İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik hazırlanan İklim Kanunu teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilerek yasalaştı. AKP tarafından sunulan teklif, Türkiye’de ilk kez iklimle ilgili temel yasal çerçeveyi tanımlıyor. Kanun teklifi, iklim değişikliğiyle mücadelede birincil hedeflerden seragazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğiyle uyum faaliyetlerini planlama ve uygulama ile bunlara ilişkin yasal ve kurumsal çerçevenin usul ve esaslarını
İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik hazırlanan İklim Kanunu teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilerek yasalaştı. AKP tarafından sunulan teklif, Türkiye’de ilk kez iklimle ilgili temel yasal çerçeveyi tanımlıyor. Kanun teklifi, iklim değişikliğiyle mücadelede birincil hedeflerden seragazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğiyle uyum faaliyetlerini planlama ve uygulama ile bunlara ilişkin yasal ve kurumsal çerçevenin usul ve esaslarını içeriyor.
İklim Kanunu’nun kabulü muhalefet partileri, iklim ve çevre STK’ları tarafından eleştiriyle karşılandı.
Kanun iklim hukuku ile ilgili, ‘’İklim Adaleti’’, İklim Finansmanı’’, ‘’Net Sıfır Emisyon’’, ‘’Adil geçiş’’, ‘’Birincil piyasa’’, ‘’Karbon Kredisi’’, Denkleştirme’’, ‘’Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), ‘’Gömülü sera gazı emisyonları’’, ‘’Gönüllü karbon piyasaları’’ gibi kavramları tanımlıyor.
Yeni yasanın yürütücüsü, 2023’te kurulan İklim Değişikliği Başkanlığı olacak. Başkanlığın yetkileri arasında, kurumlar arası koordinasyon, faaliyet ve standart belirleme, gelişmeleri takip etme, karbon fiyatlandırmasına ilişkin piyasaya dayalı mekanizmaları düzenlemek yer alıyor.
Muhalefet partileri ve çevre STK’ları, İklim Kanunu’nu ‘’ticari olmakla’’ eleştiriyor. Özellikle küçük işletmelere getireceği mali yük ve STK’ların katılım eksikliği ile uygulama belirsizlikleri tartışma konusu.
Kanun teklifinin yasalaşmasının ardından CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, “Gerçekten bir İklim Kanunu’na ihtiyacımız var ama üniversitelerin, çevre örgütlerinin, yerel yönetimlerin ortak aklıyla hazırlanmış bir yasaya” dedi ve ekledi: “Bu sözde İklim Kanunu, sadece beş yandaş firmanın çıkarı için getiriliyor.”
Başarır “İklim değişikliğinden en çok etkilenen dar gelirli yurttaşların yaşadığı bölgelerle ilgili hiçbir çözüm bu yasada yok” diye konuştu.
TEMA Vakfı, ‘’Kaybeden insan ve doğa oldu’’ şeklinde bir paylaşım yaptı. Vakıf, kabul edilen yasayı İklim Kanunu olarak görmediklerini ifade etti:
“Bu yasa, yalnızca emisyon ticaretini düzenliyor. Emisyon azaltımı, fosil yakıtlardan çıkış, adil geçiş ve toplum yararına gelir kullanımı gibi kritik unsurlar yok. Anayasa Mahkemesi’nden dönmesini umut ediyoruz.”
İklim Kanunu’nu neden eleştiriliyor?
Türkiye’nin iklim alanında çalışan 15 sivil toplum kuruluşunu bir araya getiren İklim Ağı, TBMM’ne sunulan ilk İklim Kanunu teklifi ile ilgili yaptığı açıklamada, teklifin önemli eksiklikler barındırdığını vurgulayarak, yasanın yeniden gözden geçirilmesini talep etti.
İklim Ağı’nın altını çizdiği eksiklikler şu şekilde:
Sivil toplum yok ve denetim yok
İklim Kanunu yalnızca çevreyle ilgili bir düzenleme değil, aynı zamanda ülkenin ekonomik ve sosyal geleceğini de belirleyecek kritik bir adım. Ancak, kanun teklifi hazırlanırken bilim insanlarının ve iklim alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) görüşlerine başvurulmadı. Ayrıca STK’lara, teklif edilen kurul ve mekanizmalarda da yer verilmedi. Bu haliyle teklif, iklim politikasında denetim ve şeffaflık sağlamaktan uzak kalıyor.
Kanun’da seragazları için mutlak azaltım hedefleri bulunmuyor
Bilim insanları, küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlamak için emisyonların bugünden itibaren hızla azaltılması gerektiğini söylüyor. Ancak kanun teklifinde, seragazı emisyonlarını bugünden itibaren azaltmayı taahhüt eden mutlak bir azaltım hedefi bulunmuyor. Türkiye’nin seragazı emisyonlarını hangi seviyeye kadar ve hangi hızla azaltacağı net ortaya konmuyor.
Kömür, Petrol ve Gaz Tüketimini Bitirme Hedefi Yok
İklim değişikliğiyle mücadelede en önemli adım fosil yakıtların terk edilmesi. Ancak, kanun teklifi kömür, petrol ve gaz kullanımının sonlandırılmasına dair bir hedef içermiyor. Bunun yerine, azaltım yöntemleri olarak henüz uygulanabilirliği kanıtlanmamış karbon yakalama ve depolama gibi teknolojileri önceliklendiriyor ve bu teknolojilerin gelişmesine dayanarak iklim değişikliğiyle mücadeleyi erteliyor.
Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) emisyon azaltımına yönelik etkin bir araç olmaktan uzak
Teklif, esasen Emisyon Ticaret Sistemini (ETS) düzenlemeye odaklanıyor. Ancak, seragazı emisyonlarının azaltımını hedeflemeden devreye alınacak bir ETS, düşük karbon fiyatlarının oluştuğu, sığ bir emisyon piyasasına dönüşme riski taşıyor. Ayrıca, mevcut teklifle önerilen ‘’denkleştirme’’ yöntemiyle tesisler, emisyonlarını azaltmak yerine fidan dikmek gibi uygulamalarla emisyon bedeli ödemekten kaçınabilir.
Greenpeace Türkiye İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Emel Türker Alpay, Türkiye’nin İklim Kanunu’nda öngördüğü sistemin ‘’amacını gerçekleştirmeyeceğini’’ savunuyor ve eksiklikleri şöyle tanımlıyor:
· Fosil yakıtlarla ilgili somut ve zamanları belirlenmiş bir plan yok
· Net seragazı azaltım hedefi belirlenmiyor
· Fosil yakıtlardan çıkış ve adil geçiş için somut bir plan sunulmuyor
İklim Ağı ise seragazı emisyonlarının azaltılmasını hedeflemeden devreye sokulacak bir emisyon ticaret sisteminin ‘’sığ bir emisyon piyasasına dönüşme riski’’ taşıdığını belirtiyor.
Adil geçiş mekanizması yok
Kömürlü termik santraller gibi fosil yakıta dayalı sektörlerin kademeli olarak ortadan kalkmasıyla etkilenecek çalışanların ve geçim kaynakları bu sektörlere dayalı olan hane halklarının mağdur olmaması için adil bir geçiş mekanizması kurulması gerekiyor. Ancak, kanun teklifinde adil geçiş kavramı yer almasına rağmen buna yönelik somut bir mekanizma sunulmuyor.
ETS’nden elde edilecek gelirler şirket değil, toplum yararına kullanılmalı
Emisyon Ticaret Sistemi’nden elde edilecek gelirlerin çalışanlar ve hane halkları yararına kullanılmasına yönelik bir düzenleme bulunmuyor; gelirler yalnızca özel sektörün yeşil dönüşümüne ayrılıyor. Oysa iklim adaletinin bir gereği olarak iklim değişikliğinin olumsuz etkileri nedeniyle bireylerin maruz kaldığı kayıp ve zararların karşılanmasına yönelik bir mekanizma tanımlanması ve bu mekanizmanın ETS gelirleriyle finanse edilmesi gerekiyor.
Türkiye, 2053 yılında ‘’net sıfır emisyon’’ hedefliyor.
Greenpeace sorumlusu Alpay, yetkililer tarafından uluslararası platformlarda defalarca dile getirilen bu hedefin, kanunda ‘’2053’’ vurgusuyla yer almadığını söylüyor.