yol haritası ortaya koymak için hazırlanıyor. Ancak uzmanlara göre, Meclis’e sunulun İklim Kanunu Teklifi Türkiye’nin karbon emisyonlarının ne zamana kadar ve ne şekilde azaltılacağına dair yeterli bir çerçeve sunmuyor. Bu haliyle iklim kanunu olmaktan çok uzak.

Ekim 2021’de Paris Anlaşması’nı onaylayan ve 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi koyan Türkiye’nin iklim kanunu hakkında görüş bildiren Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hayvan ve Doğa Hukuku Laboratuvarı Kurucu Direktörü Doç. Dr. Serkan Köybaşı, adı ‘’iklim kanunu’’ olsa da, aslında iklim değişikliğini durdurmaya yaraması mümkün olmayan yalnızca bir piyasa yaratılmasına yarayacak kanun düzenlemesi ile karşı karşıya olduğumuzu aktarıyor.

Benzer şekilde, iklim krizini bir fırsat olarak tanımlayan Kanun Teklifi’nde önemli bir vizyon sorunu olduğunu vurgulayan Max Planck İnovasyon ve Rekabet Enstitüsü Kıdemli Araştırmacısı Dr. Ezgi Ediboğlu, çevresel koruma karşısında kalkınmanın önceliklendirilmesini eleştiriyor.

‘’İklim Kanunu değil, Emisyon Ticareti Düzenlemesi Kanunu’’

Kanunun içeriğine baktığımız zaman, iki bölüme ayrıldığını görüyoruz. İlkinde iklim değişikliğinin ne kadar önemli olduğuna dair güzel cümleler ve ‘iklim adaleti’ veya ‘adil geçiş’ gibi süslü kavramlar yer alıyor. Ancak bunlarla ilgili hiçbir somut düzenleme yok. İklim değişikliğinin önlenmesi için emisyon azaltımından bahsediliyor ancak net sıfır için bir tarih bile verilmemiş.

Net sıfır hedefi tarihi olan 2053’ün dahi yalnızca gerekçe kısmında verildiğine dikkat çeken Köybaşı, bu kısmın hukuki bağlayıcılığının ikincil olduğuna dikkat çekiyor. Köybaşı’na göre Kanun’da 2030, 2040, 2050 ve 2053 için emisyon azaltım hedeflerinin açıkça yazılması gerekirdi. Dolayısıyla Meclis’in yapması gereken, hem bugünkü hem de ilerideki cumhurbaşkanlarını kanunla bağlayacak bir düzenlemeydi. 

Kanunun ilk bölümünde ‘iklim adaleti’, ‘adil geçiş’ gibi önemli kavramlardan bahsediliyor ama bunlara dair hiçbir somut düzenleme yok.

Benzer şekilde ‘adil geçiş’ tanımlanmış; fakat örneğin karbon yoğun sanayilerde çalışan işçiler işlerini kaybederse ne olacağına dair herhangi bir düzenleme yok.

Azaltım konusunda da böyle bir durum söz konusu. Mesela, ‘ilgili kurum ve kuruluşlar salım azaltımı yapar’ ya da ‘ilgili kurum ve kuruluşlar gerekli önlemleri alır,’ gibi ifadeler var. Bu ‘ilgili kurum ve kuruluşların’ kim olduğu da belli değil. Hangi kurumun ne projesi hazırlayacağına dair hiçbir ayrıntı yok.

Tüm bunlara karşılık İklim Kanunu Tasarısının ikinci kısmına, yani emisyon ticareti sistemine geldiğimizde, orası tam bir kanun gibi. Bu bölüm oldukça ayrıntılı. Hangi kurumun ne görevi olacağı, piyasanın nasıl düzenleneceği, bu piyasadaki kurallara uymayanların ne ceza alacağı gibi her şey çok ayrıntılı düzenlenmiş.

Bu durum bizlere iklim krizinden ve Türkiye’de yaşanacak sorunlardan tek bir şey anlamamız gerektiğini söylüyor: Biz bundan nasıl piyasa yaratırız? Nasıl para kazanırız? Büyümeye nasıl katkı sağlarız? 

Bu kanunun amacı, iklim değişikliğinin azaltılması veya önlenmesi değil. Temel amaç, yeni bir piyasa yaratılması ve ‘yeşil büyüme’ye hizmet etmesi.

İhracatımızın yarıya yakınını AB’ye yaptığımız için bizim de bir karbon borsamız olması gerekiyor ve bu borsayı kurmak için de bir yasaya ihtiyaç var. Ayrıca 2022 yılında iklim kanunu çıkartacağımız bilgisini Birleşmiş Milletler’e iletmiştik.

Eğer bu kanunu Avrupa’ya satabilirlerse, ‘bakın biz iklim kanunu yaptık, iklim değişikliğine karşı mücadele ediyoruz,’ diyerek, gümrükte emisyon vergilendirmesinden (Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması) muaf tutulmak isteyecekler. ‘Biz karbon emisyonlarını zaten içeride vergilendiriyoruz,’ diyecekler. Ancak konuyu bilen biri okuduğunda, devletin, iklim değişikliği ile hiç ilgilenmediğini zaten anlayacak.

İklim değişikliği, devletin bir politikası veya sorunu değil. Türkiye’nin yaşayacağı sorunlar; insanların evlerini, tarlalarını, yaşam şartlarını kaybedecek olması, devleti hiç ilgilendirmiyor. Devleti ilgilendiren, ekonominin biraz daha büyümesi ve yeni bir piyasanın yaratılması.

Halihazırda mecliste görüşülen ve büyük ihtimalle değişikliğe uğramadan kanunlaşacak olan tasarı bu.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar