Yeni araştırma: Mega yangınlarda insan etkisi daha fazla alanı etkiliyor

Yeni araştırma: Mega yangınlarda insan etkisi daha fazla alanı etkiliyor

İstanbul Teknik Üniversitesi bilim insanlarına göre mega yangınların başlıca nedeni doğal olmayan kaynaklar. İnsan etkisi ile çıkan yangınlarda daha büyük alanlar yok oluyor. 

İstanbul Teknik Üniversitesi’nden bilim insanları tarafından 2021 yılındaki Manavgat yangını ve iklim değişikliği arasındaki ilişkiyi değerlendiren bilimsel bir araştırmaya göre büyük yangınların nedeni doğal alanlarda yerleşim alanlarının daha fazla kesişmesi.

Araştırma mega-yangınlarda insan etksinin belirleyici rolüne dikkat çekerken, doğal yolla başlamayan yangınların doğal yangınlara oranla çok daha fazla alanı etkilediğini ortaya koydu.

Temmuz ayında npj natural hazards dergisinde yayımlanan ‘’Alevlere teslim: Türkiye’nin Akdeniz bölgesinde gerçekleşen mega-yangına etki eden insan faktörü’’ adlı bilimsel makale yaban hayatı ve insan yerleşimlerinin kesişme noktalarındaki artışın, yangın vakalarının sayısını, şiddetini ve etki alanlarını artırdığına dikkat çekiyor. Akdeniz tipi iklim bölgelerini ilgilendiren araştırmaya göre insan eliyle başlayan yangınlar, doğal yangınlara kıyasla kat kat daha fazla alanı etkiliyor.

2021’de Manavgat yangınının yaşandığı ormanlık alana dair gerçekleştirilen, sadece meteorolojik parametrelere ve bitki örtüsüne dayanan simülasyonların sonucu, insan etkisinin olmadığı bir senaryoda, dört kat daha az ormanlık alanın yanacağına işaret ediyor. Simülasyon sonuçları, modelde makilik/açık ormanlık alan olarak tanımlanan ancak tarım arazisi olarak kullanılan alanlarda ise 2021 yılı için hemen hiç yangın göstermiyor.

2021 yazı, Türkiye ve Güney Avrupa’nın yangınlara teslim olduğu bir dönem olarak tarihe geçti. Türkiye’de özellikle Akdeniz tipi iklimin hakim olduğu Adana, Muğla, İzmir gibi birçok farklı noktada eş zamanlı çıkan yangınlar, sayıları, büyüklükleri ve aralarındaki mesafe nedeniyle zamanında ve etkin müdahaleyi zorlaştırdı. 2021 yazı aynı zamanda, iklim değişikliği ve ekosistem tahribatlarını takip eden bilim insanlarının, geçmişe göre farklı dinamikler barındıran bir sürece girdiğimizi fark ettiği bir dönem oldu. 2021 yangın sezonu gelecek yılların habercisi gibiydi.

Küresel yıllık yanan alanlar yıldan yıla incelendiğinde, trendde radikal bir artış ya da iniş gözlemlenmiyor. Ancak bileşenlere ayrıldığında iki unsur dikkat çekici: Küresel yanan alan verilerinde, çalılık, bozkır ya da tarım alanı yangınlarına kıyasla orman yangınlarında bir artış trendi gözlemlenmekte. Ayrıca çıkan yangın sayısından ziyade, yanan alanların boyutları farklılık gösteriyor. Çıkan yangınlar, eskiye nazaran daha büyük alanları etkisi altına alıyor. Bu da bize artık mega-yangınlar çağına girdiğimizi  gösteriyor.

Mega-yangınların günümüzde en önemli özelliklerinden birisi, yaban hayatı-insan yerleşimi ekseninde çıkmaları ve doğal ekosistemlerin yanı sıra yaşam alanlarını ve kritik yapıları tehdit etmeleri.

Yağış ve ortam nemi doğal yangınların etkisini zayıflatıyor

Türkiye’de ve dünyanın Akdeniz tipi iklime sahip birçok farklı noktasında, yangınların %90’a yakını insan kaynaklı çıkıyor. Büyük Manavgat Yangını, Türkiye nezdinde bunun iyi bir örneği. Ocak ayında Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyaletinde farklı noktalarda çıkan Palisades ve Eaton yangınları da, aynı Manavgat Yangını’nda olduğu gibi, meteorolojik koşulların uygunluğu ile beslenerek kısa sürede büyüdü, zorlukla kontrol altına alınabildi, insan yerleşimlerini ve insan hayatını tehdit etti. 

Doğal yolla çıkan yangınlar, genellikle yıldırım etkisiyle çıkıyor. Ancak yıldırım kaynaklı yangınlar, yağış veya ortam nemi sayesinde genelde daha dar bir alanda etkili oluyor. İnsan kaynaklı yangınlarda ise böyle bir durum söz konusu olmadığından, daha büyük alanları hızla etkisi altına alabiliyor. 

Orman köylüleri, teknoloji ve bilimle desteklenmeli

Bu bağlamda sürdürülebilir ve etkili yöntemler, yaban hayatı-insan yerleşimleri eksenine odaklanmakla başlıyor. Bu alanlarda yaşayan insanların, yangını önleme konusunda birincil sorumluluk aldıkları bir modele geçilmesi gerekiyor. Örneğin geçmiş yıllarda Türkiye’de büyük faydalar sağlayan orman köylüleri olgusunun, mevcut teknoloji ve bilimsel bulgularla desteklenerek kuvvetlendirilmesi büyük önem taşıyor. 

Benzer şekilde yerel belleği kuvvetlendirmek, bilgi kaybının önüne geçmek ve insanları alanlarını korumaya teşvik etmek, kritik öneme sahip.

Orman köylüsü uygulamasının bittiği, yerel bilginin kaybolduğu, şehirleşme unsurlarının fazlalaştığı bölgelerde ise bu yaklaşım, daha farklı bir şekilde hayata geçirilebilir. Yaban hayat-insan yerleşimi ekseninde yaşayan kişilerin eğitilmesi, gönüllü ekiplerinin kurulması, bu ekiplerin güncel teknoloji ve bilimin yardımı ile donatılmaları gerekiyor. Örneğin yangın tehlikesinin yüksek olduğu günlerde, bilgi alabilecekleri ve uyarılacakları sistemlere erişimleri sağlanabilir. 

Ülkemiz ormanlarının önemli bir kısmının, Akdeniz iklim tipine uyum sağlamış, yangın ile çoğalan ve bundan beslenen bitki örtüsüne sahip ormanlardan meydana geldiğine dikkat çekilen makale, bu çağda çıkan mega-yangınların arkasında iklim değişikliği kadar ve hatta belki daha da fazla etkili olarak, beşeri nedenlerin olduğunu vurguluyor.

Araştırma Türkiye’de ve dünyanın Akdeniz tipi iklime sahip birçok farklı noktasında, yangınların yüzde 90’a yakınının beşeri kaynaklı çıktığını ortaya koyuyor.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar