Attenborough’nun Ocean filmi yayında: Dünya bu çığlığa sessiz kalmamalı 

Attenborough’nun Ocean filmi yayında: Dünya bu çığlığa sessiz kalmamalı 

Denizlerimizin acımasızca yağmalandığını açıkça gözler önüne seren bir belgesel nihayet geniş izleyiciyle buluştu.  Nihayet, sözde ‘’deniz koruma alanlarında’’ dip trol avcılığını yasaklamaya yönelik ciddi bir öneri konuşuluyor. Ve nihayet, deniz tabanında depolanan karbonun, trol tekneleri tarafından atmosfere salındığını belgeleyen somut bilimsel veriler ortaya kondu. 

Yine de…sanki herkes hâlâ asıl gerçeği ıskalıyor. David Attenborough’nun National Geographic için yaptığı Ocean (Okyanus) filmi yayına girdi.

Kamuoyundaki algı, deniz yaşamının tahribatına dair gerçekleri yansıtmaktan uzak. Uzun süredir yapılan bilimsel değerlendirmeler, aşırı avcılığın denizlerdeki yıkımın başlıca nedeni olduğunu ortaya koyuyor. Ancak geçen yıl Birleşik Krallık’ta gerçekleştirilen bir ankette, halk bu tehdidi ancak dördüncü sıraya yerleştirdi. İnsanlar denizlerin içler acısı haline üzülürken, sofralarından balığı eksik etmiyor. Bu durum, kamuoyunu doğru bilgilendirmesi gerekenlerin görevini yerine getirmemesiyle doğrudan bağlantılı.

Okyanus filiminin bu algıyı değiştirmesi bekleniyor. Filmin yakaladığı büyük ilgi, televizyon yayıncılarının sürekli tekrar ettiği ‘’çevre konuları izleyiciyi uzaklaştırır’’ söyleminin doğru olmadığını kanıtlıyor. Önemli olan, bu filmde olduğu gibi, meseleyi etkileyici ve etkili biçimde sunabilmek.

Hükümetin, İngiltere’deki deniz koruma alanlarının yarısında trol avcılığı ve deniz dibi tarama yasağını duyurması olumlu karşılandı. Ancak bu adım, yapılabileceklerin en asgari seviyesi olarak değerlendiriliyor. Yeni politika, 2030 yılına kadar topraklarımızın ve denizlerimizin %30’unun korunması hedefi olan “30×30” vaadine de yaklaşmıyor.

İşçi Partisi sorunu parça parça ele almaya devam ediyor. Yeni önlemler belirli deniz tabanı özelliklerini ve bazı türleri korumayı hedefliyor. Ancak balıkçılık endüstrisi denizlerin tamamını tahrip ediyor.

Uzun zamandır bazı uzmanlar, trol avcılığı ve dip taraması gibi uygulamaların deniz tabanındaki  karbonu atmosfere saldığını düşünüyor, ancak bu konuda somut veriler oldukça geç elde edildi. Yapılan kapsamlı araştırmalar neticesinde, bu etkinin beklenenden çok daha büyük olduğunu ortaya koydu. Böylece balıkçılık endüstrisinin, topluma ve doğaya olan zararlarına yeni, ağır bir yük daha eklenmiş oldu. 

Balıklar sadece ‘’deniz ürünü’’ değil, vahşi yaşamın özgür ve doğanın canlı bir parçası. Onlar, insanların tüketimi için dünyaya gönderilmedi. Varoluşları, ‘’stoklar’’ şeklinde değil, karmaşık popülasyonlar ve ekosistemler içinde anlam kazanır. 

Sonuç olarak, balıkları salt besin kaynağı olarak görmek, denizlerimizin ve ekosistemlerimizin gerçek değerini göz ardı etmek olur. 

Koruma ve saygı easa alınmadığı sürece, sürdürülebilir bir deniz yaşamı hayal olmaktan öteye gidemez. Ocean belgeseli de bu mesajı en anlamlı şekilde veriyor.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar