Bugünlerde, Birleşmiş Milletler’in, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün, ulusal hükümetlerin, iş dünyasının ve sivil toplum kuruluşlarının gündeminde yeşil büyüme ve yeşil ekonomi kavramları var. Bu kavramlar, sürdürülebilirliğin verimli çalışma, teknoloji ve piyasa eliyle yönetilecek çevresel programlarla başarılabileceğini; aynı zamanda, yeşil büyümenin ekonomiye katkı sağlarken dünyanın kurtarılabileceğini öne sürüyor. OECD, UNEP gibi uluslararası örgütler “yeşil büyüme”
Bugünlerde, Birleşmiş Milletler’in, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün, ulusal hükümetlerin, iş dünyasının ve sivil toplum kuruluşlarının gündeminde yeşil büyüme ve yeşil ekonomi kavramları var. Bu kavramlar, sürdürülebilirliğin verimli çalışma, teknoloji ve piyasa eliyle yönetilecek çevresel programlarla başarılabileceğini; aynı zamanda, yeşil büyümenin ekonomiye katkı sağlarken dünyanın kurtarılabileceğini öne sürüyor.
OECD, UNEP gibi uluslararası örgütler “yeşil büyüme” veya “yeşil ekonomi” kavramı çevresel iyileştirmelere katkı sağlayan mal ve hizmetlerin yatırım ve tüketimini önceliklendiren bir anlayış olarak tanımlıyor. Bu bakış açısıyla çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlanırken ekonomik gelişme, gelir artışı, istihdam ve fakirliğin azaltılmasına da katkı sağlanacağı düşünülüyor. Çevreci yatırımlarla sağlanacak faydaların daha net ortaya konulmasıyla, özellikle ekonomik kriz sonrası oluşabilecek isteksizliğin bertaraf edilmesi de amaçlanıyor. Ancak yeşil büyüme olarak adlandırılan bu söylem, küresel ısınma, nesli tükenen canlılar ya da kaynakların tükenmesi gibi zorlu ve kaçınılmaz çevre sorunlarıyla olan mücadelede yeterli olamıyor.
Her ne kadar inşaat, tarım ve ulaşım gibi alanlarda kaynak
kullanımı ve kirletme oranı azalmış olsa da bu sektörlerdeki büyüme hızı da
ölçeklenerek arttı. Bir başka deyişle, bu sektörlerdeki verimlilik pazarların
daha da büyümesine ve kaynak ihtiyacının artmasına sebep oldu. Sonuç olarak da,
bu pazarların çevreye zararları verimlilik artışı ile paralel bir şekilde
dengelenemiyor. Kontrolsüz büyüme nedeniyle kaynak kullanımı, kirlilik ve atık
artışları gözleniyor.
Yeşil Büyüme savunucularına göre teknoloji her zaman en iyi çözüm. Uluslararası
çevre anlaşmaları, kapsamlı ve büyük ölçekli teknolojilerin karbon salımlarını
yakalama ve depoloma konusunda başarılı olduğunu varsaysa da bu teknolojilerin
etkileri henüz küçük ölçeklerde dahi görünmüyor. Örneğin; tarımda makineleşme
her ne kadar tarımda verimliliği sağlasa da düşük teknolojinin çevresel
maliyeti hem daha az hem de küresel gıda talebini karşılamada oldukça yeterli.
Teknolojinin çevresel maliyetleri azaltmadaki rolü yadsınamaz ancak yeşil
büyüme tarafından abartılıyor.
Yeşil Büyüme için öne sürülen en önemli argümanlardan biri, yeşil bir dünyayı
koruyan eylemler yaparken kar da sağlanabileceği oluşu. Ancak gerçekte bu
eylemler hiçbir şirket tarafından sahiplenilmiyor, hiçbir şirket bu eylemlerin
öncüsü olmak istemiyor.
Fazla tüketime çözüm olarak yeşil tüketim mantıklı bir seçenek gibi
gözükebilir. Ancak her ne kadar yeşil tüketim etik açıdan rahatlatıcı olsa da
yine de doğal kaynakların kullanımına sebep oluyor. Bu sebeple yeşil tüketimin
fazlası da artılarını nötrleyip sonuçsuz kalabiliyor.
Kaynak: S360mag