Röportaj: Esin İmer Haşlaman, begoodto.me Kurucu Ortağı

Röportaj: Esin İmer Haşlaman, begoodto.me Kurucu Ortağı

Pozitif haberler ve buna bağlı olarak iyiliğin yayılması için kurulan begoodto.me platformunun kurucu ortaklarından Esin İmer Haşlaman ile bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine girişimlerini ve sosyal girişimcilik ile alakalı düşüncelerini sorduk.

Öncelikle kendinizi ve girişiminizi bize tanıtır mısınız?

Adım Esin İmer Haşlaman. Yaklaşık 5 sene Google Türkiye ofisinde çalıştıktan sonra, Foursquare ve LinkedIn’in Türkiye satış müdürü görevine geldim. Son olarak da BlaBlaCar’ın Türkiye ülke müdürü görevini yürüttüm. 2016 senesinin sonundan itibaren de begoodto.me üzerinde çalışıyorum. begoodto.me’nin 2 kurucu ortağı daha var; Selen Ataç ve Erkin Deveci.

begoodto.me’nin amacı kullanıcıların iyiliği ve pozitif haberleri paylaşmasını sağlayarak, bu konuyla ilgili farkındalığı artırmak ve iyiliklerin çoğalmasına ve yayılmasına katkıda bulunmak.

Kullanıcılar fotoğraf, video ve yazı ile yaptıkları, kendilerine yapılan veya görüp duydukları iyilikleri ve pozitif haberleri uygulama üzerinden paylaşıyorlar. Dilerlerse bu paylaşımları gerçek isimlerinden farklı olan bir kullanıcı adıyla da yapabiliyorlar. İçerikleri paylaştıkça (biz bu içeriklere İyihikaye adını verdik) veya içeriklerin yayılmasına yardım ettikçe İyipuan kazanıyorlar.

İyipuanları iki şekilde harcayabiliyorlar. İlkinde, İyipuanlarını markaların ihtiyaca yönelik geliştirdikleri sosyal sorumluluk projelerine aktararak, hiç tanımadıkları kişileri mutlu edebiliyorlar. Örneğin hayatında hiç sinemaya gitmemiş 500 çocuğun ilk defa sinema ile tanışmasının bir parçası olabiliyorlar. Bu sayede bireyler tarafından paylaşılan iyilikler, markalar aracılığıyla daha büyük iyiliklere dönüşüyor.

İyipuanlarını markaların hediye çekleri veya indirim kuponlarına aktararak, kendilerini mutlu etmek için de kullanabiliyorlar. Çünkü biliyoruz ki birey kendisi mutlu olursa, başkalarını mutlu etmek için de daha çok çaba sarf ediyor. (İsterlerse bu hediye çeklerini de başkaları için kullanabilirler.) 

Begoodto.me uygulama fikri nasıl doğdu ve hayata geçti?

begoodto.me bu hayatta ne yapmak istiyoruz sorusunun cevabı olarak doğdu. Sorunun asıl cevabı, iyilik yapmak istiyoruz idi. İyiliği nasıl artırırız ve herkese yayarız diye düşününce, iyilik mobil uygulama ile birleşti ve herkesin cebine sığabilecek bir hale geldi. Tabi neden cevap iyilik idi derseniz, bu fikrin tohumlarını eken yüzlerce sebep sayabiliriz J

Fikrin çıkışı 2016 yılının Ekim ayı, ancak tüm ekibin bir araya gelip çalışmaların hızlanması 2017 yılının Mart ayını buldu. Uygulamayı da kullanıcılarla Ocak ayında buluşturduk.

Girişiminizin nasıl bir sosyal etki yaratmasını bekliyorsunuz? Beklediğiniz şekilde gelişiyor mu?

Büyük resme baktığımızda amaç, iyiliklerin ve pozitif olayların yayılması için hem bireylerin hem de markaların çaba harcaması. Bireyler iyilikleri ve pozitif olayları begoodto.me uygulamasında paylaşırken, markalar sosyal sorumluluk projeleriyle yüzlerce insanın hayatına dokunuyorlar.

Günümüzde çoğu zaman olumsuz haberlere ve olaylara maruz kalabiliyoruz. Ancak eş zamanlı olarak birçok güzel şey de oluyor ve maalesef çoğu zaman bunu fark etmiyoruz. begoodto.me hem bu olumsuzluklardan bir kaçış, hem de iyiliği yaymak için bir platform olsun istedik. Böylece Türkiye’de ve dünyada ne kadar çok güzel şey oluyor diyebilelim ve akşam eve gittiğimizde rahat bir nefes alabilelim diye düşündük.

Henüz uygulamayı hayata geçireli çok az oldu. Ancak oldukça pozitif geri bildirimler alıyoruz. Bazı üyelerimiz iyihikayeleri okuyunca içim açıldı derken, bazı üyelerimiz ise tam ihtiyacımız olan uygulamaydı diyerek, niyet ve amacımızın yerini bulduğunu gösteriyor ve bizi mutlu ediyor. Uygulamayı ve paylaştığımız içerikleri, kullanıcılar gönüllü olarak kendi kanallarından yayıyolar. Şimdiden iyiliği ve pozitif içerikleri yaymaya çalışan kocaman bir aile olmaya başladığımızı hissediyoruz.

Sosyal Girişimcilik denilince ülkemizde akla ne geliyor? Siz ne düşünüyorsunuz? 

Sosyal girişimcilik örnekleri son zamanlarda oldukça arttı, bu da çok mutlu edici bir gelişme. Örneğin Sosyalup platformunun varlığı bile buna bir örnek. Ancak sosyal girişimcilik hala istenilen noktada değil diye düşünüyorum. Sosyal girişimciliğin ne olduğu ve ne olmadığı henüz çok net değil. Bugün sosyal girişim dediğinizde STK’lar veya sosyal sorumluluk projeleri gibi algılanabiliyor. Buna ek olarak maddi kazanç konusu ve bu kazancın sosyal fayda aracılığıyla gelmesinden kaynaklı bir takım kafa karışıklıkları var. Farklı grupların bir araya gelerek, bu konuları tartışmaları ve tekrarlanan sosyal girişimcilik kavramlarıyla, zamanla doğru olan algı da oturacaktır diye umuyorum.

Sizce; Sosyal Girişimcilik sadece özveri ve fedakarlık üstüne mi kuruludur? Yoksa istikrarlı bir ticari model de olabilir mi?

Sosyal girişim de aslında bir girişimcilik örneği, ancak günün sonunda girişiminiz bir sosyal fayda sağlamak üzerine odaklanıyor. Amacınız iyilikleri yaymak, bağış kültürünü geliştirmek, dezavantajlı gruplara fayda sağlamak ve daha nicesi olabilir, ancak günün sonunda tüm bunları yapabilmek için diğer şirketlerde olduğu gibi iş gücüne, teknolojiye, ofise ve daha bir sürü desteğe ihtiyacınız var. Bunun için de maddi gücünüzün olması gerekiyor.

Sosyal girişimler, sosyal faydaya odaklandığı için, çalışanlarının kalbine dokunan şirketler. Bu sebeple de çalışanlar 7/24 zamanını buraya harcayarak, aslında o faydayı yaratmak için çabalıyor. Eğer bir ticari model olmazsa, bir süre sonra bu kişilerin maddi kazanç sağlamak için farklı konulara odaklanmaları gerekebiliyor. Bu da sosyal girişimin sürdürülebilirliği ve büyüyüp, etkisinin artması için istenen bir durum değil. Dolayısıyla sosyal girişimcilerin tüm zamanlarını ve eforlarını adayarak yaptıkları çalışmanın devam edebilmesi açısından ticari bir modelin olabileceğine inanıyorum.

Tüm bunların yanı sıra, begoodto.me’de bir gelir modelimiz yok. Projenin başlangıcı itibariyle tüm masrafları biz karşıladık. İleride projenin hayatına devam edebilmesi ve sürdürülebilir olması için yatırım ihtiyacı veya gelir modeli entegrasyonu ihtiyacı doğabilir. Ancak amacımız, iyiliklerin ve pozitif haberlerin yayılmasına katkıda bulunmak. Bunun şu an en çok ihtiyacımız olan şey olduğunu düşünüyoruz, o nedenle de projeye kişisel sosyal sorumluluğumuz gibi başladık.

Ülkemizin genellikle sosyal ilişkiler açısından güçlü ve yardımsever bir yapıya sahip olduğuna inanıyoruz. Öte yandan girişimcilik özelinde Ülkemizde Sosyal Girişimciliğin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yabancı ülkelerle kıyasladığımızda sizce hangi konumdayız? 

Ülkemizin yardımsever bir yapıya sahip olması aslında begoodto.me fikrinin belki de çıkmasındaki görünmez güçtü. Bir önceki işimde, yolculuk paylaşımı yapılan bir platformda çalışıyordum. 2 sene boyunca, o kadar güzel hikayelerle beslendim ki, o kadar misafirperver ve yardımsever insanla tanıştım ki, önyargılarımızın, özümüzün önüne geçmeye başladığını fark ettim. Ve bir anlamda iyi hikayelerin daha görünür olması gerekiyor fikrinin tohumu benim için bu şekilde atıldı.

Ülkemizde girişimcilik de son zamanlarda hızla gelişen ama henüz yapılacak çok şeyin olduğu bir alan. Sosyal girişimlere baktığınızda ise daha yolun başında olduğumuzu düşünüyorum. Bunu hem begoodto.me olarak hem de Türkiye için söyleyebilirim. Çok başarılı ve ilham veren sosyal girişimlerimiz var. Farklı ülkelerle kıyaslama yapmak yerine, dilerim ki ülkemizden çıkan bir sosyal girişim, diğer ülkelere de örnek olup, ilham verir.

Siz kendi maceranız ve girişim sürecinizde çeşitli destekler ve yardımlardan faydalanabildiniz mi? Bunlardan bahseder misiniz?

begoodto.me’nin fikir aşamasından, hayata geçmesine kadar maddi anlamda bir destek almadık. Tüm masrafları biz kurucu ortaklar olarak karşıladık. Ancak aldığımız çok büyük farklı destekler vardı. Bizim uygulamamızın temelinde bireyler ve markalar var. Kullanıcıların iyilikleri, kazandıkları İyipuanları markaların sosyal sorumluluk projelerine aktarmaları sayesinde daha büyük iyiliklere dönüşüyor. Ayrıca “Kendini Mutlu Et” başlığı altında, markalar kullanıcılara indirim çekleri ve hediye kuponları sağlıyor. Dolayısıyla kullanıcılar ve markalar olmadığı durumda, aslında kurgumuz eksik kalıyor.

İlk günden itibaren uygulamaya katılıp, içindeki iyiliği bizimle paylaşan kullanıcılarımız en büyük destekçimizdi. Daha uygulama çıkmadan, proje açarak ya da hediye çekleri ile destek veren markalar bizim için çok önemliydi. Logo Yazılım, Permolit, Bisse, Boyner, Trendyol, Kikka Tekstil, Avansas, ÇizgiKare ve Lucky Culture markalarına çok büyük bir teşekkür borçluyuz.

Bunun yanı sıra hukuk konusunda Purut Avukatlık bize pro bono olarak destek verdi. İlk duyurumuzu yaptığımızda omg!medya bize ücretsiz destek oldu. Yine ofis anlamında Levent Ofis, bize destek verdi. Uygulamanın hayata geçmesiyle birlikte ise, uygulamanın daha geniş kitleler tarafından duyulması açısından Hürriyet Startup ve Webrazzi gibi platformların çok büyük desteği oldu.

Sosyal girişimciliğin daha fazla gelişmesi, geniş kitlelere ulaşması ve bu tarz girişimlerin çoğalması için sizce neler yapılmalı? İşletme, kurum, siyasi irade ve bireylere ne gibi görevler düşüyor?

Öncelikle sosyal girişimciliğin daha iyi anlatılması ve geniş kitleler tarafından doğru anlaşılması gerekiyor. Bunun için de hepimize görev düşüyor. Yukarıda bahsettiğiniz, sosyal girişimlerin istikrarlı ticari modelleri olabilir mi sorusu birçok kişinin sorduğu soru. Gençler sosyal girişimciliği bir kariyer olarak seçebilirler mi, yoksa gönüllü destek ile mi sınırlı kalmalılar çok emin değiller. Ancak gerek fon yaratılması olsun, gerek bu girişimlerin duyurulması açısından medya sektörü çalışanlarının veya ünlülerin çabaları olsun, her gün artan bir destek var. Bu da çok mutlu edici.

Sosyal faydanın oluşabilmesi için birey, kurum, siyasi irade, herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyorum. Hepimiz el ele verince, değişim gerçekleşiyor ve faydayı yaymak için çok daha güçlü bir bütün haline geliyoruz.

Editör: Şule Gülmez

1 comment
Selin Babacan
ADMINISTRATOR
PROFİL

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar