“Kadın cinayetlerini, şiddeti, şüpheli ölümleri, cezasızlığı kadınların örgütlü mücadelesi bitirecek”

“Kadın cinayetlerini, şiddeti, şüpheli ölümleri, cezasızlığı kadınların örgütlü mücadelesi bitirecek”

10 yıl önce kadın cinayetlerini durdurmak üzere mücadeleye başlayan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, öldürülen kadınların her ay tek tek verilerini tutarak kadınların kadın oldukları, hayatlarına ait karar almak istedikleri için en yakınındaki erkekler tarafından öldürüldüğünü ortaya koydu ve “Bu bir kadın cinayetidir” diyerek sorunu tanımladı. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Nurşen İnal ile kadına yönelik şiddet vakalarındaki artışı, 6284 Sayılı Kanun’u, İstanbul Sözleşmesi’ni ve salgın döneminde gerçekleştirdikleri çalışmaları konuştuk.

Kadına şiddet ve kadın cinayetleri günümüzde artıyor mu yoksa kadın hakları savunuculuğunun ve sosyal medyanın da etkisiyle sadece görünürlük mü kazanıyor? Eğer bir artış söz konusu ise bunun ardında hangi sebepler yatıyor?

Kadın cinayetleri artıyor. Son dönemlerde maalesef günde dört kadının öldürüldüğünü gördük. Kadınlar çocuklarıyla, anneleriyle öldürülüyorlar. Kadın cinayetleri hep vardı, adına namus cinayeti deniyordu. “Kıskandı, cinnet geçirdi, öldürdü” deniyordu. Artık kadınlar haklarını arıyor. Her kesimden kadın eğitim alma, çalışma, mutsuz olduğu ilişkiyi bitirme, boşanma gibi kendi hayatıyla ilgili olan kararları vermek istiyor. Ancak, bu haklı talepler için harekete geçtiklerinde bedel ödemek zorunda kalıyorlar. Canları pahasına mücadele eden kadınların kaybı erkek egemenliğinin sonucudur. Kadınlar susmuyor, örgütleniyor, haklarının bilinciyle talepkâr oluyor. Kadın hakları savunuculuğu ve sosyal medyanın etkisi, eylemlerde, adalet ararken mahkemelerde olan kadınların mücadelesini daha görünür kıldı. Erkekler, kadınların haklarına kavuşma arayışını bastırmaya çalışıyor ve devlet kurumları da erkekleri koruyor. Kazanılmış hukuksal haklarımızın ve İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanmaması, kadınların korunmaması ve onarıcı, adaletli cezaların verilmemesi türlü bahanelerle faillerin indirim alması, cezasızlık kadın cinayetlerini artırdı. Her gün kadın cinayeti oluyor.

6284 Koruma Kanunu’nun etkin uygulanması taleplerine ek olarak İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmasıyla birlikte bu konular daha çok gündeme gelmeye başladı. Şu anda bu konuda gelinen son nokta nedir?

 6284 Sayılı Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanunu kadın mücadelesinin kazanımıdır. 6284 kapsamında kadınlar uzaklaştırma kararı aldırabilir, erkek ihlal ederse zorlama hapsi verilir. Şiddete uğrayan kadınlar yakın koruma alma, sığınma evine yerleşme, kimlik bilgilerinin gizlenmesi, çalışma yerinin değişmesi, ekonomik olarak güçlenme gibi birçok yasal hakka sahip. Ancak koruma kararında yapılması gerekenlerin devlet ve kolluk kuvvetleri tarafından etkin uygulanmadığını görüyoruz. Bunun sonucunda kadınların koruma kararına rağmen aynı erkek tarafından tekrar şiddete maruz bırakıldığına, öldürüldüğüne tanık oluyoruz. 6284 bir kâğıt parçası değildir. Koruma kararı verildikten sonra takip edilip etkin bir şekilde uygulanmalıdır. İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açıldığı 2011 yılında kadın cinayetleri nasıl gözle görülür düzeyde düştüyse bugünlerde tartışmaya açılması da kadın cinayetlerini artırmış, daha vahşice cinayetlere sebep olmuştur. Öldürüldükten sonra yakılan, bidonlara konulan kadın cinayetlerine tanık olduk maalesef.

Şiddetin nasıl duracağı konusunda çözüm yollarıyla kurum ve yetkililere somut görevler veren İstanbul Sözleşmesi, şiddetin ortaya çıkmayacağı eşitlikçi bir toplum yarat, kadın için bir tehdit varsa etkin koru, tüm çabana rağmen koruyamadıysan etkin kavuşturma yap, indirimsiz adaletli ceza ver ve kadınları geleceğe dönük olarak güçlendir, kadın erkek eşitliğini sağla diyor. İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açmak, kadınlar şiddete uğrasın, ölsün demektir. Şiddeti normalleştirmektir. Bu da insanlık suçudur.

Covid-19 salgınıyla birlikte şiddet de arttı. Bu duruma yönelik olarak Korona Günlerinde Kadınlar için Şiddetten Korunma Kılavuzu’nu yayımladınız. Salgın döneminde kadın şiddeti konusunda nasıl çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz?

Salgın günlerinde tıpkı savaşta, ekonomik krizde olduğu gibi en çok etkilenenler kadınlar ve çocuklar oluyor. Karantina, kadınların şiddet uygulayan erkekle aynı evde, aynı ortamda kalması zorunluluğunu getirdi. Kadınlar zaten en çok evlerinde ve en yakınındaki erkekler tarafından öldürülüyor. Bu dönemde kadınlar salgın nedeniyle darp raporu almak için hastaneye gitmeye tereddüt ediyor, örneğin şiddet uygulayan erkeği şikâyet ettiğinde kolluk kuvvetlerinin yeterince önlem alamayacağını düşünüyor. Platform olarak virüsten korunmak için alınan tedbirler şiddeti önlemede engel oluşturmasın diye kadınlar için bu kılavuzu hazırladık. 6284 ve İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansın, kadınların hakları kamu spotlarıyla duyurulsun dedik. Çağrı ve destek hatları 7/24 ulaşılabilir olsun, ayrıca kadınların ulaşacağı ayrı bir hat mekanizması ve dijital ortamda da şiddet başvurusu yapılabilir olsun dedik. Şiddetle ilgili üçüncü şahısların şikâyeti daha dikkatli ele alınsın, sığınma evleri ihtiyaca yönelik, korunmalı, güvenli bir hale getirilerek düzenlensin dedik. Çalışan kadınların ücretli izine çıkarılması, işten çıkarılması engellensin, ayrıca kayıt dışı çalışan ve göçmen kadınlar için de destekler verilsin taleplerinde bulunduk. Bununla birlikte yayınlar, açıklamalar yapıp yetkilileri göreve çağırıp kamuoyu oluşturduk.

Platform olarak birçok davayı takip ediyorsunuz. Şu an takip ettiğiniz kaç dava var? Daha önceki davalar da göz önünde bulundurulduğunda davalar genel olarak nasıl sonuçlanıyor?

Her ay ortalama 60-70 dava takip ediyoruz. Bunlar; kadın cinayeti, yaralama, cinsel saldırı, çocuk istismarı ve tehdit davaları. Platform olarak davalara müdahil olma hakkımız var. Her davada kadın üyelerimiz, ailelerin, şiddete uğrayan kadınların yanında yer alıyor. Davaların seyri ve sonuçlanmasıyla ilgili kamuoyunun bilgi edinmesini sağlıyoruz. Davalarda faillerin öğrenilmiş iyi hal indirimi almak için başvurduğu yöntemlerden önde geleni “Pişmanım” bahanesi. Bu yöntemler, yargılama sürecinin uzamasına sebep oluyor. Yargılama süresi ise kadınları yıpratıyor. Süreç hızlandırılmadığı sürece davalar sonuçlanmıyor, sanıklar aylarca tutuksuz bir şekilde yargılanıyor. Örneğin, bir yaralama davasında şiddete uğrayan kadın arkadaşlarımız, sanıkların tekrar kendilerine saldırmasından, öldürülmekten korkuyorlar. Her türlü iyi hal indiriminin, kadına yönelik her türlü şiddet suçunda kaldırılması şart. Adaletli ve onarıcı cezaların verilmesi yargı sorumlularının en büyük görevi.

Kadına karşı şiddete dur demek için herkesin yapabilecekleri var. Kadınlar bireysel yetkinlikler dahilinde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na nasıl katkıda bulunabilirler?

Ülkemizde kadın cinayetlerini durdurmak için verilen mücadele, kadınların yaşam ve eşitlik mücadelesidir. Kadınların hayatı erkeklerin eline kalmış bir hayat değildir. Platformumuzun mücadelesi, kadın cinayetlerinin toplumsal bir sorun olduğu gerçeğini ortaya çıkardı. Her kesimden kadınlarla, gücümüzü büyütmek için Türkiye’nin birçok ilinde Kadın Meclislerimizi oluşturduk. Türkiye Kadın Meclisleri toplantılarımızda, kadın arkadaşlarımızla ortak kararlar aldık. Her kadın bu mücadelenin ve örgütümüzün birer öznesidir. Kadın mücadelesine katılmak, kadınlar için önemli bir başlangıç. Kadın cinayetlerini, şiddeti, şüpheli ölümleri, cezasızlığı kadınların örgütlü mücadelesi bitirecek. Kazanılmış hakkımız olan İstanbul Sözleşmesi’ni kadın örgütleri uygulatacak. Hangi dünya görüşüne sahip olursak olalım kadın sorunlarını kadınlar çözecek.

Her kadının yapabileceği çok şey var. Kadınlar, platformumuza katılarak toplantı ve eylemlerimize gelebilir, takip ettiğimiz davalara katılabilir, şiddete uğrayan kadınların ve ailelerin yanında dayanışma gösterebilir. Kadınlara, çocuklara yönelik her saldırıda kamuoyu yaratabilirler. Çalışmalarımızda yürüttüğümüz avukatlar, dava, başvuru karşılama, basın ve iletişim, veri toplama, sosyal medya, grafik tasarım ve video komitelerimizde çalışabilirler. İşçi kadın meclislerimizde işçi kadın arkadaşlarımızla, üniversite kadın meclislerimizde eğitim alan genç kadın arkadaşlarımızla dayanışma gösterebilirler. Hiçbirimiz asla yalnız yürümeyelim.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar