Geleceği, kadınların her alanda eşitliğini esas alan bir anlayışla inşa etmeliyiz. Toplumda iç içe geçen eşitsizlik düğümünün çözümü için toplumsal cinsiyet eşitliğine odaklanmalıyız. TÜSİAD, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle bir basın açıklaması yayınladı: “Toplumsal cinsiyet eşitliği, en başta bir insan hakları meselesidir. Kadınların hayatın her alanında eşit yer almasını ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması;
Geleceği, kadınların her alanda eşitliğini esas alan bir anlayışla inşa etmeliyiz. Toplumda iç içe geçen eşitsizlik düğümünün çözümü için toplumsal cinsiyet eşitliğine odaklanmalıyız.
TÜSİAD, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle bir basın açıklaması yayınladı:
“Toplumsal cinsiyet eşitliği, en başta bir insan hakları meselesidir. Kadınların hayatın her alanında eşit yer almasını ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması; demokratik gelişmişlik, kapsayıcı büyüme ve sürdürülebilir kalkınmanın vazgeçilmez bir unsurudur.
Eğitime, işgücüne katılımda ve bölgesel gelişmişlikte mevcut farklılıklar toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile de yakından ilişkilidir. Toplumda iç içe geçerek düğüm haline gelen tüm eşitsizliklerin giderilmesi sürecinde, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak büyük önem taşıyor.
Geleceği kadınların her alanda eşitliğini esas alan bir anlayışla inşa etmek zorundayız. Bu anlayışın temelinde de kadın ve erkeğin hak, özgürlük, fırsat ve temsilde eşitliğini sağlamak ve kadına yönelik şiddeti kesinlikle ortadan kaldırmak olmalı.
Kız çocuklarının nitelikli eğitime erişimini ve devamlılığı, iş yaşamına kadınların eşit katılımı, siyaset, kamu, iş dünyası, sivil toplum ve akademide yönetimde kadın oranının yükseltilmesi için kararlı adımlar atılması gerekiyor.
Her şeyden önce yaşam hakkı ile ilgili bir mesele olan, kadına yönelik şiddeti ise “sıfır tolerans” anlayışıyla hayatımızdan tamamen çıkarmak zorundayız. Bu yöndeki çabalarımızı, uluslararası alandaki taahhüdümüz olan “İstanbul Sözleşmesi” ile güvence altına almak vazgeçilmez bir unsurdur.
Kadınların hayatın her alanında eşit yer alması konusunda çabamızı verilere de yansıtamazsak yerimizde sayıyor ve hızla dönüşen dünyada geriye düşüyoruz demektir. Politika yapıcıların, kamu kurumlarının, iş dünyasının, sivil toplum örgütlerinin, akademik çevrelerin ve ilgili tüm toplum kesimlerinin bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirmesi halinde zihniyet dönüşümü hızlanabilecektir.