Avustralya’nın en büyük kömür ihracat merkezi olan Newcastle Limanı’nda düzenlenen iklim protestosu, yalnızca çevresel kaygıları değil, ülkenin enerji politikaları ve iklim taahhütleri etrafındaki siyasi gerilimi de yeniden görünür kıldı. Limana giriş yapan bir kömür gemisinin engellenmesi sırasında 11 protestocu hakkında suçlama yöneltilmesi, hükümetin iklim eylemleri ile kamu düzeni arasında kurduğu dengeyi tartışmaya açtı. “Rising Tide”
Avustralya’nın en büyük kömür ihracat merkezi olan Newcastle Limanı’nda düzenlenen iklim protestosu, yalnızca çevresel kaygıları değil, ülkenin enerji politikaları ve iklim taahhütleri etrafındaki siyasi gerilimi de yeniden görünür kıldı. Limana giriş yapan bir kömür gemisinin engellenmesi sırasında 11 protestocu hakkında suçlama yöneltilmesi, hükümetin iklim eylemleri ile kamu düzeni arasında kurduğu dengeyi tartışmaya açtı.
“Rising Tide” hareketinin öncülüğünde düzenlenen yıllık protestoya binlerce kişi katılırken, eylemde Avustralya Yeşiller Partisi Lideri Larissa Waters’ın da yer alması, protestonun siyasi ağırlığını artırdı. Yüzlerce eylemcinin kanolarla liman sularına açılması, Newcastle’ın küresel kömür tedarik zincirindeki rolünü doğrudan hedef alan sembolik bir müdahale olarak değerlendirildi.
Yeni Güney Galler hükümetinin limanın büyük bölümünü kapsayan alanı deniz yasak bölgesi ilan etmesi ve protestoculara yönelik polis müdahalesi, eyalet ve federal düzeyde iklim protestolarına yaklaşım konusundaki sertleşen tutumu yansıttı. Polis, 11 kişinin denizcilikle ilgili suçlamalarla gözaltına alındığını açıklarken, aktivist gruplar daha fazla kişinin kısa süreli olarak alıkonulduğunu bildirdi.
Bu durum, Avustralya’nın bir yandan iklim hedeflerini savunurken, diğer yandan fosil yakıt ihracatını sürdürmesi arasındaki çelişkiye dikkat çeken aktivist söylemi güçlendirdi.
Protestoculara yöneltilen suçlamalar da tartışmanın merkezinde yer aldı ve hükümetlerin iklim eylemlerini giderek daha fazla güvenlik ve kamu düzeni meselesi olarak ele aldığı yönündeki eleştirileri yeniden gündeme getirdi.
Eyleme katılan Newcastle’lı ebeveyn Jonathon Dykyj, “Bugün tutuklanmamın bana kişisel bedeli, kontrolden çıkan iklim değişikliğinin toplumumuz, hayatlarımız ve çocuklarımızın geleceği üzerindeki sonuçlarıyla kıyaslandığında önemsiz kalıyor” dedi. Dykyj ayrıca Albanese hükümetini, Hunter Valley’deki çalışan aileleri iklim zararlarından korumamak ve kömür işçileri için adil bir geçiş planı yapmamakla eleştirdi.
Öte yandan Yeşiller Partisi lideri Larissa Waters ise protestoya katılımını, “güvenli bir iklim” talebinin demokratik bir ifadesi olarak tanımladı. Waters’ın varlığı, iklim hareketi ile parlamenter siyaset arasındaki bağın güçlendiğine işaret ederken, protestonun yalnızca çevresel değil, açıkça politik bir mesaj taşıdığını ortaya koydu.
Newcastle’daki eylem, Avustralya’da iklim politikasının artık yalnızca çevre başlığı altında değil; enerji güvenliği, ekonomik geçiş ve demokratik protesto hakkı ekseninde şekillenen daha geniş bir siyasi mücadele alanına dönüştüğünü bir kez daha gösterdi.
Kaynak:
