“Bu yıl yenilenebilir enerji en çok yatırım yapılan alanlardan biri oldu”

“Bu yıl yenilenebilir enerji en çok yatırım yapılan alanlardan biri oldu”

Her yıl ocak ayının ikinci haftası enerji kaynaklarının akılcı ve verimli kullanımına dikkat çekmek ve bu bilincin yaygınlaştırılması amacıyla Enerji Tasarrufu Haftası olarak kutlanıyor. Bu seneki Enerji Tasarrufu Haftası kapsamında, Türkiye’nin temiz ve tükenmez enerjiyle ilgili araştırma-geliştirme alanlarında dünya çapında bir merkez olması amacıyla faaliyet gösteren Temiz Enerji Vakfı’nın (TEMEV) Başkanı Prof. Dr. Engin Türe ile enerji ve iklim krizi arasındaki ilişkiyi, dünyada ve Türkiye’de temiz enerji kullanımını, Yerelden Ulusala İklim Ağı projelerini ve COVID-19 salgınının enerji tüketimine etkilerini konuştuk.

Enerjiden bahsettiğimizde aklımıza ilk gelen konulardan biri artık iklim krizi. Enerji ve iklim krizi arasındaki bağlantıdan bahsedebilir misiniz?

Küresel ısınmanın başlıca nedeni, milyonlarca yıl içinde oluşan fosil yakıtların birkaç yüzyıl gibi kısa bir sürede yakılması. Fosil kaynaklardan kaynaklı sera gazı emisyonları toplam emisyonlar içinde yüzde 70’in üzerinde ağırlığıyla küresel ısınmanın neredeyse tek sorumlusu. Fosil yakıtın tüketilmesiyle yine atmosfere atılan partiküler madde ve aerosol olarak adlandırılan damlacıklar güneş ışınlarını yansıtarak bazı bölgelerin de soğumasına yol açıyor. Bütün bunların sonucu olarak gelecek yüzyılda insanoğlunun atmosferin yapısını değiştireceği açıkça görülüyor. Bu yakıtlar yerine sera gazı emisyonları çok az veya hiç olmayan yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarını kullanmak tek çözüm yolu. Bu enerjiler arasında güneş, rüzgâr, biyokütle, dalga ve jeotermal enerjiler yer alıyor. Bütün dünyada da bu temiz enerji dönüşümün sağlanması için hem uluslararası hem de ulusal düzeyde stratejiler geliştiriliyor.

İklim krizinin dünya üzerinde yarattığı etkiden bahsedebilir misiniz?

İklim kriziyle yaşanan değişimin çeşitli bölgelerde yaşayan topluluklar üzerindeki etkileri ise kısa ve uzun dönem olarak incelenebilir. Ekonomik olarak gelişmiş olan Kuzey Amerika, Japonya ve Avrupa’da bu değişikliklerin negatif etkisi teknoloji sayesinde azaltılabilir. Buna karşın, ekonomik olarak geri olan Afrika ve Güney Amerika gibi bölgelerde aşırı kuraklık, aşırı yağış ve sel baskınları iklim değişikliğinin bu bölgelerde çok büyük hasarlar meydana getirebileceğini gösteriyor.

Uzun bir süreç içinde değişen iklimlerle doğadaki canlıların bu şartlara uyum sağlaması paralel olarak gidiyor. Ancak, hızlı iklim değişikliğine ayak uyduramayan birçok bitki ve hayvan türünün yok olması, bir anlamda ekosistemin çökmesi demek. Küresel ısınmaya bağlı olarak ortaya çıkan büyük sel baskınları ve kuraklıklarla gelen salgın hastalıklar ile ekili alanlar üzerindeki dolaylı etkiler küresel ısınmanın zararları arasında sayılabilir. Ayrıca, ısınan hava nedeniyle okyanuslardan daha fazla suyun buharlaşmasıyla su döngüsü hızlanıyor. Atmosferde daha fazla su buharı tutulması, bu buharın daha kısa sürede yağmur veya dolu olarak yere düşerek zarar vermesine neden oluyor. Bunun yanı sıra, dünya üzerinde sıcaklık gradyanında yaşanan büyük değişimler, daha büyük fırtınaların, kasırgaların hatta hortumların oluşumuna yol açıyor. 

Dünyada ve Türkiye’de temiz enerji kullanımı ne durumda? Geleceğe dair projeksiyonlar bulunuyor mu?

Türkiye’de ve dünyada temiz enerji kullanımı her geçen gün hızla artıyor. Bu konuda verilecek değerler, bir hafta içinde değişiyor. Yine de bir fikir vermek için özellikle güneş ve rüzgâr enerjilerinde önde gelen ülkelerle Türkiye’nin 2019 yılı değerleri karşılaştırılabilir. Kurulu güneş enerjisi gücü en fazla olan ilk üç ülke sırasıyla 204 bin 700 MW ile Çin, 75 bin 900 MW ile ABD ve 63 bin MW ile Japonya. Türkiye’nin güneş enerjisi gücü ise 2020 yılı itibarıyla 6 bin 290 MW. Kurulu rüzgâr enerjisi gücüne baktığımızda da ilk üç sırada 187 bin 730 MW ile Çin, 88 bin 027 MW ile ABD ve 59 bin 240 MW ile Almanya yer alıyor. Türkiye’nin kurulu rüzgâr enerjisi gücü ise yedi bin 10 MW.

Bu verilerden de görülebileceği üzere Çin, dünyadaki tüm ülkelerin önüne geçerek yenilenebilir enerji alanında büyük bir atılım içinde. Güneş hücreleri ve panelleri üretiminde de ilk sırada yer alıyor.  Son yıllarda Türkiye de bu alanda yatırım yapmanın gelecek için önemli olduğunun farkına vardı ve yatırımlarını hızlandırdı. Ancak güneş ısınım şiddeti ve nüfus olarak kıyaslandığında Almanya’nın bu konuda oldukça ilerde olduğunu görüyoruz. Bu boyutta yatırım daha çok çatılarda oluyor ve kooperatiflerin katkısıyla sağlanıyor. Yatırım boyutunun yüksek olması da Almanya’nın güneş enerjisi teknolojisinde önemli bir ülke haline gelmesini sağlıyor. Rüzgâr konusunda da aynı değerlendirmeler yapılabilir, daha eski teknolojiye göre yapılmış rüzgâr potansiyeli çalışmalarında bile yenilenebilir enerji potansiyelimiz 48 bin MW olarak karşımıza çıkıyor.

SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi ve Bloomberg New Energy Finance (BNEF) tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Enerji Dönüşümünde Kısa Vadeli Yatırımları Hızlandırmak için Uzun Vadeli Çözümler” başlıklı raporda, Türkiye’de üretilen elektriğinin yüzde 50’sinin rüzgâr, güneş ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanabileceğini ortaya koyan bir model çalışmasının sonuçlarına yer verildi. Bu rapor Türkiye’nin yenilenebilir enerji geleceğinin umut vadettiğini ortaya koyuyor.

Yerelden Ulusala İklim Ağı Projesi’ni hayata geçiriyorsunuz. Bu projenizi anlatabilir misiniz? Bu ağın hedefi nedir?

Projemizin amacı Türkiye’de iklim değişikliğiyle mücadele alanında faaliyet gösteren STK’ları ortak bir ağ etrafında buluşturup, kent konseyleriyle bağlantılı bir şekilde idareyle işbirliğinde olmalarını sağlayarak güçlendirmek. Bu projeyle Türkiye’nin tamamını kapsayacak şekilde seçilen 13 farklı lokasyondaki yerel yönetimlere ve kent konseylerine iklim değişikliğiyle mücadele özelinde eğitimler verilecek ve bu konuda bölgede bulunan iyi örneklere yönelik teknik gezi ziyaretleri düzenlenecek. Bununla birlikte yerel yönetim organları ve STK’ların ortak bir çatı altında buluşturulması, iletişimlerinin güçlendirilmesi ve tecrübelerinin paylaşılması amacıyla dijital bir platform oluşturulacak. Ayrıca ülkemizde bugüne kadar iklim değişikliğiyle mücadele alanında yerel yönetimlerce yapılan faaliyetlerin bir envanteri çıkarılacak. Bunlara ek olarak, yerel yönetimlere yol gösterici olması istenen bir iklim eylem planı rehberi hazırlanacak.

Enerji herkesin hayatının bir parçası. Bu noktada bireylere nasıl sorumluluklar düşüyor?

ETKB tarafından yapılan Enerji Verimliliği Bilinç Endeksi Çalışması’nda kamuoyunda enerji verimliği bilincinin orta ve üst düzeyde olduğu ancak davranış kalıbının orta ve alt seviye olduğu görülüyor. Enerji tüketimi konusunda bireylere düşen en büyük sorumluluk, enerji tasarrufuna yönelik olmalıdır. Örneğin, yakın mesafeler için araç kullanmak yerine yürünebilir, bisiklete binilebilir veya toplu taşıma kullanılabilir.  Ayrıca evlerde flamanlı ampuller yerine LED ampuller kullanmak, aşırı elektrik tüketen verimsiz ütü, saç kurutma makinası, çamaşır kurutucu gibi cihazların kullanımını azaltmak önemli derecede enerji tasarrufu sağlayacaktır.

Türkiye’de evlerin ısıtılması ve/veya soğutulması için Almanya’ya göre yaklaşık üç kat daha fazla enerji harcanıyor. Evlerin mantolama olarak tanımlanan izolasyonu bu kayıpları önemli ölçüde azaltacaktır. Özellikle yazlık evlerde fotovoltaik güneş panelleriyle üretilecek elektriğin klimaları çalıştırmada kullanılmasıyla yaz aylarında çok ciddi enerji tasarrufu sağlanabileceği gibi ana elektrik şebekeleri üzerindeki yük de azalacaktır.

COVID-19 salgınının enerji tüketimi konusunda nasıl etkileri oldu? Bu dönemde temiz enerjiye geçişte bir artış yaşandı mı ya da yaşanacağını düşünüyor musunuz?

COVID-19 salgını enerji tüketimi konusunda ciddi bir tasarruf getirmedi. Bu dönemde özellikle yaşlı kesimle öğrencilerin evlerde kalmasının, ısınma gereksinimi ve uzaktan eğitim uygulaması gibi nedenlerle daha fazla elektrik tüketimine neden olduğu tahmin ediliyor. Sanayide ise perakende sektörünün talebine yönelik üretim alanları dışında artış olmaması ve ekonomik daralmanın devam etmesi enerji tüketiminde bir miktar azalma sağladı. Üretimde yaşanan düşüş şehirlerdeki hava kirliliğini gözle görülür şekilde azalttı.  Özellikle enerji yoğun sanayi tesislerinin düşük üretim değerleriyle çalışması sonucu enerji yoğunluğunda artışlar meydana geldi. Toplu taşıma yerini bireysel araçlara bıraktığı için yolcu başına daha fazla enerji tüketildi. Kısıtlamalar nedeniyle şehirlerarası yolcu taşımalarında ciddi düşüş yaşandı. Ancak bireysel araç kullanımı arttığı için sektörel tüketimde hafif bir daralma olsa da ulaşım sektörü sanayi tüketiminin ardından önemli bir tüketim olamaya devam etti.

Salgın döneminde yenilenebilir enerji yatırımlarının artış hızı bir miktar düştü. Ancak bu yıl yenilenebilir enerji en çok yatırım yapılan alanlardan biri oldu. Ülkelerin yeşil toparlanma adımlarıyla fosil yakıtlara yapılan yatırımlar yerini yenilenebilir kaynaklara bıraktı. Koronavirüs süreci ne yazık ki hala belirsizliğini koruyor. Ekonomik daralmanın da etkisiyle enerji tüketimindeki bu dalgalanmaları temiz enerji dönüşümünde bir fırsata dönüştürülmesi, piyasanın canlandırılması ve istihdama katkı sağlanması önemli.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar