National Geographic fotoğrafçısı Rena Effendi, Brezilya’daki bir aile çiftliğinin doğayla uyum içinde çalışarak hem ülkenin bozulan ekosistemini hem de küresel gıda güvenliğini yeniden inşa etmesini belgelemek için bölgeyi ziyaret etti. Üçüncü kuşak çiftçi Maria Vitória Vasconcelos, ailesinin topraklarını agroforestri, kompost üretimi ve ürün çeşitliliği gibi yenileyici tarım yöntemleriyle dönüştürüyor. Brezilya, iklim krizinin etkilerini en belirgin hisseden bölgelerin
National Geographic fotoğrafçısı Rena Effendi, Brezilya’daki bir aile çiftliğinin doğayla uyum içinde çalışarak hem ülkenin bozulan ekosistemini hem de küresel gıda güvenliğini yeniden inşa etmesini belgelemek için bölgeyi ziyaret etti.
Üçüncü kuşak çiftçi Maria Vitória Vasconcelos, ailesinin topraklarını agroforestri, kompost üretimi ve ürün çeşitliliği gibi yenileyici tarım yöntemleriyle dönüştürüyor.
Brezilya, iklim krizinin etkilerini en belirgin hisseden bölgelerin başında geliyor. Gezegenin en büyük ve en zengin tropik ormanı olan Amazon, küresel karbon emisyonlarını emme kapasitesi sayesinde “dünyanın akciğerleri” olarak tanımlanıyor. Ancak son on yıllarda tarım alanı açmak için yapılan yaygın ormansızlaşma nedeniyle, ülke tarımı değişen yağış rejimleri ve kuraklıklar yüzünden büyük baskı altında.
Özellikle Amazon’a komşu Cerrado bölgesi, hem biyolojik çeşitliliği hem tarımsal verimliliği tehdit eden bu döngünün tam merkezinde. Yağmur mevsimlerinin giderek gecikmesi, kuraklık dönemlerinin uzaması ve toprak yorgunluğu çiftçileri zor durumda bırakıyor. Bu durum hem çiftçilerin geçimini hem de küresel gıda tedarikini tehdit ediyor.
Ancak ülkede bu eğilimi tersine çevirmek için umut veren girişimler de var.
Monokültürden canlı bir ekosisteme
Rio Verde yakınlarındaki 6.100 dönümlük Fazenda Mata do Lobo çiftliği, Vasconcelos, eşi Daniel Fröbel, babası ve kardeşi tarafından yönetiliyor. Çiftlik; GDO’suz mısır, soya ve organik kahve üretiyor.
Vasconcelos, üniversite eğitiminin ardından çiftliği daha sürdürülebilir bir modele dönüştürmek için kolları sıvadı. Ancak iklim değişikliğinin etkileri, lojistik sorunlar ve sınırlı pazar imkânları işleri zorlaştırıyordu.
Bu noktada Vasconcelos, Brezilya’nın önde gelen tarım şirketlerinden Milhão ve onun uluslararası iş ortağı PepsiCo ile iş birliği yaptı. Milhão, ülke genelinde yüzlerce çiftlikle çalışarak endüstriyel hammaddeleri tedarik ediyor ve çiftçilere yenileyici tarım uygulamalarını hayata geçirmede destek sağlıyor.
Bu destekle çiftliğin kaderini değiştiren yöntem ise ‘’agroforestri’’ oldu.
Ağaçlarla birlikte tarım: Toprağı iyileştiren model
Agroforestri, tarla bitkileriyle ağaçları birlikte yetiştirerek toprağı güçlendiren bir model. Bu yöntem hem toprağın sağlığını iyileştiriyor hem de biyoçeşitliliği artırıyor.
Milhão, 2017 yılına kadar yalnızca mısır ve soya tarlalarından oluşan çiftliğe yerli ağaç ve çalı türlerinin fidanlarını bağışladı.
Eskiden sarı ve kahverengi tonlara bürünmüş geniş tarlalar, bugün yer yer orman dokusutaşıyan yeşil bir mozaiğe dönüşmüş durumda. Mısır ve soyanın gölgesinde büyüyen yerli ağaçlar hem toprağın nemini koruyor hem karbon depoluyor.
Ailenin attığı bir diğer adım da gölge altı tarımıyla organik kahve yetiştirmek oldu. Toprağın sağlığını korumak için kimyasal gübre ve pestisit kullanımını minimuma indiren çiftçiler, bunun yerine kendi organik gübrelerini ve kompostlarını üretiyor. Zararlılarla mücadelede de çiftlikteki doğal mantar türlerini kullanıyorlar.
Kurtlar, pumalar ve dev karıncayiyenler geri döndü
PepsiCo ve Milhão’dan sağlanan finansman, eğitim ve teknik destek sayesinde Fazenda Mata do Lobo’nun görünümü kökten değişti.
Bir zamanlar sarı tarlaların bulunduğu araziler şimdi yeşil bir agroforestri ekosistemine dönüşmüş durumda. Bu yeni orman dokusu yalnızca karbon depolamaya yardımcı olmakla kalmıyor; pumalar, kurtlar ve dev karıncayiyenler gibi türler yeniden çiftlikte görülmeye başlandı.
Vasconcelos ve eşi Fröbel, sürdürülebilir yetiştirdikleri ürünleri pazara ulaştırmada PepsiCo ve Milhão’nun oluşturduğu güvenilir tedarik zincirinin kritik önem taşıdığını vurguluyor. Bu tür ortaklıklar, çiftçilere ekonomik güvence sağlamanın yanı sıra tüketicilerin de güvenli ve kaliteli gıdaya erişimini mümkün kılıyor.
















