Cinsiyet eşitsizliğine bambaşka bir açıdan yaklaşan Yanındayız Derneği’nin Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi ve Egon Zehnder İstanbul Yönetici Ortağı Murat Yeşildere’yle, Yanındayız Derneği’nden toplumsal cinsiyet eşitliğine ve “Eyvah CEO Doğuruyor!” kitabına kadar pek çok konuyu konuştuk. Yanındayız Derneği Kurucusu ve “Eyvah CEO Doğuruyor!” kitabının yazarı Murat Yeşildere, 5. Sorunlara Çözümler Buluşması’nda cinsiyet eşitliğini daha önce kimseden
Cinsiyet eşitsizliğine bambaşka bir açıdan yaklaşan Yanındayız Derneği’nin Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi ve Egon Zehnder İstanbul Yönetici Ortağı Murat Yeşildere’yle, Yanındayız Derneği’nden toplumsal cinsiyet eşitliğine ve “Eyvah CEO Doğuruyor!” kitabına kadar pek çok konuyu konuştuk.
Yanındayız Derneği Kurucusu ve “Eyvah CEO Doğuruyor!” kitabının yazarı Murat Yeşildere, 5. Sorunlara Çözümler Buluşması’nda cinsiyet eşitliğini daha önce kimseden duymadığım bir yönden ele alarak, bunun bir erkek sorunu olduğunu söylediğinde kendisiyle mutlaka röportaj yapmalıyım demiştim. Aklımdaki tüm sorularla birlikte kendisini Genel Yayın Yönetmenimiz Selin Babacan ile ziyaret ettik…
Erkeklerde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık uyandırmak neden önemli? Yanındayız Derneği bu noktada nasıl kuruldu?
Toplumsal cinsiyet eşitliğini konuşurken aslında bunu kadın konusuymuş gibi konuşuyoruz. Halbuki kadın şiddetini yaratan da, cinayetleri işleyenler de erkekler. Yani bu aslında bir erkek konusu. Bu bir erkek konusu olduğu için erkeklerin farkındalığını ve toplumsal cinsiyet eşitliğine inancını artırmanın, bu konunun çözümünde önemli bir adım olacağına inanıyorum. Bu inançta 40 tane erkek, Mayıs 2018’de, yani yaklaşık bir yıl önce Yanındayız Derneği’ni kurduk. Bu dernekte de erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliğinin anlamını daha iyi kavramasını ve bu konu hakkındaki farkındalığın artmasını hedefledik. Bu çerçevede de erkeklerin daha yoğun olduğu kışla, spor sahaları, camii, kahve, berber gibi yerlerde erkek diliyle erkeklere toplumsal cinsiyet eşitliğini anlatmayı hedefliyoruz.
İş hayatı, sanat dünyası, basın ve sivil toplum örgütleri olmak üzere toplumun farklı kademelerinden insanları bir araya nasıl getirdiniz?
Aslında bakarsanız bu insanların ortak noktası toplumsal cinsiyet eşitliğine olan inançları. Dediğiniz gibi iş hayatından, sanat dünyasından, basından ve sivil toplum örgütlerinden, yani hayatın ve toplumun çok farklı kademelerinden insanlar var. İlk fikri ortaya koyduğumuzda iki-üç kişiydik, sonra 10 kişiye, 20 kişiye ve en son artık 40 kişiye ulaştığında, dernekleşerek bunu biraz daha resmi bir yapıya dönüştürdük. Bu insanlar fiziksel olarak bir araya gelmekten ziyade, bu fikre olan inançlarını kendi alanlarında daha fazla sürdüren insanlar. Derneğin bir yönetim kurulu, icra kurulu, danışma kurulu var ve bu kurulun tamamı kadınlardan oluşuyor. Bu kadınlar da özellikle kadın hareketi etrafında güçlü isimler. Derneğimizin başkanı da çok uzun yıllar Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki birçok inisiyatifin hem kurucusu hem de lideri olarak görev yapan Nur Ger.
Derneğin
gündeminde hangi projeler var?
Derneğin
gündeminde üç şey var. Birincisi, eğitim projesi. Bu alanda yapılmış olan
eğitimlerin müfredatlarını aldık ve inceledik. Erkek diline ve erkeklere uygun
hale getirdik ve kendi müfredatımız olarak vermeye başladık. 20 erkek ve 20
kadının katılacağı, aynı ortamda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitim
alacakları ve iş ortamından başlayıp sonra yaygınlaştırılabilen bir programla
şu anda sahadayız. İkinci olarak, Birleşmiş Milletlerin “Barbershop
Conversations” diye bir programını aldık. Bildiğiniz geleneksel bir berber
ortamını düşünün. İki tane müşteri ve bir tane berberin olduğu bir yer. Orada
konuşulan politika, futbol gibi konuların yanında toplumsal cinsiyet
eşitliğinin konuşulup rakamların verildiği, bu anlayışın nasıl farklı
olabileceğinin anlatıldığı bir sistem. Bunu da yine okullar, üniversiteler,
ticaret odaları, sanayi odaları, belediyelerle birlikte sahaya yaymaya
başlıyoruz. Üçüncüsü de şiddet konusundaki çalışmalarımıza geçen sene 25
Kasım’da başladık. Bu sene de devam edeceğiz. “Nöbetteyiz” adını verdik. Burada
da çok basit bir şey yapıyoruz. Bir önceki yıl, erkeklerin öldürdüğü kadınların
isimlerini kamuoyuyla paylaşıyoruz. Geçen sene Beşiktaş Belediyesi ile birlikte
Beşiktaş’taki anıtın orada gerçekleştirdik. Bu sene de yine aynısını yapacağız.
27 gün olan şubat ayında Türkiye’de 38 kadın öldürüldü. Geçen sene 410 kadın öldürüldü.
Bu sene daha yüksek gibi görünüyor rakamlar. Dolayısıyla bu üç konu Yanındayız
Derneği’nin odağındaki inisiyatifler.
Yanındayız Derneği’nin benzerleri var mı başka ülkelerde?
Yanındayız Derneği, dünyada bizim bildiğimiz kadarıyla türünün ikinci örneği. Kanada’da benzer bir dernek var. Başka tam bu anlamda bir yapı yok ama “He for She” diye Birleşmiş Milletlerin getirdiği çok değerli bir inisiyatif var. He for She’deki önemli söylemlerden bir tanesi “Bugün değilse ne zaman? Ben değilsem kim?” Bu söylemi sadece toplumsal cinsiyet eşitliği alanında değil, bütün alanlarda kendi hayatımıza yerleştirmemizin önemli. Toplumsal cinsiyet eşitliği değişmeli ve Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı. Kim yapacak bunu? Değişime önce kendimizden başlamamız lazım. Sonra da kendi alanımızda değiştirebileceğimiz birtakım şeyleri üzerine yerleştirmemiz lazım. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekten birçok sıkıntı ve problemin kırılma ve çözüm noktası olduğu inancındayım.
Fırsat eşitliği konusunda bu kadar aktif adımlar atmaya ne zaman karar verdiniz?
Bu aslında bir karar değil, daha çok meydan okuma. 2011 yılında Sermaye Piyasası Kurulu, Türkiye’de bağımsız yönetim kurulu üyesi atanmasına yönelik mevzuat çıkardı. Bu mevzuat çıkartılırken kadın yönetim kurulu üyesiyle ilgili bir madde mevzuata girdi. O madde, kadınların yönetim kurulunda yer almasını destekliyor. Yurtdışında “Complier Explain” diye bir yapı var. Bu yapıya göre, şirketlerin kurala uyması, uymuyorsa da niye uymadığını açıklaması gerekiyor. Tabii Türkiye’de hiç kimse bu kurala uymadı. Bu arada halka açık şirketler de Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na niye uymadıklarına yönelik açıklama yolladılar ve açıklamaların neredeyse tamamı “çok istedik, çok aradık ama yetkin bir kadın bulamadık” şeklindeydi. Ben de bunu kendime bir meydan okuma olarak yorumlayıp, “Siz bulamadıysanız, biz size buluruz” dedim. Sonrasında Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu’nun Direktörü Melsa Ararat ile birlikte yetkin kadınlardan oluşan bir havuz yaratalım dedik. Yönetim kuruluna hazır olsun bu havuzdakiler ve halka açık şirketler bize gelip de “ben yönetim kuruluna bir kadın atamak istiyorum” derlerse; Egon Zehnder olarak bunun için bir bedel istemeden veya kabul etmeden bu havuzdaki kadınların şirketler için filtrelenmesi, değerlendirilmesi ve sunulması işini de üstlenelim dedik. 2011’de bu havuzu oluşturmaya başladık ve şu anda bu havuzun içinde 300’ün üzerinde yönetim kurulu üyesi olmaya hazır kadın var. Bu havuza başvurmak isteyen halka açık şirketlere hâlâ hiçbir bedel talep etmeden bu hizmeti veriyoruz. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliği konusuna ilk dokunmam ve yakınlaşmam bu şekilde oldu.
Bir havuz oluşturduk dediniz. Peki talep var mı?
Talep var ama bizim arzu ettiğimiz kadar yüksek değil. Her sene bu havuzdan 5-6 tane atama yapıyoruz.
Son yıllara baktığımızda bir yükselme yok mu?
Rakamlarla konuşalım. 2011 yılında Türkiye’de halka açık şirketlerde yönetim kurulu üyesi kadınların oranı yüzde 11 idi. Geçen senenin sonu itibarıyla bu oran yüzde 14’e yükseldi. Üç puan arttı. 2011 yılında İngiltere’de de rakam yüzde 11 idi. Şu anda yüzde 33. Yani İngiltere’de aynı oran bu sürede üç katına çıktı. Biz yüzde üç artırabildik. İngiltere’de oran yüzde 11’den yüzde 33’e nasıl çıktı? Dönemin Ticaret Bakanı neredeyse her ay, yönetim kurulunda kadın olmayan şirketlerin yönetim kurulu başkanlarına mektup yazıp, “Bu utancı taşıyan son şirket sen mi olacaksın? Bu utancı daha ne kadar taşımaya devam edeceksin” diye hitap etti. Şimdi Bakan size her ay bu mektubu yazdığında farklı bir baskı hissediyorsunuz. Dünyanın herhangi bir yerinde bunu başaran ülkelerin neredeyse tamamının kota koyduğunu ve kotalarla oranlarını istenilen seviyelere çektiklerini görebilirsiniz. Bence kota, yönetim kurulunda normalleşme için şart. O yüzden Türkiye’deki yönetim kurullarına mutlaka kotaların eklenmesi gerekiyor.
Son yıllarda pek çok cinsiyet eşitliği projesi yapılıyor. Sizce farkındalık yaratmada bu çalışmaların bir faydası var mı? Daha fazla ne yapılabilir?
Kesinlikle faydası var. Şimdi biz Yanındayız Derneği’ni kurarken, özellikle iş dünyasından gelen bir grup insan vardı. Bu konuyla ilgili neler yapılıyor onları araştıralım dedik ve yaklaşık bir buçuk sene önce Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği alanında ve ulusal platformda faaliyet gösteren, dernekleşmiş 56 tane inisiyatife ulaştık. Bu çok güzel bir şey. Özellikle geçen beş yılda, değişik motivasyonlarla, bu konunun konuşulması da arttı. Son beş yılda aldığımız yol bence önemli. Bunun devam etmesinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Ne yapılabilir konusunda naçizane gözlemim ve tespitim var. Biz kaynakları sonsuz olan bir ülke değiliz. Bu konuda gerek devlet kaynakları gerek özel sektörün kaynakları gerek sivil inisiyatiflerin ulaştığı kaynaklar sınırlı. Dolayısıyla yavaş yavaş o farkındalığı da yaratan zenginliği ve kaynaklarımızı daha doğru kullanacak bir şekilde odaklamaya başlıyor olmamız lazım. “Yanındayız” isminin arkasındaki anlamlardan bir tanesi de bu. Biz toplumsal cinsiyet eşitliği yolunda yürüyen, mücadele eden kadınların “yanındayız” ama aynı zamanda bu alanda mücadele eden her türlü sivil inisiyatifin de yanındayız. Dolayısıyla yavaş yavaş artık toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki sivil toplum inisiyatifinin de bir arada hareket etmesi, aynı alanda faaliyet gösterenlerin tek bir çatı altında buluşması, bu dünyanın platform mantığında çalışmayı öğrenmesi gerekiyor. Herkes bir tarafa çekmeye uğraştığında, evet yine ufak tefek şeyler çıkıyor ama aldığımız yol sınırlı oluyor. Halbuki gücümüzü belli alanlarda toplayıp, o alanlarda çaba gösterirsek yaratacağımız etkinin çok daha büyük olacağını düşünüyorum.
Zaten kadınların daha fazla iş gücüne katılmasının ekonomik kalkınmaya olumlu yansıdığı rakamlarla ortaya konuyor.
Kesinlikle. Trilyonlarca dolarlık bir seviyeden bahsediyoruz. Cinsiyet eşitliği sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın konusu. Birleşmiş Milletlerin yaptığı çalışmalarda çok net olarak gözüküyor. Yakın zamanda Birleşmiş Milletlerin Ürdün’de Dünya Ekonomi Forumu yapıldı. Orada da çeşitlilik konusu tam merkezde olan konulardan bir tanesiydi. Dolayısıyla Türkiye’nin geride mi ileride mi olduğunu konuşmadan, her yerde bu konunun nasıl çözüldüğünden ders alarak adım atmamız lazım. Bugün Orta Doğu, Afrika bunu konuşuyor. Dünyada iki tane enteresan ekol var. Bir tanesi, endüstri 4.0, yapay zekâ, dijitalleşme gibi teknolojik gelişmelerin kadın, genç ve engelli gibi kitleleri daha da olumsuz etkileyeceğine ve bunların iyice sistemin dışında kalacağını iddia ediyor. Bu birazcık daha kötümser bir ekol. Daha iyimser olan ekol diyor ki; bu gelişmeler aslında özellikle kadınların vicdanlarını, duygularını, duygusal enerjilerini doğru kullandıkları için hayattaki ihtiyaçlarını daha da yükseltecek. Dolayısıyla önümüzdeki çağ, kadınların çağı olacak ve kadınlar burada fark yaratacak. O yüzden önümüzdeki çağı şimdiden planlamaya başlamamız lazım. Bakın Mısır kabinesinde sekiz tane kadın bakan var, bizde iki tane. Norveç, Finlandiya, İngiltere, Amerika gibi ülkelerden bahsetmiyorum bile.
Biraz da “Eyvah CEO Doğuruyor!” kitabınızdan bahsedelim. Ne anlatıyorsunuz bu kitapta?
Bu kadar toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çaba gösterince, okuyunca, öğrenince ve daha da fazlasını öğrenmeye çalışınca, bu öğretileri kalıcı bir esere dönüştürme tutkusu oluştu. Yıllardır yazdıklarımı ve öğrendiklerimi kitaba dönüştürdüm. Kitaba aslında ismini veren de kitaptaki yaşanmış hikayelerden bir tanesi. Yahoo’un CEO’su olan Marissa Mayer, Yahoo’ya katıldıktan birkaç sene sonra ikinci kez hamile kalıyor ve Yahoo halka açık bir şirket olduğu için de Amerika’daki sermaye piyasası regülatörü, perde arkasında CEO’nun hamile olmasının şirket değerine bir etki edip etmeyeceğine, başka bir deyişle küçük yatırımcıların bundan zarar görüp görmeyeceğine yönelik bir soruşturma başlatıyor. Dolayısıyla da bir CEO’nun hamile olması, belki de hayatında en güzel anlardan bir tanesini yaşaması, Amerika’da dahi bir regülatör tarafından sorgulanıyor. Bu da aslında kadının iş hayatındaki aldığı rolü ve yeri bir anlamda hicveden gerçek bir olay. Kitapta buna benzer birçok hikaye var. Kitabın bütün gelirlerini Yanındayız Derneği’ne bağışladım. Dolayısıyla da kitabı okuyanlar, kitabı almak üzere kendi bütçelerinden küçük de olsa bir kaynak ayıranlar, aynı zamanda Yanındayız Derneği’ne de katkıda bulunacaklar. Yaptıkları katkı da Türkiye’nin her yerinde erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki farkındalığının artırılması için kullanılacak.
EDİTÖR: Ulaş Tuna